Zayıflıktan tradutor Espanhol
58 parallel translation
Ben zayıflıktan hoşlanmam. Ya sen?
No me gusta la debilidad. ¿ Y a ti?
Bu tarz zayıflıktan nefret ediyorum.
- Odio ese tipo de debilidad. - ¿ Qué esperas?
Bu yalnızca zayıflıktan kaynaklanıyor.
Es sólo debilidad.
- Zayıflıktan ne anlıyorsun bilmiyorum ama açlıktan kendini öldüren yaşlı Valerius'u görmüştüm kıyaslayınca o adam bile daha şişman sayılır!
- No sé lo que llamas delgada. Pero yo vi al viejo Valerio dos días después de ayunar para quitarse la vida y tenía mejor aspecto que ella.
Tebrik ederim beyefendi, bana zayıflıktan bahsetmeyin de.
Bien, muy bien, señor. Pero no me habléis de enfermedad.
Zayıflıktan bıktım artık.
Estoy harto de tanta debilidad.
İş hayatında başarılı olmak istiyorsanız, bu üç zayıflıktan kurtulmalısınız.
Éstos son los tres demonios que deben matar si desean triunfar en los negocios.
Hazır zayıflıktan bahsetmişken, anne, elindeki ne, külçe altın mı?
Hablando de débil, mamá, ¿ qué llevas ahí, lingotes de oro?
Olanlar, anlık bir zayıflıktan ibaretti.
Lo que pasó fue una debilidad momentánea.
Senden zayıflıktan başka birşey sezmiyorum. Ya da Goa'uld'un gücünü terkettiğinde olan şey budur.
No siento nada más que debilidad en ti o quizás eso es lo que pasa cuando abandonas la fuerza de los Goa'uld dentro de ti.
" Bir zayıflıktan kaçamazsınız.
"No puedes huir de la debilidad"
Ne, ne tür bir zayıflıktan bahsediyoruz?
¿ Qué... de qué clase de debilidad estamos hablando?
Teröristler en ufak bir zayıflıktan yararlanacaktır.
Los terroristas querrán explotar cualquier signo de debilidad.
Umutsuzluktan, zayıflıktan bıktım, intikam istiyorum!
Estoy harta de mi impotencia, quiero venganza!
Zor-El, sarı güneşin bana hayallerimin ötesinde yetenekler kazandıracağını söylemişti ama kesinlikle bu tür bir zayıflıktan bahsetmemişti.
Zor-El me dijo que el sol amarillo me daría habilidades más allá de mis sueños más extravagantes, pero definitivamente nunca mencionó debilidades mortales.
Ellerinde ya da bacaklarında zayıflıktan bahsetti mi?
¿ Dijo que sentía debilidad en sus manos o pies?
Bir anlık zayıflıktan korkmanızı anlıyorum.
Es mañana que comprenderé que tiene miedo de una franqueza mía.
Faydalanabildiğimiz her türlü zayıflıktan faydalanırız aile, zeka, dış görünüş, kabiliyet bir sikiciye ne lazımsa, hepsini ediniriz.
Buscamos cualquier debilidad, la familia, la raza, la inteligencia, la apariencia, cualquier cosa que averiguas sobre un hijo de puta, la aprovechas.
Sağ ol. ... ruhsal zayıflıktan olabilir.
Se deben a alguna, ya sabes, debilidad mental.
Korkudan, zayıflıktan ve şehvetten uzak. Kapa çeneni!
Libre de temores o debilidades o lujuria.
Zayıflıktan faydalanmak isteyeceklerdir.
Se aprovecharán de su mediación.
Zayıflıktan uçarsın diye... pervanelerin kapatmak zorunda mı kalalım?
Tenemos que apagar los ventiladores por tu culpa... ¿ qué pasa si usted vuela lejos?
Benimki yalnızca güçten ya da zayıflıktan anlar.
Ella solo entiende de poder y debilidad.
Şiddet zayıflıktan beslenir ve o da zayıflık konusunda iddialı. Duygusal yönden gelişmemiş, ileri derecede erkeklik gösterisi.
Toda crueldad sale de la debilidad, y este tiene muchos problemas inmaduro emocionalmente, agresivamente masculino.
Suçlu bir baba tarafından terk edildin zayıflıktan ve utançtan ölen bir annen var.
Abandonada por un padre criminal, una madre que murió de... debilidad y vergüenza.
Geçici bir zayıflıktan faydalandı.
Él expuso una debilidad temporal.
Karşı taraf avukatı her türlü zayıflıktan yararlanmak için bunu aleyhime kullanmaya teşebbüs edecektir.
El abogado opositor buscará explotar cualquier debilidad que perciba.
Sen zayıflıktan nefret edersin.
No, odio que estés trabajando.
Başkaları geçilemeyecek bir savunma görürken MacArthur bu zayıflıktan faydalanabileceğini biliyordu.
Donde otros ven una defensa inquebrantable, MacArthur sabe que puede explotar esa debilidad.
Bu zayıflıktan Deathstroke olarak faydalanmaya kalktı.
Se aprovechó de mi debilidad como Deathstroke.
Louis, özrümü kabul etmek istemiyorsan sorun değil ama buraya zayıflıktan gelmedim.
Louis, si no quieres aceptar mi disculpa, está bien, pero no estoy aquí desde una posición de debilidad.
Bir zayıflıktan faydalandılar.
Explotaron una debilidad.
Zayıflıktan dolayı oraya gittim.
Verás, caí a causa de mi debilidad.
Kendimizi fanilikten, zayıflıktan ve sindirilmişlikten azat etmek için bu bedeninin kanını akıtıyorum.
Sangro este cuerpo para liberarnos. No más mortales, débiles y acobardados.
Kalbinde zayıflıktan eser yok.
Tu corazón no muestra ningún signo de debilidad.
Bana zayıflıktan bahsetme ihtiyar.
No me hables de debilidades, viejo.
Zayıflıktan bahsetmişken kolundan ısırık aldığını iddia eden duvarımda zincirlenmiş bir kurt var.
Hablando de debilidades, hay un lobo atado a mi pared que afirma que te arrancó un pedazo de brazo.
Zayıflıktan.
No de miedo, sino de debilidad.
Ruhunuzun derinliklerinde hissettiğiniz zayıflık ve hastalıktan... kaçmanızı sağlayan sapkın bir fantezi.
Es una fantasía para escapar a la enfermedad... que sienten en la esencia de su alma.
Mantıktan ötesini görebilmek. O buna zayıflık derdi. Ama bunun olağanüstü bir gücün kaynağı olduğunu keşfettim.
No entendía que yo pudiera ver más allá de la pura lógica, pero yo sabía que era la fuente de una fuerza extraordinaria.
"Zayıflık ve hastalıktan, baygınlıklardan kaçın."
" Cuidado con los desmayos y desvanecimientos.
Güneş ve ışıktan bahsetmişken biliyorum zayıflığını hatırlatmama gerek yok "sıcaklık sendromu". Buna aldırmadığın son olayda, nerdeyse....
Y hablando del calor y del sol, supongo que te acuerdas de tu debilidad... que se llama "síndrome al calor" y si mal no recuerdo, la última vez que te ocurrió eso, casi te...
Pek çok Asya kültüründe, zina kocanın zayıflığının göstergesidir. Bu utanç boşandıktan sonra bile alnında leke olarak kalır.
En la mayoría de culturas asiáticas, el adulterio demuestra la debilidad de carácter del marido, y la vergüenza se mantiene incluso después del divorcio.
Çünkü zayıflıktan nefret ederler.
Incluso si vas en un ajustado segundo puesto, tienes que ser elegido por la multitud.
Kindarlıktan daha ilginç zayıflıkların vardı.
Tenías una debilidad más interesante que el rencor.
Yan çapraz bağ dokularının zayıflığına bakarsak, sakatlıktan olmuş.
Probablemente debido a lesiones, dada la debilitación - de sus ligamentos colaterales.
Davranışımın zayıflık veya duygusallıktan ileri geldiğini sanmıyorum.
No creo que mi comportamiento surgiera de la debilidad o sentimentalismo.
Karım gittikçe zayıflıyor ve ağabeyim de açlıktan ölecek.
Mi esposa está inapetente y mi hermano se mata de hambre él mismo.
Lance kanseri atlattıktan sonra, Ferrari zayıflığını güce çevirmenin bir yolunu buldu.
Después del cáncer, Ferrari convirtió su debilidad en una ventaja.
Karım gittikçe zayıflıyor ve ağabeyim de açlıktan ölecek.
Mi esposa se consume y mi hermano se muere de hambre.
İkinizin etrafında bir balon yarattım bir şey yapmadınız ama onun içinde boğuldunuz öldükten sonra bile sizi korumaya çalıştım ikinizin de benden nefret etmesine şaşmamalı çünkü içinizdeki Langston'lardan hep nefret ettim zayıflıktan sonunda her şeyim açık, derinlerde bir yerde daima ikinizden de nefret ettim.
Construí una burbuja en torno a los dos, y no hicieron más que sofocarse en ella. Incluso después de su muerte traté de protegerlos. No me extraña que ambos me odien.