Yagmurda tradutor Espanhol
867 parallel translation
Geç kalmamaya dikkat et, yoksa eşyaların yağmurda mahvolur.
No se retrasen. O mi gente se encargará de hacerles la mudanza.
Çok güzel fakat yağmurda taksi bulamadığım zamanlar hariç.
Es muy bonita, excepto que es imposible conseguir un taxi cuando llueve.
Ben zer yönelrimiz çok. Sadece onlar yağmurda saklanacak kadar zekiler.
Son iguales que los demás... pero son lo suficientemente listos para reconocer su locura.
Yağmurda durmak iyi değil.
No es bueno estar bajo la lluvia.
- Ama bu yağmurda gidemezsin.
- Pero no puedes salir con esta lluvia.
Bakalım... Evimizin şerefine. Güneşte ve yağmurda, mütevazı de olsa Tanrı şahidimiz, bizimdir evimiz.
A ver. "Por esta casa nuestra que a través del sol y lluvias... por muy humilde que sea, sigue siendo nuestra".
Ressam olarak doğmuş ve bu onun için önemli olsa da, birşeyler yemesi gerek ayrıca yağmurda, karda başını sokabileceği bir çatısı olsun ister.
Es una pintora nata... ... y sería una importante, pero debe comer... ... y también prefiere tener un techo que quedar a merced de la lluvia y la nieve.
Bu yağmurda beni dışarı atarsan 9.30 diye bir şey olmayacak.
No habrá 9 : 30 para mí si me lanza a la lluvia ahora.
Yağmurda kalması iyi olmaz.
La lluvia no le hará ningún bien.
Yağmurda yürümek büyük bir keyif.
Siempre lo disfruto.
Bu yağmurda istasyondan buraya çamurlu bir yolculuk olmuştur sanırsam.
Supongo que habrá sido un viaje muy embarrado desde la estación con toda esa lluvia.
Ayrıca beni o yağmurda 2 saat beklettin.
Además, me tuviste esperando dos horas bajo la Iluvia.
Geçen gece beni yağmurda arabaya aldığında da zamanlaman iyiydi.
Como la otra noche cuando me recogistes bajo la lluvia.
- Sanki dün gece yağmurda.
- La noche pasada cuando llovía.
Yağmurda yapılan soygunları hiç sevmem.
No me gustan los robos con lluvia...
- Bu yağmurda mı? - Evet.
¿ Con esta lluvia?
Bu yağmurda.
Sí, con esta lluvia.
Eminim yağmurda yürümeyi seviyorsundur.
Sabe, estoy seguro de que Ie gusta andar bajo Ia lluvia.
- Yağmurda...
- Me ha cogido Ia...
Bilim adamları, insanların en çabuk yağmurda aşık olduklarını söylerler.
Los científicos dicen que Ia gente se enamora antes durante una tormenta.
Ben Cuba'dan kaçıp, hayatımı, teknemi, malları riske atıyorum ve siz yağmurda mı gelemiyorsunuz?
Vengo de Cuba, me arriesgo el cuello, el barco... ¿ Y no sales porque llueve?
Yağmurda kalma.
Apura, sal de la lluvia.
Yağmurda yürümeye bayıIırım.
¡ Oh! , pero me encanta caminar bajo la lluvia.
Yağmurda işimiz zor olurdu.
Ya, pero al final ha hecho un buen día. Desde luego es un alivio.
Kedinin sesini halen duyuyorum beni yağmurda izledi.
"Sigo oyendo al gato al que he dejado fuera bajo la lluvia." "Me había bajo la lluvia."
Yağmurda kaçtı.
Sí, salió corriendo cuando mas llovía.
Denizin o gümüşi parıltıları Yağmurda nasıl da değişiyor yansımaları
Los plateados destellos del mar, reflejos alternando en la lluvia.
Yağmurda bile.
Incluso bajo la lluvia.
Yağmurda dışarıda kimse de yok.
Llueve, no habrá nadie fuera.
Bu yağmurda yola çıkmayı kastetmiyorsun herhalde.
No pensaréis salir con esta lluvia.
Oh, tatlım benim. Bu yağmurda dışarda olan tek kişi değiliz.
Mi querida, no soy de las que se derriten.
Evet, Çölde ve dağda yağmurda ve tipide bu güzel şişeyi yatağımda sakladım.
Sí. En el desierto, la montaña, la lluvia y la ventisca he guardado esta botellita en mi saco de dormir como un tesoro.
# Yağmurda şarkı söylemek yağmur yağarken yalnızca şarkı söylemek #
Cantando en la lluvia Sí, cantando en la lluvia
# Şarkı söylüyorum yağmurda #
Yo canto en la lluvia
# Şarkı söylüyorum yağmurda #
¡ Cantando en la lluvia!
# Ve dans ediyorum yağmurda #
Y bailando en la lluvia
"Yağmurda Şarkı Söylemek"
- "Cantando en la lluvia".
# Şarkı söylüyor yalnızca # # Şarkı söylüyorum yağmurda #
Cantando Cantando en la lluvia
Bu yağmurda!
Venga, vamos, ven aquí.
Köşedeki kaldırım kahvesinde oturmak, vitrinlere bakmak, yağmurda yürümek.
Sí, y me encantaría sentarme en la terraza de un café, mirar los escaparates, caminar bajo la lluvia.
Yapma, bu yağmurda yüzüme bakmamak için gelmedin herhalde.
Tú no has conducido hasta aquí con este temporal para no mirarme
Dün gece yağmurda numune çantasıyla defalarca çıktı.
Anoche salió varias veces, bajo la lluvia, con su maletín de muestras.
Geceleri yağmurda gezintiler, bıçaklar, testereler, halatla bağlı sandıklar... Şimdi de karısı evde yok.
Salidas nocturnas bajo la lluvia, cuchillos, sierras, baúles con cuerdas, y ahora su esposa ya no está ahí.
Yağmurda Paris çok tatlı kokar.
Es cuando mejor huele París.
Sekiz dokuz yıl sonra, yağmurda bacağın biraz katılaşır.
Ocho o nueve años después, tu pierna se pone tiesa cuando llueve.
Zarif bir alet, fakat bu yağmurda ben eski şemsiyemi tercih ederim.
Un instrumento elegante, pero con todas las lluvias... prefiero mi viejo paraguas.
Bu yağmurda tuhaf olan bir şey var.
Hay algo raro en toda esta lluvia.
Yaz, yağmurda toplanan malzemelerin kuruma zamanı, kadınlar uçurumun kenarındaki kuyuya saatlerce yürüyor.
En verano, cuando se secan las reservas de agua, las mujeres caminan durante horas hasta el pozo del roquedal.
Az kalsın tanıyamayacaktım. Yağmurda ne işin var?
Cuánto tiempo. ¿ Qué hace bajo la lluvia?
Bir adam görürseniz Yağmurda bekleyen
Cuando veas a un joven esperando bajo la lluvia
Pekâlâ, Ben, sakın bana bu yağmurda hangarı bulamadığını söyleme.
Ben, no me digas que no pudiste encontrar el cobertizo en medio de tanta lluvia.