Vicdan tradutor Espanhol
4,341 parallel translation
Onun vicdanını temizlemesi gerekiyor ki ikiniz de yolunuza devam edin.
El necesita... necesita limpiar su conciencia para que los dos podáis continuar.
Seni senden daha iyi tanıyorum ve vicdanının kokusunu alabiliyorum.
Te conozco mejor que tú mismo y puedo oler tu conciencia.
Vicdan azabıyla yaşayacaksın.
Te arrepentirás de esto.
O her şeyden vazgeçti ve vicdanını takip etti.
Ha renunciado a todo para seguir su conciencia.
"Susmayan bir vicdan" dan bahsediyor.
Él menciona un "escrúpulo patológico". ¿ Qué es eso?
Sağlıklı bir vicdan.
Una conciencia limpia.
- Vicdan azabı mı çekiyor?
¿ Expresando arrepentimiento?
Evet vicdan azabı ama Ian Kay'in de düşündüğü gibi değil sadece.
Sí, arrepentimiento. Pero no sobre el asesinato en sí, como le gustaría pensar a Ian Kay.
Vicdan azabı çekti, onun mükemmel cinayeti bozuldu, kusurlu hale geldi.
¿ Arrepentimiento porque su pieza perfecta estaba manchada, estropeada?
Katil bana vicdan azabı duyduğunu yazdı. Kızımın ilk çocuğuna hamile olmasından dolayı.
El asesino me escribió expresando remordimiento por el hecho de que mi hija estaba esperando su primer hijo.
Kendine hatırlattı virgül, yeniden, virgül vicdanından ne kadar taviz verirse versin, virgül, insanlığından bile, virgül kefaretine yetmezdi.
Se acordaba de si mismo, coma, una y otra vez, como, de cualquier sacrificio personal, consciente de que era necesario para él, coma, incluso su humanidad, coma, era de poca importanca para su penitencia.
Senin burada kalıp kendine zarar vermene vicdanım el vermez.
Y no puedo dejarte quedar aquí y hacerte daño.
Bana vicdan azabı çektireceksin.
Me harás sentir mal.
Hiçbir şeyi saklamadan ve gerçeği gizleme niyeti olmadan, tüm vicdanımla gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceğime yemin ediyorum.
Juro decir la verdad y solo la verdad, de acuerdo con los dictados de mi conciencia, sin ocultar nada y sin ánimo de encubrir la verdad.
Dünya, bir gıdım vicdan azabı duymayan insanlarla dolu.
El mundo está lleno de gente sin una pizca de remordimiento.
Vicdanıma sığmayan bir şeyler var.
Cosas en mi conciencia.
Vicdanım sızlayarak verdim.
Lo ordené por el bien de nuestra nación.
Çok dindar birine dönüştü ve vicdan azabı çekmeye başladı.
Se volvió muy religioso y comenzó a tener remordimientos.
Ama vicdanıma yer etmeni de istemiyorum. Çünkü bu kararına katılmıyorum.
No quiero tenerlo bajo mi conciencia porque no comparto sus razones.
Gözlemcinin vicdanını rahatlattın mı?
¿ Aplacando su conciencia de buena hermana?
Şu anda kafanın içinde duyduğun o küçük ses var ya? O ses, vicdan değil.
Esa vocecita que oyes en tu cabeza no es tu conciencia.
Vicdanın sızlamasın istiyorsan, git bir hayır kurumu işlet.
¿ Limpiar tu conciencia? Monta una ONG.
İleride hapse girdiğinde... kafanın içinde duyacağın o ses... vicdanının sesi olmayacak... korkularının sesi olacak.
Más adelante, cuando estés en prisión, esa vocecita que oirás en tu cabeza no es tu conciencia, es miedo.
Vicdanını, sanatından ayrı tut. Bu sayede kazanabilirsin.
¡ Separa tu conciencia, de tú arte y te beneficiarás!
Belki de katilin vicdanıdır.
Tal vez sea la conciencia culpable de un asesino.
Sanıyorum ona çok düşkün olduğundan, vicdan azabı çektin.
Imagino que, queriéndola tanto, sintió remordimiento.
Harbiden vicdan sorusu.
Es una cuestión de conciencia.
Umarım vicdanına sığdırabilirsin bunu.
Espero que pueda seguir adelante con su conciencia.
İçinizde biraz vicdan kırıntısı kaldıysa doğru olanı yaparsınız.
Si aún te queda algo de conciencia harás lo correcto.
Sen paranı alabilesin diye canavarın vicdanını mı rahatlatmak istiyorsun?
¿ Un monstruo tiene que aliviarse a sí mismo, así ustedes pueden cobrar?
bana vicdan yapma şimdi.
No hagas que tenga cargo de conciencia.
Bir anda vicdan sahibi mi oldunuz?
¿ Le ha crecido una conciencia de repente?
Vicdan azabı duymadığımı.
Que no tengo remordimientos.
Bunu yapmana göz yumacaktım ama nihayetinde vicdanım galip geldi.
Iba a dejar que pasara, pero al final, mi conciencia me ha podido.
Meydanımızın en güzel yanı, insanların buraya siyasal zorunlulukla değil, vicdanına kulak verip gelmesidir.
Lo más hermoso de nuestra plaza es que todo aquel que viene aquí lo hace porque se lo dicta su conciencia y no una fuerza política.
Vicdan aradığımız kadar lider aramıyoruz.
Buscamos una conciencia mucho más de lo que buscamos a un líder.
Olay şu ki ; eğer toplum içinde bu vicdanı yaratabilirsek iyi bir cumhurbaşkanı bulabiliriz.
La cuestión es que, si podemos crear una conciencia dentro de la sociedad, podremos encontrar a un buen presidente.
Biz, vicdan arıyoruz.
Estamos en busca de una conciencia.
Vicdan azabı.
Remordimiento.
Vicdanının sesini dinlemek yada akışına bırakmak gibi mi?
Sigue tu conciencia o déjate llevar por tus impulsos.
Çoğu işverende vicdan yok!
¡ La mayoría de los patrones no tienen conciencia!
Eğer kimseyi öldürmediysen vicdanının rahat olması gerekir.
Si no asesinaste a nadie, tu conciencia debe estar limpia.
Belki de vicdanımın sığacağı kadar büyük bir delik açmışımdır.
Tal vez hice suficiente espacio para que mi conciencia pasara.
- Bay Harris daima vicdanının esiri olacak.
El Sr. Harris será siempre prisionero de su conciencia.
Vicdanının rahat olmasına sevindim Bea.
Me alegra que tu conciencia esté tranquila, Bea.
Noel zamanı bunun yaşanmasına vicdanın razı olur mu?
¿ Quieres eso en tu consciencia, en época navideña?
Vicdanınız nasıl böyle bir şeye izin verir...
Cómo puede tu conciencia permitirte... "
Regina, hayatına vicdanın rahat bir şekilde son verebilmen için bir şans sunuyoruz sana.
Regina... ésta es tu oportunidad de morir con la consciencia tranquila.
Kendi vicdanım için Hank'in bu olanlarla ne ilgisi olduğunu bilmek istiyorum.
Para mi propia tranquilidad padre, necesito saber... ¿ Cuál es el papel de Hank en todo esto?
Ama benim de vicdanımım rahat etmesi için bu hakkı elinden alamam. Bunu al...
Pero mi religión no me permite arrebatarte este derecho.
Ya bunu bir sır olarak saklayıp sonsuza kadar vicdan azabı duyarsın ya da annene her şeyi anlatırsın.
o se lo dices a tu madre.