Vakti tradutor Espanhol
18,052 parallel translation
Yeni bir şeyin vakti geldi.
Es hora de algo nuevo.
O gün kaybettiğimiz Rome erkeklerine ebedî hürmetimizi sunma vakti geldi artık.
Ahora les voy a dar nuestro duradero homenaje a los hombres de Rome que cayeron ese día.
Hadi bakalım orospu çocuğu. Seni ait olduğun yere gönderme vakti geldi.
Muy bien, hijo de perra, es hora de que te mande de vuelta a donde perteneces.
Sanırım şimdi ayrılmanın vakti geldi.
Es hora de que te vayas ahora
- Gerçekten mi? Öğlen vakti olduğunu biliyorsun değil mi?
Sabes que es la mitad de la tarde.
Kahvalti vakti, zürriyetlerim.
Desayuno, mi descendencia.
Onun yükseliş vakti geldi çattı.
La hora de su ascenso está cerca.
Sadece sen ve ben, gecenin bir vakti, dükkanın üstündeki küçük stüdyo dairede uyanık bir şekilde uzanıyoruz.
Tú y yo solos en la madrugada, despiertos en la cama en el estudio arriba de la tienda.
İşe dönme vakti.
Seguiré trabajando.
Yeni bir şeyler deneme vakti geldi.
Es hora de probar algo nuevo.
Sanırım burdan ayrılıp sol yakaya geçme vakti geldi.
Creo que es momento de movernos a la costa este.
- Ayrıca unutma, dışarıda bir herif var ve gece vakti bir başına dolaşan savunmasız kadınlara zarar verip öldürüyor.
- Y recuerda hay un tío ahí fuera matando y mutilando a mujeres vulnerables que salen solas por la noche.
Birkaç şeyi yoluna koyma vakti.
Es hora de dejar algunas cosas en claro.
Merkez, Meleklerin Vakti dedikleri zamanlarda çok dik kafalı ve önyargılıydı. Bir Gölge Avcısı'nın, bir Aşağı Dünyalı'dan yardım isteyeceği akıllarında yoktu.
La Clave era tan rígida y tenía tantos prejuicios en la Era de los Ángeles que ni soñaba con que un Cazador de Sombras le pidiera ayuda a un Subterráneo.
Belki de değişiklik zamanı gelmiştir. Belki de intikamdan vazgeçip yoluna devam etmenin vakti gelmiştir.
Quizás sea hora de cambiar, de olvidar esta venganza y seguir adelante.
Belki de geçmişi arkamızda bırakmanın vakti gelmiştir.
Es hora que olvidemos todo.
Onları memleketine götürmenin vakti geldi artık.
Es hora de llevarlos a casa.
Sanırım bildiklerimizi halka açıklamanın vakti geldi.
Creo que es hora de que difundamos lo que sabemos hasta ahora.
Çünkü artık kurbanların nereli olduğunu umursayacak vakti yok.
Porque quizá no tenga tiempo para preocuparse de si sus víctimas son americanas o francesas.
- Tatlım, yatma vakti.
( OFF ) "Amorcito, a dormir".
Belki de gerçeklerle yüzleşmenin vakti gelmiştir.
Tal vez es hora de enfrentar los hechos. Tu plan está fallando.
Baba ve koca olmaya vakti yoktu.
Tenía poco tiempo para ser padre y marido.
Konuşmamızın vakti gelmişti.
Es hora que tú y yo hablemos.
Böyle geçen birkaç günden sonra New York'a geri dönme vakti gelecekti.
Unos días de eso, y fue tiempo de regresar a New York.
Şu an telefona bakamıyorum ama acil bir durumda her günün her vakti Rebecca Harris'e ulaşmayı deneyebilirsin.
No puedo responder el teléfono ahora, pero si es una emergencia, puedes intentar con Rebecca Harris en cualquier momento, día o noche.
Hepsinin de bu akşam bitmesini istiyor ki kimsenin kaçmaya vakti olmasın.
Y quiere todo listo para esta noche, así nadie tiene tiempo para reaccionar y huir.
Yuvaya dönüş vakti.
Es momento de venir a casa.
Senelerdir birçok fırsatım oldu ama bu kaliteli malı taşıma fırsatı karşıma çıktığımda "Yeteneklerini konuşturma vakti geldi." dedim kendime.
He tenido muchas oportunidades a lo largo de los años, pero la situación se presentó sola de mover este producto de calidad. Bueno... ¿ Sí? Pensé, "es mi momento de poner mis habilidades en acción".
Bizim için büyüme vakti.
Es hora de crecer.
DJ'in vakti geldi!
Es la hora del DJ.
Marwan gün vakti bir polise saldırdı.
Marwan atacó a un policía en plena luz del día.
Gösteri vakti bebeğim.
Es la hora del espectáculo, nena.
- Gitme vakti Ash.
Hora de irse, Ash.
Pekâlâ sizi cıbıl götlekler, dişinize göre biriyle atışmanızın vakti geldi :
Muy bien, pendejos encuerados, hora de meterse con alguien de su tamaño.
Oyun vakti sona erdi.
Se acabó el juego. Buenas noches.
Sigortaya bu kadar çok ihtiyacın varsa, belki de kendini dışarı atıp kendine bir iş bulmanın vakti gelmiştir.
Bueno, si usted necesita un seguro tan malo, quizás es el momento para que usted pueda salir y conseguir un trabajo por su cuenta.
Kiz muhabbeti vakti.
Charla de chicas.
Sevgili babanızın sizin eğitiminizi tamamlayacak vakti olsaydı eminim bunu size öğretirdi.
Algo que seguramente su difunto y querido padre le habría enseñado si hubiera tenido más tiempo para completar su educación.
Sayın Başbakan'ın şakalara ayıracak vakti olmasına sevindim.
Me alegra que el primer ministro tenga tiempo para frivolidades.
Belki öyle olmadığını kanıtlamanın vakti gelmiştir.
Quizás sea el momento de demostrar que no lo eres.
Bu yüzden bence artık vakti geldi. Churchill'i buraya çağırıp...
Así que yo diría que llegó el momento de que convoques a Churchill y...
Önemli olan mevzulara geri dönme vakti geldi.
Ya es hora de volver a lo que importa.
Bu kadına kendi ilacını tattırmamızın vakti geldi.
Es hora de que le demos un dosis de su propia medicina.
- O zaman? Harvard'dan ötesine bakmanın vakti gelmiş olabilir.
Creo que es hora de que empecemos a buscar en otros sitios aparte de Harvard.
Hayır, yok. Artık kenarda durmayı bırakıp oyuna girme vakti.
No, no me necesita, y es momento de que deje de analizar el juego y entre a jugar.
Dur demenin vakti geldi.
Y ya es suficiente.
Sanırım artık Adelson'un kafesini parçalama vakti geldi.
Creo que es hora de que le apretemos las tuercas a Adelson.
İşe koyulma vakti.
Hora de ir a trabajar.
Adama yardımcı ol. Gece vakti bir ara yaparsın.
Ayuda al señor, más tarde en la noche o algo así.
Bilmiyorum işte... Gecenin bir vakti onu öldürmeye falan?
Huston le dio instrucciones para usarla si alguien alguna vez aparecía a... no lo sé... matarlo en el medio de la noche.
- Rakiplere gitmek için pek vakti olmayacak.
¿ De verdad?