Yasta tradutor Espanhol
3,142 parallel translation
Anne olacak yasta gorunmuyorum... baksana.
.. yo no me veo mayor para ser tu madre.
Bu yasta annem guzellik muzellik mi dusunecekti?
Cree que a su edad mayor, mi madre deberia ir a un salon de belleza?
Ciğerlerinde ve kalbinde o yaşta görülmeyecek bir stres vardı.
Tenía tensión en corazón y pulmones que no es normal en alguien de su edad.
Hope kaybolduğu sırada potansiyel bir kurban daha vardı, aynı yaşta ve Hope'la aynı fiziksel özellikteydi ve daha erişilebilir konumdaydı.
En el momento en que Hope desapareció hubo otra víctima potencial que tenía la misma edad y tenía las mismas características físicas de Hope y que fue aún más accesible.
Fantezisinde Hope'u daha çekici bir yaşta görüyor olabilir.
En su fantasía, se podía imaginar a Hope en una edad más deseable.
Kızı olacak yaşta be!
Ella podría ser su hija.
Ailenizde pıhtılaşma bozukluğu ya da erken yaşta felç vakası var mı?
¿ Antecedentes familiares de trastornos de coagulación o derrames tempranos?
Reşit olmayan yaşta içki içmekle, arabayı almakla cezalandırılmakla karşı karşıya kalabilirsiniz.
Consumo de alcohol, conducción temeraria... vas a tener que afrontar las consecuencias.
Babasının ailesi genç yaşta öldüler.
Sus padres murieron jóvenes.
Çocuğun babası genç yaşta melanomadan öldüyse aşırı korumacı annesi nasıl olmuş da çocuğu bir cildiyeciye götürmemiş?
Si el padre del chico murió joven por melanoma ¿ por qué su madre sobreprotectora jamás lo llevó a ver a un dermatólogo?
Gloria'yı anne yerine koyan benim. Aynı yaşta olduğumuzu düşünürsek çok rahatsız edici.
Yo soy la que está convirtiendo a Gloria en mamá lo que es inquietante porque tenemos la misma edad.
Bu günde ve yaşta siyah insanlar en dayanıklı olanlar oluyor. Yani iyi olacağız.
En estos momentos, la gente negra son simplemente intocables, así que estaremos bien.
Ki şu an kendimi bu konuda berbat hissediyorum ama yani o yaşta tıp öğrencisi olmak?
Por lo que me siento horrible, pero, digo, vamos. Quiero decir, ¿ un estudiante de medicina a su edad?
Çünkü bir süre sonra, Gerçekten o yaşta hissediyorsun.
Porque después de un tiempo, enpiezas a sentirte de verdad como de esa edad.
Şimdi ise oğlu aynı yaşta aynı marifeti gösterdi.
a la misma edad.
Yani kurban benim oğlumla aynı yaşta ve şuanda Spence'in nerede olduğunu bile bilmiyorum.
Sabes, la víctima es de la misma edad que mi chico... y no podría decirte donde está Spencer ahora mismo.
Çok genç yaşta yetişkin adam olmuştuk.
Fuimos hombres siendo muyjóvenes.
Bu yaşta bilgisayar oyunlarına düşkün olması çok güzel.
¿ La reminiscencia del pasado de nuevo?
Şimdi hangi yaşta olmanı suçluyorsun?
¿ Cuántos años dices tener ahora?
Hem de bu yaşta!
¡ Bien, entones! ¡ Lucien!
- Erken yaşta kötü yola düşmüş.
Sí, empezó pronto.
Yani bu yaşta büyük-büyük baba mı oldum?
¿ Eso quiere decir que a esta edad podría ver a mis propios nietos?
Benimle aynı yaşta görünüyor.
Ella se parece a mí a su edad.
Ev arkadaşım seninle aynı yaşta.... ve şu aralar yalnız ve kesinlikle çok hoş bir kız...
Mi compañera de piso tiene la misma edad que tú y es soltera, y es adorable.
Bu günde ve yaşta, böylesi şeylere inanmamı nasıl bekler?
Esa ahjumma está manejando un negocio tan pobre. [Yang Eun Bi]
Bu yaşta hepsi olur.
Los chicos son así a esa edad.
Güzel, çünkü bunun senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum bu yaşta böyle bir işi kaybetmek.
Bien, porque sé lo difícil que debe ser para ti... perder un trabajo como éste a tu edad.
Ben çocuk yapacak yaşta değilim.
Yo no tengo edad para tener hijos.
Jon Snow, en büyük çocuklarıe Robb'la aynı yaşta ve birbirlerine çok yakınlar.
Jon Nieve es de la misma edad que Robb, el primogénito, y son los hermanos más cercanos
Bu tip acıları idrak edebilecek yaşta değilsin.
No deberías sentir esa tristeza.
O yaşta beni görmeliydin.
Me veo a mí a esa edad.
Eğer genç yaşta 131'i çalmaya ısrar ediyorsan en azından biyografisini oku önce, oldu mu?
Si insistes en tocar el 131 prematuramente al menos primero lee su biografía, ¿ no te parece?
Böyle hissetmeyi beklemezdim ama sonradan bu yaşta olmayı seviyorum.
¿ Sabes? No esperaba sentirme así pero resulta que me encanta tener esta edad.
Bu yaşta bile hala keskin kulaklarınız var.
Incluso a su edad, aún tiene los oídos listos.
Baban, ya da deden olacak yaşta.
Él podría ser su padre o su abuelo.
Bu yaşta mı?
A nuestra edad?
Ben muhtemelen oldum, ancak bu yaşta aradaki farkı anlamak zor.
Creo que posiblemente lo estoy, aunque me parece que es muy difícil decir la diferencia a esta edad.
Bu yaşta neden endişelenesin ki?
A tu edad, ¿ por qué hacerlo?
Haddimi aşarsam bir iki şişliğe katlanırım ama bu yaşta yeni bir diş mi çıkarırım sence?
Me quedo con un bulto o dos si cruzo la línea, pero crees que me van a crecer nuevos dientes a mi edad?
Çocuklarımız spora çok küçük yaşta başlıyorlar.
Nuestros niños practican deporte desde muy jóvenes.
25 yaşından daha olgundu ve genç yaşta babalarını kaybettiklerinden beri ailenin dayandığı tek kişiydi.
Era mayor que sus 25 años y era el cabeza de su familia desde que perdió a su padre a una edad temprana.
Gerçekten genç yaşta evin erkeği olmak zorunda kaldım. Belki de bu yüzden bu kadar yakınız.
Tuve que ser el hombre de la casa a muy temprana edad y quizás por eso somos tan unidos.
Frosty anne babasını küçük yaşta kaybetmiş.
Frosty perdió a sus padres cuando era joven.
Ben içebiliyor muyum? bu yaşta?
¿ Puedo fumar a mi edad?
Çok küçük yaşta bana ekstrem seksten bahsetmiştin hatırlarsan.
Bueno, no se puede deshacer el hecho de que usted me dijo sobre el sexo con penetración a una edad temprana.
- Bakire miydin o yaşta
¿ Tú eras virgen a los diecinueve años? Sí.
Genç yaşta Ueno karaborsasına hükmeden efsane biri.
Una leyenda que rigió el mercado negro Ueno cuando era adolescente.
Mezuniyet balosuna gidebilecek yaşta olduğunu sanıyorsun.
¿ Sabías que si tienes más de 17 años no puedes estar aquí?
Yani, bir sürü yıldız genç yaşta başlıyor.
Quiero decir... Un montón de estrellas empiezan jóvenes.
Çocuk yaşta mı?
¿ Entonces es un niño?
Artık 17 yaşındasın ve bu yaşta çoğu çocuk bir tane sürüyor, yani yarın kamyonu boşalttıktan sonra diyelim seni yolun yukarısındaki yere götürürüm ve belki şöyle iyi bir parça 2.el araba bulabiliriz.
Ya tienes diecisiete y creo que muchos de los otros muchachos tienen uno, así que... mañana, cuando terminemos con el camión... te llevaré a ese lugar, y tal vez te encontremos un carro usado decente.