English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Y ] / Yaşayacağız

Yaşayacağız tradutor Espanhol

1,782 parallel translation
Komşularla sorun yaşayacağız.
O tendremos problemas con los vecinos.
Ve sonsuza dek mutlu yaşayacağız.
Y viviremos felices para siempre.
Hayır burada yaşayacağız.
No, vamos a vivir aquí.
Bak, işte tam burada bir sorun yaşayacağız, çünkü sana anlatabilirim ama...
Verás, aquí es donde vamos a tener un problema, porque podría decírtelo pero...
6 hafta daha fazla kış yaşayacağız gibi görünüyor.
Parece como si tuviéramos seis semanas más de invierno.
Baba, özel bir muamele görmek istemiyoruz. Burada bir aileyiz ve böyle yaşayacağız.
Papá, no queremos un trato especial, venimos aquí como una familia y vamos a vivir como una familia.
Örneğin, nerede yaşayacağız?
Donde vamos a vivir, para empezar.
Ve posta kamyonunun arkasında mı yaşayacağız?
¿ Y vivir en la parte de atrás de la furgoneta del correo?
Büyükbabam ve büyükannemle yaşayacağız.
Vamos a vivir con mi abuelo y mi abuela.
Asla görmediğimiz düzeyde sivil huzursuzluk yaşayacağız.
Tendrá descontento civil, a una escala nunca vista antes.
Şu sahte hamilelik korkusunu hep yaşayacağız!
Siempre tendremos la excusa del embarazo.
Kiminle yaşayacağız?
La pelea. ¿ Con quién vamos a vivir?
Nerede yaşayacağız şimdi?
¿ Dónde vamos a vivir ahora?
Bu yüzden bu geceki baloda ona ev sahipliği yapma zevkini yaşayacağız.
Por consiguiente, tendremos el placer de su compañía esta noche en el baile.
Harbour Sokağında, kocaman bir evde yaşayacağız.
Viviremos en una casa grande en la calle Harbour.
Neyle yaşayacağız?
¿ Y vivir de qué?
Kardeşime gelince ya da adaletsizce mahkum edilen diğerlerine, Onların ölümüne sebep olmanın ıstırabını gönüllü bir şekilde çekerim,... ama Kralı memnun edecek olan,... benim ölümümse, onlara ölümde seve seve eşlik edeceğim. Sizi temin ederim ki,... onlarla öteki tarafta huzur içinde yaşayacağız.
En cuanto a mi hermano y aquellos otros que fueron injustamente condenados yo, de buena gana, habría sufrido muchas muertes para librarlos a ellos pero ya que veo que complace al Rey gustosamente los acompañaré en la muerte con esta certidumbre que llevaré una vida eterna con ellos en paz.
Sen seçilirsen Quirinal Sarayı'nda mı, yoksa burada mı yaşayacağız?
Si te eligen, ¿ Viviremos aquí o en el Quirinal?
Beraber yaşayacağız.
Yvamos a vivir juntos.
Kendi Paris'imizi yaşayacağız.
Nuestra propia París.
Burada belki daha uzun süre yaşayacağız, bu yüzden hazırlanmalıyız.
Tal vez nos quedemos aquí mucho tiempo... -... así que debemos prepararnos.
" Bebeğimiz için yaşayacağız.
Un bebé por el que valga la pena vivir.
Ama burada çok uzun yaşayacağız, değil mi?
Pero disfrutaremos mucho aquí.
Birlikte yaşayacağız ama mutfaklarımız ayrı olacak.
Viviremos juntos, pero con cocinas separadas.
Anı yaşayacağız.
Vivimos en el momento.
Nerede yaşayacağız ki?
¿ Dónde viviremos?
Babamın Ulusal Afet belgelerinin süresi geçince nerede yaşayacağız?
¿ Dónde viviremos cuando se acaben los vales de la fema de papá? ( Agencia federal para manejo de emergencias )
Biraz sonra kapıma yumurta atmaya başlayacaklar. Ne, onlardan korkarak mı yaşayacağız? Sizi küçük eşkiyalar!
Cuida mi casa. - ¿ Quieres vivir con temor a estos pequeños?
- Yani bununla mı yaşayacağız? - Birbirimize saygı göstermeyi öğrenene kadar.
- Hasta que aprendan a respetarse mutuamente.
"Şarkı söyleyerek ve dua ederek yaşayacağız."
"Viviremos, y oraremos, y cantaremos."
Orada sonsuza kadar yaşayacağımızı söyledi.
Dice que podemos vivir allí para siempre.
Çok üzücü çünkü yazarlar hayatımızı nasıI yaşayacağımızı söylüyorlar.
Es muy triste porque los escritores nos dicen como vivir nuestras vidas.
Biz yaşayacağız.
Nosotros.
ve siz ikinizin soluk ve sıkıcı yaşayacağınızı umuyordum. Ama onun evinde. Gerçekten planın bu mu?
¡ Y esperaba que fueran bobos y aburridos en su casa!
Yaşayacağımız bir yer bile yok.
No tenemos ni siquiera dónde vivir.
Saldırı başlayana kadar böyle yaşayacağız.
Bueno, aquí es.
- Tabii. Ona, bundan böyle yalnız yaşayacağımı söylerim, olur biter.
Le diré que viviré sola de ahora en adelante.
Bak, bu benim Robin'le aynı evde yaşayacağımız ilk gece.
Mira, esta es la primera noche que vivo con Robin.
Kira kontratını imzalarken burada... 5 kişi yaşayacağınızı söylemiştin.
Cuando firmaste el contrato dijiste que ibas a vivir con cinco amigos aqui
Yani, Bayan Leonard'ın, hapishane duşunda, kız kıza yaşayacağı maceraların tadını çıkartmasına az kaldı.
Así que no faltará mucho para que la Srta. Leonard disfrute un poco de acción entre chicas en la ducha de la prisión.
Peki, beraber yaşayacağınız bir ömür için ne gibi planlarınız var?
¿ Qué han planeado para su vida juntos?
Şimdi hepinizden kendinize yaşayacağım yarını bugün nasıl yaşayarak elde ederim diye sormanızı istiyorum.
Quiero que cada uno se pregunte... cómo van a vivir hoy... para crear el mañana que tienen como objetivo.
Bir gün daha yiyeceksiz kalsaydınız yaşayacağınız şüpheliymiş.
Dudo que hubiera sobrevivido a otro día sin comida.
Deniz kenarında yaşayacağımızı söylemiştin.
Me prometiste que viviríamos en la costa.
Hayatınızı nasıl yaşayacağınıza sadece siz karar verebilirsiniz.
Sólo tú puedes decidir qué hacer con tu vida.
Bu, sevebilmemizi ve incinebilmemizi sağlayan ve en sonunda verilmiş zamanımızın nasıl yaşayacağımıza ilham veren şeyin bir parçası.
Es parte de lo que nos permite amar y sufrir, y al final, es lo que nos inspira a hacer lo mejor en el tiempo que se nos da.
Dünyada nasıl yaşayacağımızı seçemeyiz.
No podemos elegir la manera en que abandonamos esta tierra.
Birlikte yaşayacağınız sürece Robinson Crusoe, bu kadını eşin olarak kabul ediyor musun?
Hasta que la muerte los separe. Robinson Crusoe,
Karakterler yaratıyorlar, onlarla vakit geçiriyorlar ve sonra onların yaşayacağına veya öleceğine ya da mutlu veya mutsuz olacaklarına ya da başarılı veya başarısız olacaklarına karar veriyorlar.
Crean estos personajes con los que quieren pasar tiempo y luego deciden si los dejarán vivir o morir o los dejarán ser felices o infelices o ser fracasos o éxitos.
Mesela, nerde yaşayacağınızı düşündünüz mü?
Por ejemplo, Jake, ¿ has pensado dónde vas a vivir?
En azından 2-3 yıl yalnız başıma yaşayacağım.
Que voy a estar sola por dos o tres años, no sé...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]