Vital tradutor Espanhol
2,786 parallel translation
Hayati çalışmanızı böldüğüm için üzgünüm kızlar ama şehirde acil bir durum var gibi görünüyor.
Siento interrumpir un trabajo tan vital, chicas, pero parece que estamos en estado de emergencia.
Bu galaksiyi atlamamız durumunda bilmecenin çok önemli bir kısmını da atlamış olmayacağımızı kim söyleyebilir ki?
Nos salteamos esta galaxia y quién dice que no nos saltearemos una pieza vital del rompecabezas.
Gemi ağzına kadar yolcu dolu. Yaşam desteği için malzemeye ihtiyacımız var.
Necesitamos suministros para el soporte vital.
Yaşam desteğinin önemli bir kısmı hâla işlevsiz.
Una gran parte del soporte vital aún está deshabilitado. Bien, podéis repararlo, ¿ no?
Tek sorunumuz yaşam desteği olsaydı sorunu çözmenin bir yolunu bulabilirdik.
Ahora, si el soporte vital es nuestro problema, debemos ser capaces de resolverlo. Pero hay docenas de sistemas a punto de fallar.
Buraya ayak bastığınızdan itibaren canlarınız devlet malı oldu.
O ¿ me matarás otra vez? Tu esencia vital pasó a ser propiedad de este estado apenas pusiste un pie aquí
Onun neden öldüğünü bulmam gerek, ve bunun için de... Buna otopsi diyorlar.
Es vital para descubrir cómo murió, y por lo tanto... hay que hacer una autopsia para eso.
Yani bir yaşam desteği.
Básicamente, auxilio vital.
Yaşam destek yazılımına bakarak insan olduğunu çıkarabiliriz.
Bueno, yo diría que ella es una humana, que vive del software de auxilio vital.
Rastladığımız eşyalar çok önemliydi hikaye için can alıcıydı.
Pasar por sus pertenencias fue muy importante fue vital para la historia.
Vital durum kritik.
Signos vitales críticos.
Vital durum düşüyor.
Signos vitales cayendo.
- Vital durum kritik.
- Signos vitales críticos.
Vital durum normalleşiyor.
Signos vitales estabilizándose.
Bu yaratığın yaşam döngüsüne dair hiç bir fikrimiz yok.
No tenemos ni idea del ciclo vital de esta criatura.
Onu oradan çıkarmamız çok önemli.
Es vital que le saquemos de allí.
Yanlış anlamayın, Sığınak hala çok önemli bir rol oynayacak, ama karşılaştığımız bu tip durumlar çok ciddileştiler.
No me mal interprete el Santuario todavía juega un papel vital pero el tipo de situación en la cual nos encontramos ha crecido seriamente.
Kozanın olası bir arızası durumunda geçeceğiniz acil yaşam destek koltukları oturduğunuzda etkinleşecektir.
En la improbable situación de que la cápsula se averíe, los asientos de soporte vital de emergencia que pasasteis cuando veníais se activarán.
Fargo ona bir çeşit bilgisayar yaşam destek sistemi yükledi, fakat acilen olay çözmemiz gerekiyor.
- Hey, ¿ cómo está S.A.R.A.H.? Bueno, Fargo la tiene conectada a algún tipo de sistema de soporte vital para computadoras pero necesitamos una respuesta rápida.
Daha önce zararsız olarak gördüğünüz şeyler şimdi hayati önem taşıyabilir.
Lo que en su momento pudo parecer insignificante ahora podría resultar de vital importancia.
Bundan emin misin?
- Ayúdame con Sistema de Soporte Vital.
Yaşam destek ünitenizde 12 saatiniz kaldığını tahmin ediyoruz ve şimdi motor problemlerini halletmeye çalışıyoruz.
Calculamos que quedan 12 horas en el soporte vital de su módulo lunar y las tropas están resolviendo los problemas del motor.
Yaşam destek kitiniz bitecek ve eve dönemeyeceksiniz.
Te quedarás sin paquete de soporte vital. No regresarás a casa.
Böyle önemli bir maç için adamımız hazır mı?
¿ Nuestro hombre está preparado para un combate tan vital?
Onun, planlarınızda hayati önem arz ettiğini biliyorum.
Sé que es vital para tu plan.
Takımımla çalışarak sadece 2 gün içerisinde Ziyaretçiler'in planlarının önemli bir kısmını çözdüm.
En solo dos días, trabajando con mi equipo, he descubierto parte vital del plan de los visitantes.
Bu durumdaki birine göre oldukça enerjiksin.
Eres bastante vital para ser un tío que no está muy bien.
Yaşam-destek yazılımına bakarak, insan olduğunu söylerdim.
Yo diría que es humana, por el software de soporte vital.
Et hakkında öğrenmemiz hayati bir meseleydi.
Era vital que aprendiéramos sobre La Carne.
doğal bir ırkçılık,... sayısız miktarda çocuk öldürmeye göz yumacak düşüncesizlik ve "Görünmez el, ihtiyacı karşılayacak kadar kaynak kaynağı karşılayacak kadar ihtiyaç yaratır" diye düşünüyordu.
había una inherente ceguera vital para matar innumerables niños, y pensó : "esa es la Mano Invisible haciendo que la oferta se equipare a la demanda y la demanda a la oferta".
Gerçekte, parasal teşvik veya bazılarının adlandırdığı gibi Para Değer Dizisi Hayat Değer Dizisi olarak da adlandırılabilecek temel intifa hakkından ayrılmıştır.
La realidad, es que el interés del incentivo monetario o lo que algunos han denominado : "La Secuencia Monetaria del Valor" se ha disociado completamente del "interés vital" fundamental, el cual podría titularse
Aslında olan şudur ki, bu iki dizge konusunda ekonomik doktrinler arasında tam bir kafa karışıklığı söz konusudur.
"La Secuencia Vital del Valor" Lo que ha pasado es que hay una completa confusión en la doctrina económica entre estas dos secuencias.
Para Değer Dizisinin Hayat Değer Dizisini doğurduğunu zannederler. Bu yüzden daha fazla mal satılması durumunda Gayri Safi Yurtiçi Hasılaları yükselirse refah seviyesi daha da yükselmiş olacak derler. Gayri Safi Yurtiçi Hasılası toplumsal sağlığın... temel göstergesi olarak kullanılabilecekmiş.
Piensan que la Secuencia Monetaria del Valor proporciona la Secuencia Vital del Valor y es por por lo que dicen que si se venden más productos, si crece el PIB y demás... habría un aumento en el bienestar y podríamos tomar al PIB como nuestro indicador básico
Şu an hayat düzeninin ve sisteminin her aşaması bir kriz, bir mücadele, bir çürüme ya da çökme durumunda.
Cada nivel de organización vital y sistema vital está en un estado de crisis y desafío y decadencia o colapso.
Tüm yaşam sistemleri çökmektedir..... sosyal programlar gibi suya erişimimiz gibi...
que todo sistema vital está en decadencia así como programas sociales... también nuestro acceso al agua.
Tüm bu teoride tüm bu öğretide hayat eşitliği yok.
No hay una coordenada vital en toda esta teoría toda esta doctrina.
Kaynak bazlı ekonomi ; her insanın yine siyasi veya dini felsefesinden bağımsız şekilde deneysel "Hayat Alanı" nı paylaştığını hesaba katar.
Toma en consideración la "Base Vital" empírica, la cual todo ser humano comparte como una necesidad, independientemente, de nuevo, de sus filosofías políticas o religiosas.
Öyleyse Yaşam Sahası'na geri dönmeliyiz ve yaşam alanı artık herhangi "bir şey-izm" değil.
Así que tenemos que reajustarnos a la Base Vital y la base vital ya no es ningún "ismo".
O artık "yaşam değer analizi".
Es el "análisis del valor vital."
Yaşamı destekleyen biyo-değişkenliğin sürekli yok edilmesi sonucu dünya çapında çevresel dengesizliğe ve nesil tükenmesine sebebiyet veriyor olmamız da cabası.
Sin hacer mención de la continua destrucción de la biodiversidad vital, causando espasmos de extinción y la desestabilización del medioambiente en todo el mundo.
her biri binlerce mil denizden geldiler / i bir toprağa, kral yoktu / i
Cada uno navego miles de millas a lugares sin reyes un viaje que es vital para la expansion del mundo
Rafael yaşam destek ünitesine bağlı.
Rafael está con soporte vital.
Bu yüzden size soruyorum, sizce Henry bu karmaşık hastalığı kontrol altında tutabilecek destek sistemine sahip mi?
Por eso te pregunto, Piensas que tiene el soporte vital para gestionar una enfermedad tan complicada?
Böyle bir yerde gereken en önemli şeyler hidrolik direksiyon, sağlam frenler düzgün çalışan bir vites ve mükemmel bir görüş açısı.
En una senda como ésta, Es vital tener dirección asistida, buenos frenos, Transmisión en perfecto estado, y gran visibilidad.
Böyle bir yerde araç sürerken aracın kontrolünü sağlamak ve dört tekerleğin aynı anda yerde olması hayati önem taşır.
Cuando conduces en este tipo de terrenos, Es vital mantener el control de tú vehículo al mantener el impulso hacia adelante Y las cuatro ruedas en el suelo todo el tiempo.
Kendisi de takımın hayatî bir parçasıdır.
Que es una parte vital del equipo.
Olayları adamakıllı halletmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum!
¡ Creo que es de vital importancia hacer las cosas bien!
- Aynen öyle ; önemli. Olmazsa olmaz. Hatta hayati!
Dios, sí, vital, esencial, de hecho es la clave.
Bazen ayrımcılık, önemli ve gereklidir.
y a veces la segregación es vital y necesaria.
Kendime öldürücü derdim.
Prefiero llamarme a mí mismo vital.
Ya da diğer hayati organını.
O cualquier otro órgano vital.