Virus tradutor Espanhol
7,720 parallel translation
Niels virüsü yayma işinde oldukça etkiliydi.
Niels era tan eficiente esparciendo el virus por sí mismo.
Vücudunda virüsün mutasyon geçirmiş sonsuz sayıda versiyonu vardı.
Era huésped de una colección infinita... de versiones mutadas del virus.
Öyle bir kanaması vardı ki... Tıpkı virüsten ölen insanlarda gördüğümüz gibiydi.
Sangraba como... las personas que hemos visto morir por el virus.
Bunları virüsün tüm evreleriyle karşılaştırmanı istiyorum.
Me gustaría que las compares con todas las muestras de virus aisladas.
Ve gördüklerimden sonra belki de bu virüs başımıza geleceklerin en kötüsü değildir diye düşünmeye başladım.
Y toda la mierda que he visto... me ha hecho pensar que probablemente este virus... - no es lo peor que ha sucedido.
Niels'in patlayan yaralarından alınan bir DNA örneği bu. Bu da yalnızca genlerinin virüsten koparılması sonucu mümkün olabilir.
Es una muestra del ADN de Niels con marcas de ruptura, lo que solo es posible... si los genes fueron arrancados literalmente del virus.
Kanına DNA makası uygulayıp onu virüse karşı korumasız hale getirdin mi?
¿ Introdujiste tijeras de ADN al torrente sanguíneo, impidiendo que se protegiera a sí mismo del virus?
Ama virüsün ona yaptıklarını gördüğümde diğer tüm insanlara yaptıklarını düşündüğümde o hastalık saçan son nefesinin vücudunu terk ettiğini gördüğümde. tek düşünebildiğim ölümünün çok hızlı olduğuydu.
Pero mientras era testigo... de que lo que ese virus le hizo a él, se lo hizo a muchos, mientras miraba su último aliento nocivo dejar su cuerpo, todo en lo que pude pensar...
Ateşinin yüksek olması virüse tepki verdiğini gösteriyor.
El hecho de que esté teniendo una fiebre alta significa que su cuerpo está respondiendo adecuadamente al virus.
Virüs, beklediğimizden hızlı hareket etti.
El virus mutó más rápido de lo esperado.
- Kök hücreler virüsün en saf halini içeriyor.
Las células madre contienen la forma más pura del virus.
Virüsün son halinden bir numuneye ihtiyacımız var.
Solo necesitamos una muestra fresca de la cepa del virus más reciente.
Ve o zamana kadar, virüs yeniden mutasyona uğrar.
Y para entonces, el virus habrá vuelto a mutar.
Bu ölümcül virüs sizin ordunuz tarafından yayılmış. Hükümet de olayı örtbas etmiş.
-... sobre los experimentos secretos, la liberación del virus mortal por parte de sus militares, y los posteriores encubrimientos del gobierno.
Yani kutuplardan virüsün ilk halini almamız için verilen görevin kod adı buymuş.
Entonces ese fue el nombre secreto de nuestra misión... para obtener el virus primordial del hielo.
Bazılarınız bu ölümcül virüsün yayılmasının arkasında ABD hükümeti ve donanmasının olduğunu, bu geminin hastalığı iyice yaymak istediğini ve benim gemide esir tutulduğumu duymuş olabilirsiniz.
Algunos de ustedes pueden haber escuchado... que el gobierno de los EE.UU. y las fuerzas armadas... están detrás de la dispersión de este virus mortal, que el barco de la Marina está aquí para propagar más la enfermedad, y que soy prisionero en este barco.
Ramsey bana virüsü yaymak için çıktığınız gizli görevle ilgili her şeyi gösterdi.
Ramsey me mostró todo... sobre su misión secreta de esparcir el virus.
Ramsey bizi batırıp virüsün sağ kalanları öldürmesini istiyor. Böylece üstün ırkı dünyaya hükmedebilecek.
Ramsey quiere hundirnos... y dejar que el virus borre al resto de ustedes... para que su raza superior pueda gobernar el mundo.
Evet efendim. Önceleri virüsten korkuyorlardı artık bizden korkuyorlar.
Le tenían miedo al virus hasta que nos tuvieron miedo a nosotros.
Ahmad özgür öldüğüne göre panik bir virüsmüş gibi bu hayvanlara yayılacak.
Ahora que Ahmad está libre, el pánico se extenderá entre estos animales como un virus.
Sana hiç amcamın Camero'sunda kaza yaptığımı ve bu yüzden dayak yediğimi anlatmış mıydım?
Quitters no te llama a ser una "X", ¿ sabes? Nunca destruido el virus. Bueno, destruyendo el virus no era mi misión.
Buraya, buraya.
Ha estado a cargo de la bóveda de virus en Detrick durante tres años.
Hadi gel, iyisin. İyisin, gidelim.
Así, el virus... hemos visto este utilizado en cualquier lugar antes?
Dünyanın en büyük istihbarat ajansını yönettiğimi biliyorsun.
Empleado por el Ejército como un civil estar a cargo de la bóveda de virus en Fort Detrick.
- Yumuşamış desene. - Hadi ama.
Usted envió un sobre mojado en el virus al jefe de Seguridad Nacional.
Dick hayatta değerli olan nedir iyi biliyor da ondan. Geç oldu. Şuna bakmaya ne dersin?
El virus está... está escribiendo código a su hipotálamo para el sistema circadiano, el establecimiento de la bomba de tiempo de su ataque al corazón inevitable.
Bu saatin ne kadar para ettiğini biliyorsundur.
Vivirás, siempre y cuando usted hace lo que yo quiero. Necesito que carga el virus en el cohete.
Görünüşe göre dede bir şeyler başarmış.
Encontré un ordenador portátil, Malcolm. Parece que han cargado este virus en algún tipo de proyectil.
Meğerse daha çok babama benziyormuşum.
Está ambientada en explosión en el aire de 1.500 pies, con suficiente virus para cubrir un campo de fútbol entero.
Dairesinde beraber resimlerini gördüm.
¿ Cuántos cohetes se cargan con el virus?
- Marburg virüsünün hangi türüymüş, sorsana.
Pregúntales qué cepa del virus de Marburg. Sí, ¿ qué cepa?
Salgın A'nın sonucu pozitif çıktı. Ancak Marburg virüsünün üremek için zamanı yoktu.
Influenza A dio positivo, pero el virus Marburg no tuvo tiempo para incubar.
Bu yaygın olan virüs ve birkaç gündür yaşanan vurulmalar bağlantılı.
Este virus que anda circulando, los tiroteos de los pasados días, está conectado.
Şimdiyse gençlerimizi etkileyen bir virüs görüyoruz.
Y ahora estamos ante un virus que afecta a nuestra juventud.
İnsanlığın kızgınlık virüsünün ilk hastasısın sen.
Eres la paciente cero del virus del resentimiento humano.
Ölümcül virüslerle çalışıp laboratuvarda gizemli şartlarda ölmüş birini getiriyoruz.
Así que, ¿ estamos trayendo a alguien que trabajaba con virus letales y murió bajo circunstancias misteriosas en el laboratorio?
Dr. Barmal kendisine dönüşmüş bir virüs bulaştırmış ve cesedi az önce semptomlaştı.
La Dra. Barmal se infectó a sí misma con un virus mutado y su cuerpo simplemente fue sintomático.
Bulaşıcı Hastalık Merkezi'ne göre Dr. Barmal yeni ve saldırgan bir vürüse çare bulmak üzereymiş.
" De acuerdo con el Centro de Enfermedades Infecciosas, la Dra. Barmal estaba cerca de encontrar una cura para un nuevo y agresivo virus.
Virüsün zapt edildiğini umuyoruz.
Con suerte el virus está encerrado.
Bu sırada virüsü araştırıp elinizden geleni bulun.
Mientras tanto, buscad información del virus. Encontrad todo lo que podáis sobre él.
Haklısın, virüs ortamı tuhaflaştırıyor.
Y tienes razón, el virus está poniendo las cosas un poco raras.
Virüs etkisini göstermeden rutin olarak kan örneğini almıştım.
Le tomé una muestra rutinaria de sangre antes de que el virus se activara. Está en el área médica.
Bilgisayar, virüsün laboratuvarda meydana geldiğini hesaplayıp virüsü arıtmalıydı.
El ordenador debe de haber calculado que el virus se originó en el laboratorio y está aislándolo.
Sisteminde bütün insanlığı yok edebilecek ölümcül bir virüs taşıyorsun. "Kim kim için daha iğrenç" oynamak istiyorsan bence sen kazanırsın.
Llevas un virus mortal en tu sistema que podría acabar con toda la especie humana, así que si juegas al "quién es el más asqueroso de los que juegan", creo que ganas.
Barmal, virüsün insan kan hücrelerine girişini engellemek için tasarlamış serumu.
Diseñó su suero para bloquear el virus de entrar en células de sangre humanas.
Dr. Barmal virüsün yayılmasını önlemek için kendisini öldürmüştü, değil mi?
La Dra. Barmal se suicidó para evitar que el virus se propagase, ¿ verdad?
- Virüsün de onunla öleceğini sanmıştı.
Asumió que el virus moriría con ella.
Virüsü bizim yaptığımız bir şey aktifleştirdi.
Algo que hicimos activó el virus.
Soğuk, virüsü diriltmiş.
Así que el frío revivió el virus.
Sıcaklık bu kadar yüksekken serumu aldığımız zaman iyileşme sürecini hızlandırması gerek. Bu sırada virüsün yayılmasını engelleyebilir.
Con la temperatura así de alta, cuando consigamos el suero, debería acelerar el proceso de recuperación, y mientras tanto, podría prevenir que el virus se extendiera.
- Yüksek sıcaklık virüsü yok etmiş.
- El elevado calor acabó con el virus.