English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Z ] / Zayiat

Zayiat tradutor Espanhol

428 parallel translation
Gerçek hayattan alınmış olan olaylarla "Sizin Başınıza da Gelebilirdi" programı ülkemiz otoyolları ve yan yollardaki zayiat rakamlarını azaltmayı amaçlıyor.
Es una versión dramatizada de la vida real... y espera reducir el índice de víctimas en nuestros caminos y carreteras.
Zayiat şubesinden Albay Farnum arıyor.
Es el capitán Farnum, sección de bajas.
Son zayiat listesine gelince... 20 ölü ve 60 yaralı.
Las últimas cifras de víctimas : 20 muertos y 60 heridos.
Her zaman en çok zayiatı benim askerlerim verir.
Mis mandos siempre sufren la mayor cantidad de bajas.
- Savaşta zayiat olur, Albay.
- En toda guerra hay bajas, coronel.
Zayiat verme. Yoksa seninle işim bittiğinde seni çok derine gömerler.
No arriesgue la vida de ninguno inútilmente o se verá conmigo.
"Düşman zayiatı : 50 ölü."
¡ Eso me estimulaba!
Bu sorunu kısmen kontrol altına aldığımız iyi bilinmekte olup şu anda bu alanda en büyük zayiatı veren Hava Kuvvetleri'dir.
Todos saben que tenemos el tema bastante controlado... y que la mayoría de casos se dan en la RAF.
- Zayiat var mı?
- ¿ Hay víctimas?
Bize zayiat değil, kolordu komutanı lazım.
Haces falta como comandante, no muerto.
General Bradley eğer hâlâ o yolu açmak için uğraşıyor olsaydık sence zayiat sayımız şu andakinin kaç katı olurdu?
General Bradley debemos considerar cuántas bajas habríamos tenido si estuviésemos atorados en ese maldito camino.
Zayiat oranına göre % 20'sinin yaralandığı, % 10'unun da öldüğü varsayılırsa üniformalı olarak beş milyon askeri muhafaza edebiliriz.
Si calculamos 20 por ciento heridos y 10 por ciento muertos retendríamos un ejército de cinco millones de hombres.
Ağır zayiat vermelerine rağmen, önemli bir köprübaşını tutmuşlar, Maleme havaalanını ele geçirmişlerdi. Bu durum, yeni indirme birliklerine imkan sağlayacaktı.
En vez de grandes perdidas obtuvieron una posición vital en un Aeródromo, Máleme, que supuso que más tropas pudieran aterrizar.
İngiliz gücü zayiatı 13.000 kişi dolaylarındaydı. Norveç, Fransa ve Yunanistan'dan sonra bir kayıp daha.
Las pérdidas de la Commonwealth, 13.000 muertos, heridos o prisioneros y una nueva evacuación que añadir a la lista de Noruega, Francia y Grecia.
Çin savaşı 1940'lara kadar sürüncemede kaldı. Japon generaller daha fazla zayiat vermemek için savaşı bitirmek istiyordu.
La guerra con China se prolongó hasta 1940 pero los japoneses querían acabarlo sin perder la cara.
Savaş yaralanmalarından çok uzuv donması ve mide sorunları nedeniyle zayiat verilmeye başlanmıştı. Kışlık botlarımız yoktu.
No hubo más víctimas, porque los problemas de frío y el estómago, que la propia lucha.
Hava akınlarının vereceği zayiatı önlemek için hastaneler boşaltılmıştı.
Los hospitales fueron acondicionados a fin de acoger a las victimas de los bombardeos
Savaşın ilk üç ayında, en çok zayiatı karartma sebebiyle meydana gelen kazalarda vermiştik.
" Durante los primeros meses de la guerra, el mayor numero de victimas fue a causa del toque de queda
Elliye yakın İngiliz ve Fransız hava üssü ilk günden vurulmuş ve ağır zayiat verdirilmişti.
50 campos de aviación Británicos y Franceses fueron atacados ese día y las pérdidas fueron considerables.
Hava kuvvetleri komuta kademesi zayiat tespitiyle meşgulken Alman zırhlıları da geçilemez denilen Ardennesler'i aşarak Meuse ve Sedan arasındaki zayıf Fransız birliklerini vurmaya başladı.
Pero mientras los Altos Jefes de la Aviación Aliada contaban perdidas, los blindados estaban a punto de irrumpir en las impenetrables Ardenas y estaban dispuestos a caer sobre las débiles guarniciones francesas, a lo largo del Río Mosa aquí en Sedan.
En tehlikeli düşman oydu. Pearl Harbor baskınında önemli bir zayiat vermemize karşın Japonya'da gerçekleştirdiğimiz önemli operasyona ve elde ettiğimiz başarıya rağmen Amerikan kamuoyunun dikkatini Avrupa üzerinde tutmakta çok maharetliydi.
Fue el más peligroso de los enemigos y ha mantenido la la opinión pública estadounidense volvió a Europa, a pesar de que había una operación lugar crucial en Japón, una operación muy exitosa después de recuperarse de un shock tremendo,
Her iki taraf da ağır zayiat vermişti.
Las bajas fueron de alta en ambos lados.
Çarpışma bittiğinde, verdiğimiz zayiatın ancak farkına varabildik.
Cuando haya terminado, encontró que el número de bajas.
Kırsal bir alan, hiçbir zayiat yok.
Campo normal, ningún daño en absoluto.
Direniş kırılana kadar süren dört günlük savaşta hem ağır zayiat verildi, hem de çok sayıda sivil hayatını kaybetti.
lt tomaron una batalla de cuatro días con pérdidas considerables y muchas muertes de civiles antes de la resistencia se derrumbó.
Onlara, yeterli sayıda kuvvet olursa önemli ölçüde bir zayiat vermeksizin nelerin başarılabileceğini göstermeye çalışıyordum.
Trataba de mostrarles lo que podía lograrse con algo semejante a una fuerza precisa y que podría lograrse sin mayores bajas.
Amerikan hava generalleri, İngilizlerin verdiğinin aksine, zayiat vermeksizin gündüz vakti başarılı olabileceklerine inandı.
Los comandantes de la fuerza aérea estadounidense creían que podrían triunfar de día sin sufrir las bajas que habían sufrido los británicos.
Zayiat yüksekti. Ancak bilyalı rulman üretimi, altı haftalığına sekteye uğratıldı.
El costo fue alto pero la producción de rulemanes fue interrumpida por seis semanas.
Bir gemiyi batırdım. Eğer orada daha fazla denizaltı olsaydı verdireceğimiz zayiat artabilirdi.
Atacar y hundir un barco, pero habría tenido mucho más probable si tuviéramos muchos submarinos.
- Zayiat var mı? - Sadece ben.
- ¿ Algún herido?
Göreve başladıktan on gün sonra Vietkong ile çatıştı. 3 gün içinde 42 kişi öldürürken hiç zayiat vermedi.
Diez días después tuvieron un gran encuentro con el Vietcong... y en 3 días mató a 42, sin perder a ninguno de los suyos.
Bezanika dedi! Bolşevikler birçok zayiat verdi.
Bezanika los bolcheviques han sufrido graves pérdidas...
Bir, iki zayiat olur.
Unas pocas bajas...
Shockley ve kız dışında zayiat olursa biri sorumlu olacaktır. Siz.
Si mueren otros además de Shockley y la chica Vd. será responsable.
İyi komutanlarınız ise fazla zayiat vermeden dönüyor.
Los buenos comandantes no sufren grandes bajas.
Fakat eğer düşman daha hazırlıklıysa çok sayıda zayiat vermeden buradan kurtulmak imkânsızdır.
Pero si el enemigo está listo con una fuerza superior... no podremos retirarnos sin sufrir pérdidas enormes.
Savaşın ilk zayiatı.
La primera víctima de la guerra.
En yüksek zayiat oranı onlardadır!
¡ La tasa más alta de bajas!
Epey zayiat var komutanım.
Hay muchas bajas, señor.
Tüm mürettebat, hasar ve zayiat raporlarını hemen istiyorum.
Quiero un informe de daños y de víctimas de todos los puestos, enseguida.
Düşmana öyle ağır zayiat verdiniz ki Rivas'ı terk ettiler.
Ha causado tantas bajas en el enemigo que éste abandonó Rivas.
Savaş zayiatı Kaptan.
Víctimas de las guerras.
Bir zayiat verdik galiba.
Creo que sólo perdimos uno de nuestros hombres.
Zayiat yoktur!
Sin novedades.
Zayiat mevcut.
Hemos sufrido bajas.
Gitmeden önce jip, telsiz ve telefon için zayiat formunu doldurman gerekiyor.
Antes que me vaya, tienes que firmar una hoja de cargos... por el jeep, la radio y los teléfonos.
Her savaşta zayiat vardır.
En todas las guerras hay víctimas.
LINCOLN KALESİ İLAN TAHTASI 7. SÜVARİ ZAYİAT LİSTESİ
información FORT LINCOLN 7º CABALLERÍA LISTA DE BAJAS
Zayiat listesini gördün mü?
¿ Viste las listas de bajas?
Almanlara zayiat verdirmeyi yakın bir gelecek içinde öngöremiyorduk.
Por lo tanto no podíamos combatir a los alemanes de esta manera.
Yeterince zayiat verdik.
" Hemos tenido suficientes muertes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]