English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ W ] / Whitechapel

Whitechapel tradutor Espanhol

211 parallel translation
Whitechapel Graveyard'ta oturuyor.
Vive al otro lado del cementerio
15 papele Whitechapel'daki ikinci elciden aldım.
Me costó quince chelines en una tienda de segunda mano de Whitechapel.
White Chapel'in ücra köşelerinde bir batakhanede görüldüğü söyleniyordu.
Se decía que le habían visto en un local de mala reputación en las profundidades de Whitechapel.
... efsanevi Whitechapel Sergi Evi, eski manzaraları tekrar ziyaret etmek...
la fabulosa Whitechapel Art Gallery, ha regresado para rememorar los viejos lugares- ¡ Brad, para! "Correcto, Fred."
WHITECHAPPEL KATİLİ'ni Polis'e bildirene 200 £ ÖDÜL
"Recompensa de 200 libras por la captura del asesino de Whitechapel"
Whitechapel'ın güzel halkı!
¡ Buena gente de Whitechapel!
Bölgedeki katilleri duydunuz mu? Whitechapel katillerini?
¿ Está enterada de los asesinatos que se han producido en Whitechapel?
- O, Whitechapel katili.
, ¿ qué ha hecho? - Es el asesino de Whitechapel.
Cenazenin nakli için lütfen Londra Whitechapel'deki Moore Cenaze Evi'yle temasa geçin.
Por favor, informe a la funeraria Moore, White Chapel Road, en Londres... acerca de la disposición del cadáver.
Whitechapel'da cinayet!
Muerte en Whitechapel...
Whitechapel'da cinayet!
El asesino de Whitechapel ataca otra vez.
- Üç mü? Whitechapel'da öldürülen kadınlardan bahsediyorum.
Tres muertes en Whitechapel.
Bakın sizinle açık konuşacağım, Bay Holmes.
Voy a ser honesto. Todos tenemos tiendas en Whitechapel.
Hepimizin WhiteChapel'da dükkanı var. Ana yoldaysanız sorun yok. Ama değilseniz, kimse anayoldan çıkmaz.
Y todo va bien si estás en la calle principal pero si no...
Whitechapel cinayetleriyle ilgili bir şeyler bildiğinizi sanıyorum.
Creo que sabe algo sobre los asesinatos de Whitehapel.
Sihir yok Watson. - Whitechapel'de basitçe soruşturdum.
- Sólo lo conocí en Whitechapel.
- Ayrıca kilisenin baş kasabı.
Me termo que también "opera" en Whitechapel.
İsterseniz köpeği dışarı çıkarıp kilisedeki arkadaşıma haber verebilirim.
Podría tomarle la leche al gato y chiflarle a mi cumpa en Whitechapel.
Kanımca tek bir çözüm var : Whitechapel'da bir ev inşa etmek.
Sólo hay una solución edificar una casa en Whitechapel.
Whitechapel mı?
¿ Qué? ¿ Whitechapel?
WHITECHAPEL KATİLLERİ YAKALANDI.
ASESINOS DE WHITECHAPEL CAPTURADOS.
İşinize karışmak istemem Doktor ama Whitechapel'de süren bu olayların 60'larında biri tarafından yapıldığına inanamıyorum.
COMMERCIAL STREET POLICÍA METROPOLITANA Con todo respeto, doctor, no creo que los sucesos siniestros de Whitechapel sean obra de un hombre de 60 años.
Ripper, Whitechapel'e saldırdı.
¡ El destripador ataca en Whitechapel!
Whitechapel Mahallesi
Distrito de Whitechapel
Belki şu Kızılderililerden biri... Whitechapel'e gelmiş ve doğal eğilimlerine boyun eğmiştir.
Quizás uno de estos Pieles Rojas llegó hasta Whitechapel y sucumbió a sus inclinaciones naturales.
Mesleği ne olursa olsun, Whitechapel'de kimsenin üzüm alacak parası yoktur.
Ni el tendero más próspero de Whitechapel podría comprar uvas.
Whitechapel'de onlardan bir sürü var.
Hay varios en Whitechapel.
Memeleri çıkar çıkmaz Whitechapel'de başına geleceklerden de mi kötü olur?
Nada puede ser peor para ella que crecer y tener que trabajar en Whitechapel.
Ben Müfettiş Abberline, Whitechapel'de görevliyim.
Soy el inspector Abberline, asignado a Whitechapel.
Ben Kidney ve Özel Şube'nin Whitechapel'de ne işi olur?
¿ Qué harán Ben Kidney y los Servicios Secretos en Whitechapel?
Tek bildiğimiz, Whitechapel mahallesinde yaşayan... bir hayat kadını olduğuydu.
Todo lo que sabemos es que era una desgraciada que vivía en el distrito de Whitechapel.
Peki Whitechapeldaki afyon odaları?
¿ Y qué hay de los fumaderos de opio de Whitechapel?
Burası güzel bir yere benziyor.
Whitechapel. Parece un buen vecindario.
Benimle Whitechapel'e gelip genç bir kızın cesedine bakmanızı istemek zorundayım.
Tengo que pedirle que me acompañe a Whitechapel para ver el cuerpo de una joven.
Bilney bu kadarını söyledi. Whitechapel mezarlığına gömülmüş.
Eso sí que me lo dijo Bilsney está enterrada en Whitechapel y el corrió con los gastos.
Toplanın, Whitechapel takımı.
Reúnanse, Whitechapel.
Hadi, Whitechapel, hâlâ kazanabiliriz.
Vamos, Whitechapel, aún podemos ganar.
Onu niye Whitechapel'den oraya taşıdın?
¿ Por qué moverla de Whitechapel?
Agatha'nın Whitechapel'e yardıma neden bu kadar hevesli olduğunu anlıyor musun?
¿ Ves por qué Agatha está tan interesada en ayudar en Whitechapel?
Hayal edin... Whitechapel, 1888.
Imagínense, Whitechapel 1888.
Whitechapel'de ölü bir kadın var, basit bir hizmetçi.
Sólo era una mujer muerta en Whitechapel, un caso sencillo. No era...
Whitechapel olabilir mi?
¿ Whitechapel, quizás?
- Whitechapel mi?
- ¿ Whitechapel?
Doğu yakasındaki Whitechapel mi?
- ¿ No es entonces Whitechapel?
O zaman hâlâ Whitechapel Garnizonu'ndaydım. Garnizonun yarısı Karındeşen'i yakalamaya çalışıyordu.
Estuve en el regimiento en la época de Whitechapel... se movilizó a la Fuerza con el caso del Destripador.
Whitechapel'den buraya kadar hep aynı şey tekrarlandı.
Proyecta, malditamente bien, lo que pasó desde Whitechapel hasta aquí.
Whitechapel'de konuşulanları hatırlıyor musunuz Müdür bey?
Inspector. ¿ Recuerda lo que hablé antes sobre Whitechapel?
"Silindir şapka ve siyah pelerinli uzun boylu bir adam ARANIYOR!"
"En relación con los asesinatos de Whitechapel, la policía busca a un hombre alto, con sombrero de copa y capa oscura."
Whitechapel takımı, toplanın.
Whitechapel, reúnanse.
Whitechapel Piskoposu.
- Dejvid Newman.
- Bunlar için hazır mısın?
Un golpe en la cabeza sin razón aparente un viernes por la noche, eso es Whitechapel.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]