Varınca tradutor Espanhol
2,286 parallel translation
Oraya varınca sığınma evinin ne demek olduğunu soruyor.
Cuando llegaba preguntaba a las otras personas por qué se llamaba así.
Tamam. San Francisco'ya varınca ararım.
De acuerdo, te llamo cuando llegue a San Francisco
Varınca ararım
Tan pronto como llegan, yo lo llamo.
Hollywood'a varınca bana ödersin.
Me puedes pagar cuando lleguemos a Hollywood.
Belki de San Diego hayvanat bahçesine gitmeliyim dedim Kaliforniya'ya varınca...
Y pensé, tal vez debería ir al zoológico de San Diego cuando lleguemos a California.
Varınca seni ararım.
Tr llamaré cuando llegue.
Yukarıya varınca, yerde kal, kafanı kaldırma.
Al llegar a la cima, quédense quietos, no se amontonen.
Gehna, lütfen eve varınca mesajımı al.
Gehna, por favor, vuelve a casa tan pronto como escuches este mensaje.
Amerika'ya dışarıdan bakmak farklıymış... ve dışarıda oturup, uzanıp, içeri bakmak sonra eve varınca bütün bunları kolayca unutmak!
Es diferente cuando Estados Unidos es visto desde fuera. Cuando te sientas aquí fuera y observar. Cuando llegas a casa de alguna manera se olvida rápidamente de todo.
Merkez istasyona varınca taksiye binip San Pedro iskelesine git ve Avalon feribotuna atla.
Bájate en la estación Union. Toma un taxi hacia el muelle 23, en San Pedro. Toma el transbordador hacia Avalon.
- Layla, oraya varınca detaylı şekilde açıklar zaten.
Layla te interrogará ahí. ¿ Layla?
- Layla, oraya varınca detaylı şekilde açıklar zaten.
Layla te interrogará allí mismo. ¿ Layla?
Sana yapacaklarımı söyleyeyim, Mark. Sonraki uçuşla evime dönüyorum varınca da, polisi FBI'ı, gerekirse CIA'yi arayıp olanları anlatıyorum.
Mark. llamo a la policía o al FBI o a la maldita CIA.
Çünkü oraya varmak işin en eğlenceli tarafıysa oraya varınca ne olduğu kimin umurunda?
¿ Porque a quién le importa lo que pase cuando lleguemos allí si mientras llegamos nos divertimos mucho?
Yaptığın şeyin farkına varınca jestin, tanımadığın halde ona yardım edişin istemeden de olsa onu sakinleştirdiğin için.
Cuando me di cuenta de lo que había hecho... Ese gesto, esa mano cariñosa sin conocerla, sin querer... Sólo para calmarla.
Biz varınca, teslim olur ona hiçbir şey olmaz.
Llegamos, se rinde, y todo irá bien.
Sen eve varınca gelirim.
- Volveré cuando vuelvas.
Kötü bir şey olduğunu biliyorum, ama bir kez daha tadına varınca...
Sé que es malo, pero una vez que lo probé de nuevo...
Bay Du Preez'in çevirdiği işin farkına varınca elmas kaçakçılığı yani, kendinize şöyle dediniz "Neden onu bu nankör heriflere teslim edeyim ki?"
Cuando se dio cuenta de lo que hacía el Sr. Du Preez... contrabandeando diamantes... se dijo a sí mismo, ¿ Por qué dárselos a esos miserables ingratos?
Fakat bazen de kendi gözlerimden bakınca, daha mutlu olduğumun farkına varıyorum.
Pero luego, cuando las miro con mis propios ojos no sé, me doy cuenta de que soy más feliz.
Eğer bu iş olmayacak gibiyse Olivia'ya liposakşın yapmakta sakınca var mı?
Si no lo consigue ¿ le harías una liposucción?
Oturmamda bir sakınca var mı, Bay Hebert?
¿ Puedo sentarme, Sr. Hebert? Claro.
Ben de sana buraya getirmemde bir sakınca var mı diye soracaktım.
si no te importa que la traiga aquí.
Bu çiftliklerde çalışan birçok işçi karınca var,... ama bunların bir takma ismi var.
La mayoría de las hormigas de estas granjas son de cosecha pero tienen un apodo. ¿ Alguien sabe cuál es? - Sí.
Bütün bu ailede sadece bir tane kız karınca var. O da kraliçe karınca.
Sólo hay una hormiga hembra en toda la familia.
Bir dakikaya ayarlı kronometrem var. Calvini konuşmaya başlayınca çalıştırıyorum.
Tengo un cronómetro que va a contar un minuto que comienza al empezar Calvini su discurso.
Burada birkaç çocuk var. Ama geri kalanınız, aklınızın gözünden bakınca hepiniz Tanrı'nın kutsal iradesine karşı...
Tenemos algunos niños aquí, pero el resto de ustedes a los ojos de sus mentes...
İyi fikir Minion, ama o olmayınca, bunun ne anlamı var?
Buena idea, Servil. Pero sin él, ¿ qué caso tiene?
Ailemle birkaç dakika yalnız görüşmemizde sakınca var mı?
¿ Puedes darme unos minutos a solas con mi familia?
Varınca seni ararım.
Te llamaré al llegar.
Bu çılgınca ama çok becerikli ellerin var.
Apuesto a que enloqueces a las muchachas así.
Ah, kulağa biraz çılgınca geliyor, ama, um, yunuslar çok sosyal varlıklar, ve seks... ( Kita ) Hey, daha iyi bir fikrim var.
- Bueno, parece una locura,... pero, los delfines son criaturas muy sociables, y el sexo... - Tengo una mejor idea. Porque no bajas al...
Bu gece çılgınca bir şey yapmak için güzel bir bahanen var gibi görünüyor.
Parece una buena excusa para hacer algo maravilloso ahora mismo.
Biraz durmamızda sakınca var mı?
¿ Podría esperar un ratito?
Cesetlerinin nerede olduğunu söylemende bir sakınca var mı?
¿ Te molestaría decirme dónde están los cuerpos?
Tatlım, kulağına söylediği şeyi sormamda bir sakınca var mı?
Cariño, ¿ estaría mal que te preguntara qué te susurró?
İçeri girmemde bir sakınca var mı?
¿ Te importa si entro?
Gözüne ve dudağına ne olduğunu sormamda bir sakınca var mı?
¿ Le incomoda si le pregunto qué le pasó en su cara?
Selam, bebeğim. Kapıyı kapatmamda bir sakınca var mı? Hayır.
Hola Baby te molesta si cierro la puerta?
- Almamda sakınca var mı?
Te importa si cojo Uno de estos?
Sana garip ve kişisel bir soru sormamda sakınca var mı?
¿ Puedo hacerte una pregunta algo rara y personal?
Yani görevine geri dönmesinde bir sakınca var mı?
Digo, no tengo que preocuparme por ponerla de vuelta allí?
Olay yerine gelmemde bir sakınca var mı?
¿ Me necesita en la escena del crimen?
Bayan Wills, size birkaç soru sormamızda sakınca var mı?
Srta. Wills, ¿ le importaría que le hiciéramos unas preguntas?
- Avukatımı çağırsam, sakınca var mı?
¿ Le importaría que llamara a mi abogado?
Çılgınca bir fikrim var.
Se me ocurre una locura. ¿ Y si yo reemplazo a Lynette?
Benim götürmemde bir sakınca var mı?
¿ Y por qué no puedo llevarlo yo?
Müdür yardımcısı Desouza. Oturmamda sakınca var mı?
Vicedirector DeSouza, ¿ me puedo sentar?
Şu anda çılgınca bir davam var.
- Puede ser. Ahora tengo este caso...
Ama benden aldığı bir özelliği var. Yüz hatlarına bakınca, benim oğlum olduğu çok açık.
Pero hay algo que sacó de mí... un rasgo que me dice que definitivamente es mi hijo...
Bagajını aramamda bir sakınca var mı?
¿ Le molestaría abrir el baúl?