Viento tradutor Espanhol
9,923 parallel translation
Ölü dalgalar sabah batıdan geliyordu ama rüzgâr yön değiştirdi.
Las olas venían del oeste esta mañana. Pero el viento ha cambiado.
Umutlu düşünüyorum ama belki de sadece rüzgardır.
El pensamiento positivo, pero quizás solo es viento.
Zaman zaman ben de kendimi sorguladım. Acaba yel değirmeninin mi peşindeydim ya da çözülemeyecek bir yapbozu tamamlamaya mı çalışıyordum.
A veces, me cuestionaba a mí mismo... preguntándome si estaba persiguiendo molinos de viento, tratando de resolver un puzle sin solución.
Bu adamların eli kulağında artık.
- Estos están en el viento ahora.
Dört ulus bir olup Rüzgar Ulusu'nu yerlebir edebiliriz!
Nosotros cuatro juntos podríamos unir fuerzas y destruir el País del Viento...
Ben size fırıldak çalışan araba burada sürdü herhalde?
¿ Supongo que llegaste en tu coche propulsado por molinillos de viento?
Hepimiz, biz... rüzgar nereye sürüklerse oraya gittik, bilirsin ya?
Todos vamos... vamos donde el viento nos lleva, ¿ Tú sabes?
Rüzgar ittirmiştir herhalde.
Probablemente sólo la tiró el viento.
Sonra kendisi de gökyüzünde uçarak, Zaheer'i kasırganın içine girmeye zorlar ve sonsuza dek rüzgarın içinde bırakır.
¡ Entonces vuela por el cielo, y empuja a Zaheer a su interior, convirtiéndolo en viento para siempre!
Saçlarında rüzgârı hissetmek akıp gitmek?
¿ El viento en tu cabello flotando mientras te mueves?
Caroline, işler yolunda gidiyor mu?
Caroline, ¿ todo va viento en popa?
- Kim olabilir? - Ben bakarım.
"Con esta lluvia y este viento, ¿ quién llama a este convento?"
Çok fazla rüzgâr yoktu.
Sin mucho viento.
Şöyle bir durum var ki, bütün nefesli çalgıcılarımız iki senedir bu orkestrada. Ve sizin de bildiğiniz gibi, maestro -
Sí, bueno, la cosa es que toda nuestra sección de viento ha estado con la orquesta por más de dos años, y como estoy seguro que sabe, maestro...
Şuradan rüzgar
Hay viento saliendo de aquí.
Berbat bir rüzgarla havaya dağılmış asi yapraklardan başka birşey olmadığımızı kabullensek?
¿ Que somos hojas rebeldes, dispersas por el viento indiferente?
# Rüyalar kanatlıdır # # rüzgarlar sayesinde # # ancak uykunun # # duvağı #
Los sueños que nuestro viento alado Han creado Solo para el velo
Kuzey rüzgarı serbest kaldı!
¡ El Viento del Norte está libre!
# Ah, evet, yaşlı Kuzey rüzgarı # # esmeye başlar # # kabarır ve kaşlarını çatar # # şimdi, şimdi # # kendinizi kollayın # # kapıları kilitleyin # # kepenkleri kapatın #
Oh, sí, el Viento del Norte Empieza a aullar Levanta el pecho y frunce el ceño
# Yaşlı Kuzey rüzgarını diyorum # # evet, işte o büyüyecek # # bükülecek geri çekilip # # biraz daha esecek # # ta ki sen buraya neden geldiğini unutana dek # # ah, evet #
El Viento del Norte Sí lo es Él va a pelear Él va a girar Va a inhalar
- Ateş! - # Yaşlı Kuzey rüzgarı #
- Oh, sí, el Viento del Norte - ¡ Fuego!
Hey, Kuzey rüzgarı!
¡ Oye, viento del norte!
# Rüzgarda savrulan üç yaprak #
Tres es el viento en las hojas
Tahta üflemeli bir çalgı, saksafon veya klarnet.
Instrumento de viento... saxofón o clarinete.
Rüzgar nereye giderse oraya gideriz.
Nos movemos donde se mueve el viento.
Rüzgar, uçurtmaya yeterli süratle çarpmıyor.
El viento no le está dando a la vela con suficiente velocidad.
Birkaç tanesi sızmış durumda ama olacakların yanında bu, kum fırtınasında osuruk kalır.
Ahora, algunos de ellos se filtraron pero solo son pedos en el viento.
Bu rüzgâr olamaz.
No es solo viento.
Planladığımızdan biraz daha uzun sürebilir, ama er ya da geç, fabrikayı çalışır hale getireceğiz.
Esto podría demorar un poco más de lo que habíamos planeado... pero contra viento y marea... tendremos esta fábrica de pie y trabajando.
İpek doğadaki en güçlü liflerden biridir ayrıca hâlâ esnek olması, onu inşaatta kullanılabilecek ve rüzgârda esneyebilecek mükemmel bir tutkal haline getirir.
La seda es uno de las más fuertes fibras en la naturaleza, y también son muy flexibles, por lo que es el pegamento perfecto para una construcción que debe tener curvatura y flexión en el viento.
Rüzgar eken fırtına biçer.
- "Sembraste viento y cosecharás tempestades".
- Rüzgar tünelinde test ettin mi? - Henüz edemedim.
- ¿ Lo has probado en un túnel de viento?
Ve rüzgara karşı sürdüğüm için içerisi epey gürültülü.
¡ Y como estoy conduciendo en contra del viento, hay bastante ruido aquí!
Galaksiler devasa büyük fırıldaklar evren boyunca zarif bir şekilde dönüyorlar.
las galaxias son magnífico, molinillos de viento enormes espiral elegante todo el universo.
Bu şeyi hissedilen ama görülmeyen rüzgara benzetmişti.
Lo comparó con el viento, algo que uno siente pero no ve.
Kar ağır ağır bir pul misali düşerken rüzgâr da şiddetini arttırıyordu.
La nieve cae en grandes copos más y más pesados. El viento comienza a elevarse también.
d Rüzgar gibi geldin ama çığ gibi gidemezsin. d d Sorma. d d Saç kurutma makinesinin nerede olduğunu sorma. d d Sorma. d d Nedenini sorma... d
Viniste como el viento y puedes irte como el rocío... No preguntes... no preguntes dónde está el secador de pelo. No preguntes...
Nemli ve soğuk bir rüzgar estiğinde, eskiden elin olan şey korkunç bir eklem ağrısıyla bacağına yapışacak.
Cada vez que sople viento frío y húmedo, esa cosa que fue tu mano se agarrará a tu pierna en agonía artrítica.
Sıcak bir gece daha. Kurak ve durgun.
Es otra noche cálida, seca y sin viento.
Norveç bayraklarının gökyüzünü hiçe saydığı ve amansız esintisiyle halkımızı üşüttüğü var olan en vefasız hain, Cawdor Beyi'nin desteklediği yerden.
donde los pendones noruegos enfrían a nuestras gentes con el viento de sus pliegues. auxiliado por el más desleal de los traidores, el thane de Cawdor.
Havaya. Cismani iken rüzgârda nefes gibi eriyip yittiler.
En el aire, y lo que parecía corporal se disipó como la respiración en el viento.
Mabedler bile devrilip yıkıldı bulunduğumuz yerde. Dediklerine göre sonra da yakılan ağıtlar ve ölümün korkunç çığlıkları kol gezip duyulmuş havada.
Donde dormíamos, el viento ha derribado nuestras chimeneas y dicen que se han oído lamentos en el aire y extraños gritos de muerte.
Es rüzgâr.
¡ Sopla viento!
Daha kolay olur keskin kılıcınla kesilemez havayı kesmek beni kesip yaralamaktan.
¡ Antes que causarme ningún daño con el impulso de de aguda espada, quizá pueda herir al viento.
Rüzgar uçurdu, camdan dışarı.
El viento se lo llevó por la ventana.
Bu gece çok rüzgarlı!
Hay mucho viento esta noche.
Rüzgarla ilgisi olabilirmiş.
Me dijeron que el viento tuvo algo que ver con eso.
Rüzgar, öyle mi?
¿ El viento?
Sebepleri, UCLA ooğrafyacısı Greg Okin için korkutucu düzeyde tanıdık. Okin, rüzgar ve toz dinamiği konusunda uzman.
Las causas son terroríficamente familiares para el geógrafo de la UCLA Greg Okin experto en la dinámica del viento y el polvo.
Rüzgarla aşınan toprak var.
Hay tierra erosionable por el viento.
Yangının koru rüzgara yakalanıp söylentilerle daha geniş bir şekilde yayılmaya başladı.
Vaya, de qué modo nos ha estado engañando... Esas pequeñas chispas, mientras viajaban con el viento, terminaron esparciéndose ampliamente, y se convirtieron en la chispa de mi oportunidad.