Veinte tradutor Espanhol
6,871 parallel translation
20.000 müşterilik bir pazar çok ufak.
Veinte mil clientes. Ve, su negocio es un micromercado.
Kolya, "ufaklık" 20 yıl önce askerde kaldı.
Kolya, dejé de ser tu hermanito hace veinte años, en el ejército.
Halley, 20 yasindayken Oxford'dan ayrildi ve ekvatorun asagisinda Afrika'nin bati kiyisinin açiklarinda bir ada olan St. Helena'ya yelken açti.
Halley abandonó sus estudios en Oxford a los veinte años, y navegó a Sta. Helena, una isla bajo el ecuador, cerca de la costa de África.
- Yirmi.
¿ 19? - Veinte.
Yirmi. O kaç yaşında?
Veinte. ¿ Y cuántos tiene ella?
- Erkeği bu işe dahil etmeye pek alışkın... - Sen onu 20 yıldır tanıyorsun.
- Tú lo has sabido durante veinte años.
1920'lerden beri burdayım.
- Sí. He estado aquí desde los veinte.
Dâhili güvenlik kameralarına erişip Bauer'i aramaya çalışmam için en az 20 dakika gerek.
Al menos pasarán unos veinte minutos antes que pueda intentar ingresar al CCTV local para buscar a Bauer.
Bir kuruş için de olur, bir lira için de.
Si hicimos veinte, hagamos veintiuno.
20 yaş genç olsaydım ve annen olmasaydım...
Si tuviera veinte años menos y fuera tu madre...
Haklısın. 20 dakika önce radarda ufak bir grup yakaladık.
Veinte minutos antes, encontramos a un grupo pequeno en el radar.
20 katı için Sal ile bir işe girdim.
Le debo veinte grandes a Sal.
Sal'a 20 bin borçluyum.
Le debo veinte a Sal.
Gazete yazdığı bir şey yüzünden 20 kişi yaşlı bir adamı mı döveceksiniz?
¿ Veinte de ustedes contra este viejo por algo que escribió en el periódico?
20 kağıt.
Veinte dólares.
Onu hiç sevmemiştim zaten hacı.
Laura, hemos discutido esto veinte veces. No puedo evitar tener cara de castor.
Ben 120 yaşındayım.
Tengo ciento veinte años.
Birkaç kilometre ötede doğdum ben.
Yo nací aquí, a veinte kilómetros.
Bir kızın 20'li yaşlarını çalmak tehlikeli bir iştir, bayım.
Entérate que cuando le robas los veinte años a una chica... Es un negocio peligroso, señor.
Yirmi dakika.
Veinte minutos.
Coşkulu yirmiler.
Los Rugientes Años Veinte.
20 dolarına bahse girerim, güvenlik görevlisi.
Veinte pavos a que dice que es el guardia de seguridad.
20 bin çok büyük bir yatırım.
Veinte de los grandes un gran inversión.
25 yıl önce bir erkeğin sahip olabileceği en büyük şansı yakaladım.
Hace veinte y cinco años conseguí la mejor suerte que cualquier hombre haya conseguido.
25 dakika daha.
Veinte minutos más.
Düğün'e 20 dakika kaldı.
La boda empieza en veinte minutos.
Yirmi sene.
Veinte años.
Yirmi sene!
¡ Veinte años!
Yirmi yıldır onunla.
La tiene desde hace veinte años.
Evet, kendisi kahverengi saçlı, 20'li yaşların sonunda, 1.67-1.70 boylarında.
Sí, es... pelo castaño, veinte y muchos, alrededor de un metro setenta.
10... 20... 30... 40... 50... 50 şınav çekeceksin Sam.
Diez, veinte treinta, cuarenta, cincuenta. Esas cincuenta flexiones son para tí, Sam.
- Yirmi yıldır mı berabersiniz?
¿ Veinte años juntos?
- 20 fersah. 2 derece bati.
Veinte leguas. Dos grados oeste.
Sen de 20li yaşlarımı berbat ediyorsun.
Estás arruinando mis veinte años.
10, 11, 12, 13, 14 15, 16, 17, 18 19, 20.
Once, doce, trece, catorce, quince, dieciséis, diecisiete, dieciocho, diecinueve, veinte...
Kamu hizmeti için 20 dakika içinde klinikte olmam gerekiyor.
La cosa es que tengo que estar en la clínica para empezar mis servicios comunitarios en veinte minutos.
otuz kilometre, gidiş dönüş bayan.
Twixt Veinte Millas'sol y sol, señora.
ve yirmi yıldır bu kale benim dünyam oldu ;
Estos veinte años esta roca ha sido mi mundo ;
bu soylu prensleri, hakiki ve gerçek prensleri, yirmi yıl boyunca eğittim, ama işte oğullarınız burada, dünyaki en iyi iki arkadaşımı kaybecek olsamda.
Estos príncipes gentiles, para tal y por lo que son, estos veinte años he entrenado para arriba. Pero aquí... Aquí están sus hijos de nuevo, y debo perder dos de los compañeros dulces del mundo.
Neyse artık 20 yaşında değilim.
De todas maneras, ya no tengo veinte años.
Şimdiden dünyanın etrafını 20 kez dolaşmışsındır.
Ya debes haber dado la vuelta al mundo veinte veces.
20 dakika içinde kuzeninize gönderilecek bir telgraf ayarlayabiliriz.
Podemos arreglarlo, enviando un telegrama... a su primo en veinte minutos.
Çelik, sekiz inçlik bir tırnak törpüsü yara izleriyle uyuşur.
Una lima de acero de veinte centímetros concuerda con la herida.
Ve sonra, sen banyoya falan gidersin, ve 20 dakika içinde giyinirim ve gideriz.
Y entonces, te vas al baño o lo que sea, Y entonces, en veinte minutos lo habré hecho, vestido y listo para irme.
- Güzel, 20 saniye.
- Genial, por veinte segundos.
Neden 20 defa daha sormuyorsun?
¿ Por qué no se lo preguntas unas veinte veces más?
- 20 dolar. - 20 mi?
- ¿ Quince? Veinte.
- 20 tane.
- Veinte.
20.
Veinte.
Ne, çıkmaz sokaktayız, dostum.
Ese chico necesita pasar página al siglo veinte, Gus. ¿ Qué? Es un callejón sin salida, tío.
20 dakika içinde orda olacağım.
en veinte minutos.