Yerde tradutor Espanhol
69,187 parallel translation
Şimdi ait olmadığı bir yerde yaşadığını hissetme sırası babamdaymış.
Fue el turno de mi padre de sentirse extranjero, de no pertenecer.
Ama öğüt vermemi istersen, her gün aynı saatte aynı yerde olmana fırsat veren otobüsü sürmeyi bırakmalısın.
Pero si quieres mi consejo, deja de conducir un autobús y de llegar siempre al mismo lugar a la misma hora.
Onu yerde buldum.
Lo encontré en el suelo.
Yerde mi?
¿ En el suelo?
Soruşturma nasıl başlarsa başlasın bir kere içine dahil oldum mu bir ahtapot misali sekiz kolla sarılırım işime. Her yerde gözüm, kulağım kollarım olur. Bulabileceğim her bilgi kırıntısını elde edene kadar pes etmem.
Y como sea que pueda comenzar una investigación, una vez que estoy en ella, soy como un maldito pulpo... tentáculos extendidos en toda dirección, mirando, escuchando, absorbiendo cada partícula de información que puedo encontrar.
Bir yerde ellerimden kayıp gitti.
En algún momento lo perdí.
Güçlü olanlar her an, her yerde bunu yapabilir.
Los poderosos pueden hacerlo en... cualquier momento y en cualquier lugar.
Dergimi okumaya devam ederim, sen de yerde nalları dikip cehenneme gidersin.
Puedo volver a leer mi revista, y tú puedes morir en el suelo e irte directo al infierno.
Telsizden söylemesem daha iyi ama yerde altı mahkum var.
Preferiría no decirlo por el walkie talkie, pero tengo seis reclusas en el suelo.
Yerde ne işiniz var?
¿ Qué hacen en el suelo?
- Yerde kan birikintisi var.
- Hay un charco de sangre en el suelo.
Her yerde olabilir artık.
Puede estar en cualquier lado.
Paris 2000 yıldır falan aynı yerde.
París existe desde hace 2.000 años.
Geldiğim yerde bir efsane vardır. Şekerden kulübesi olan bir cadı hakkında.
Es que de donde yo vengo hay una leyenda sobre una bruja que vive en una cabaña hecha de dulces.
İnsanlar kavga ediyor her yerde.
"La gente lucha por las chicas, en todas partes."
Aşıklarım her yerde.
"Mis amantes están por todos lados."
Her yerde otururum, bulaşık makinesinde bile.
- Me sentaré donde sea. En el lavaplatos.
Bu mahalledeki herkes onun başka bir yerde olduğunu söyleyecek.
Todos en este vecindario dirán que estaba en otra parte.
Yansıma olan bir yerde olmama rağmen atlayış sırasında uzun süreli ciddi beyin hasarı gerçekleşti.
O estoy en "El Eco", o he sufrido... daño cerebral grave durante el salto.
İnsanlığın geleceği orada bir yerde değil.
El futuro de la humanidad no está ahí afuera.
Olduğunuz yerde kalın.
Deténgase, o dispararemos.
Olduğun yerde kal.
Está bajo arresto. ¡ QUÉDESE QUIETO! ESTÁ BAJO ARRESTO
Olduğun yerde kal.
- Lo acompañará al comando Alterplex en unos segundos. Quédese donde está.
Buralarda bir yerde H.G. Wells'le alakalı bir sahne gösterisi mi vardı?
¿ Qué es, una representación de H.G. Wells en algún lugar del Village?
- Çünkü o benim bodrumumdaydı. 12 Mornington Lane, Londra'da, yaşadığım yerde.
- Porque estaba en mi sótano en el 12 de Mornington Lane en Londres, donde vivo.
Derinlerde bir yerde biliyorum ki nefret ediyorsun, çünkü yüzünde gördüm.
En algún sitio en tu interior sé que lo odias porque lo he visto en tu cara.
Parazit falan yok. Her yerde temizlik jeli var.
No hay parásitos por todos lados.
- Michael Landon'ın. Kafam başka bir yerde, gitsem iyi olacak.
Creo que no tengo cabeza para esto, así que me iré.
Yani hala Jeffersonian'ın içinde bir yerde olabilirler.
Lo que significa que aún pueden estar en alguna parte dentro del Jeffersonian.
Katliam Adası'nda bir yerde gezegenin en tehlikeli ve gizemli yerinde.
Está escondida en alguna parte de la Isla de la Masacre... uno de los lugares más peligrosos y misteriosos del planeta.
Hendek burada bir yerde saklı.
Las Zanjas están escondidas aquí en algún lado.
Böyle bir yerde birlikte çalışmazsanız böyle olur.
Eso es lo que pasa cuando no trabajan juntos en un lugar como este.
Deniz kabuğu her yerde bubi tuzağı olduğunu söylüyor.
La concha dice que este lugar está lleno de trampas.
Her yerde bubi tuzağı var.
Este lugar está lleno de trampas.
Ancak kaydını bir yerde tut.
Pero regístralo en alguna parte, ¿ vale?
Bir yerde... "Bana ağzını ver," dedi.
Dijo en un momento... dijo : "Dame tu boca."
Bir yerde okumuştum.
Recuerdo haber leído sobre eso.
Her yerde.
En todas partes.
Kedilerin olmadığı yerde meydan farelere kalır.
Cuando el gato no está, los ratones juegan.
Emir, soru sormak değil, gördüğümüz yerde öldürmekti.
Las órdenes no eran hacer preguntas. Eran dispararle en cuanto lo viéramos.
Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde.
En medio de ninguna parte.
Her yerde seni aradım. - İyi misin?
Te busqué por todos lados.
Başka bir yerde olmak istemezdim.
Es aquí donde quiero estar.
Yerde yatarken Boss'ın adamı beni başımdan vurmasın diye dua ettim.
Y estaba ahí tumbado, rezando para que el imbécil secuaz del Sr. Boss no me disparase en la cabeza.
Virüs bulaşmamış insanlar onlardan korktu ve gördükleri yerde vurmaya başladılar.
Y los no infectados tenían tanto miedo de los infectados que empezaron a dispararlos nada más verlos.
Dünya Rob Thomas'ın ölümünün ardından yas tutuyor ve 98.7'deki detaylar başka yerde yok.
El mundo llora la pérdida de Rob Thomas hoy y nadie lo cubre mejor que la 98.7.
Tahmin et kim seri katil olarak kamuya duyurulmayı umursamayan bir yerde iş buldu?
¿ Adivina quién ha encontrado trabajo, un trabajo donde a nadie le importa si has sido públicamente acusado de ser un asesino en serie?
Onu, tam da olmasını istediğim yerde tutuyorum.
Le tengo justo donde le quiero tener.
- Yerde tutun.
- Bájalo.
Olduğunuz yerde kalın.
Quédese donde está.
Her yerde kan var.
¡ Mierda! Hay sangre por todas partes.