English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Z ] / Zartan

Zartan tradutor Espanhol

44 parallel translation
Pirzola kızartan adamın biri.
Ha acabado friendo costillas por cuatro duros.
Tavır ve konuşmasından, ikimiz arasında ateşin başında kestane kızartan eski dostların arasındakinden farklı bir ilişki olabileceğinden en ufak bir şüphe duymadığı açıkça belli oluyordu.
Y estaba completamente claro por su conducta y conversación... que no tenía la más ligera sospecha de una relación entre tú y yo... fuera de la que tendrían, como él lo habría dicho, viejos amigos que solían asar castañas juntos alrededor del fuego.
Bunu seni kızartan hapishane müdürüne söyle.
Se lo puedes decir al director de la prisión cuando te condenen a muerte.
Kocasını en çok kızartan arabaya sahip olur. Ve çocuklar, unutmayın, sakın evde denemeyin.
Ahora, la que fría mas a su maridito se va con el carro, y, niños, recuerden, no intenten esto en casa.
Seagrave ve Cosgrove'u kızartan... her kimse, hem yanarak ölmeleri için, hem de... yangının kendiliğinden sönmesi için çok uğraşmış.
Quien frió a Seagrave y a Cosgrove... se aseguró de que murieran quemados... pero también de que eI fuego se apagara solo.
İyi balık kızartan bir yer biliyorum.
Conozco un sitio donde sirven pescado a la parrilla.
Duygularımıza kapılsak... yüzümüzü kızartan alaylara kulak versek... bu işi bırakır, kendimize zarar vermekten vazgeçerdik.
Si dejamos a nuestras emociones invadirnos... si dejamos que el fastidio nos moleste, acabaremos dejando el trabajo, y nos perjudicaremos.
Yoksa çocukluğunla ilgili yüzünü kızartan hikâyeleri başka kimden dinleyebilirim?
- Gracias. - ¿ Dónde más voy a oír embarazosas historias sobre ti cuando eras niña?
Patates kızartan kızla da konuşacak mısın?
Entonces, vas a tirar unos hilos a la francesa de las frituras, ¿ también?
Dudaklarımız kanarken kızartan güneş ve etrafımızı içersek bizi öldürebilecek olan sularla kuşatmanı sağlayan komik fikrin için.
El sol que cocina nuestros labios al punto de sangrar y tu idea hilarante de rodearnos con agua que nos mataria si la bebemos.
Jeff'e arkadaşından bahsediyordum, hani kız kardeşini kızartan ve cenazede saçmalayan.
Hablaba de tu amiga, la que frió a su hermana y después se volvió loca en el funeral.
İşte biz de bunu düzelteceğiz, Bay Zartan.
Vamos a arreglar eso, Sr. Zartan.
Senin için bir istisna yapacağım, Zartan.
Por ti, Zartan, haré una excepción.
Hazır mısın, Zartan?
- ¿ Listo, Sr. Zartan?
Ya da insanları kızartan bir objeye sahip biri.
O alguien con un artefacto, que fríe a la gente.
Onu kızartan icat.
La tecnología que lo frió.
Babana ne yapmış olabilirsin ki, seni yüz kızartan acı sistemleriyle dolu bir şehre atmak istesin?
¿ Y qué fue lo que hiciste para que tu padre te enviase a una ciudad que está rodeada de armas de dolor?
Ve büyüdüğünde farkedeceksin Paige, Seni utandıran yüzünü kızartan bir adam... Bay Doğru değildir.
Y según vayas creciendo, Paige, te darás cuenta... de que el hombre que te hace vomitar y sonrojarte, no es un don perfecto.
# Varsa karıştıran Varsa kızartan
- Con que alguien se mueva. - Y a alguien a freír.
Eğer bu Litchfield'i kızartan adamsa burada sıradan bir çocuk kaçırılmasıyla karşı karşıya değiliz.
Si esta es la misma persona que fue tras Litchfield, entonces no tratamos con un secuestrador ordinario.
Dün Twinkie kızartan bir adam gördüm.
Vi a un hombre freír un Twinkie ayer.
Maruz kalan kurbanın beynini kızartan ses dalgaları yayıyor.
Emite un pulso sonoro que fríe totalmente el cerebro. de sus víctimas.
Seni kızartan bir şaka.
Una broma que te ha sonrojado.
Yüzümü kızartan bir tıbbı sorumu cevaplarsın diye umuyordum.
Esperaba que me solucionara una duda médica de algo que me avergüenza.
Bilgisayarı kızartan oydu.
Esa computadora murió.
Fakat Kobra ajanlarından Storm Shadow ve Zartan sırra kadem basmışlar.
Pero los operativos de Cobra, Storm Shadow y Zartan, siguen en libertad.
Seni çözecekler Zartan.
Te descubrirán, Zartan.
Kobra ve Zartan Beyaz Saray'daysa dünya tehlikede demektir.
Si Cobra y Zartan están en la Casa Blanca, entonces el mundo está en juego.
Zartan.
Zartan.
Zartan kendini tümüyle bu nükleer zirveye odaklamış.
Todo el enfoque de Zartan ha sido esta Cumbre Nuclear.
Zartan çantayı tutacak.
Zartan tendrá el maletín.
Zartan o düğmeye basarak otomatik bırakma işlemini başlattı.
Al pulsar el botón, Zartan inició una secuencia de auto-desplegué.
Bu beni "kızartan" Sentinel.
Ese es el Sentinela que me frió.
Eskiden havuz partilerimizde biftekleri kızartan adam kimdi?
¿ Quién es el tipo que solía freír el pan en nuestras fiestas de la piscina?
İnsanın yüzünü kızartan türden ;
El tipo que me hace sonrojar ;
"Kütüphanede kendini kızartan bir tavuk var." Tuhaf.
"Hay un pollo friendose en la biblioteca". Que raro.
Patates kızartan bir herif vardı, senin giysilerine yağ kokusu sindi ve tek başınaydın, havaalanında tek başına kalmıştın öyle değil mi?
Un tipo cocinando patatas fritas, tus ropas mojadas el olor a grasa... Y tú estabas solo, completamente solo en el aeropuerto ¿ Verdad?
Marshmallow kızartan herkes şekerin yandığını bilir.
Cualquiera que haya quemado malvaviscos sabe que el azúcar es inflamable.
- Muhtemelen aynı frekanstır Evin içindeki sigorta kutusunun kızartan kısmı.
Debe ser la misma frecuencia que quemó los fusibles de la casa.
Dikenlerle, lavlarla, arılarla derilerini kızartan yıldırımlarla dolu bir tasarıyla da devam edebiliriz tabii ki.
Miren, podemos enviar a todos a los picos hirviendo con lava y las abejas. Y con el relámpago, que rasgue su carne.
Zartan mı?
¿ Zartan?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]