Zayıflığını tradutor Espanhol
610 parallel translation
zayıflığınızı ve ahmaklığınızı görüp sizi kaybederken izlemek için.
Para ver su tonta manera de operar, verle fracasar y derrotarle.
İnsan zayıflığının bir türü ile karşı karşıyayız.
Es una cierta debilidad humana.
Vücudumun zayıflığını ve ruhumun tamahkârlığını görsünler diye!
¡ Que me vean en la debilidad de la carne y la crueldad de espíritu!
Onun zayıflığını bana karşı kullandın.
Has usado su debilidad contra mí.
Ne kadar korkutucu olduğunu biliyorum, Ama zayıflığını da biliyorum.
Sé lo aterrador que puede llegar a ser, pero también conozco su punto débil.
Bana gelince, ben bir subayın zayıflığını onu kişisel olarak seven askerlerin sayısıyla ölçerim.
Pero yo mido la debilidad de un oficial por el número de soldados que lo aprecian.
Beni öldürürseniz bu zalimliğinizin göstergesi olacak ve zayıflığınızın.
Si me matan, será un gesto de crueldad e impotencia.
her birinin zayıflığını biliyorum.
Sé todas y cada una de sus debilidades.
Her birinin zayıflığını biliyorum.
Sé cada una de las debilidades de ellos.
Zayıflığını alır, alyuvarları güçlendirir.
Limpia la anemia y fortalece los glóbulos rojos.
Ama böyle büyük bir güç savunmasız halka saldırınca bu onun zulmünü gösterir ve zayıflığını.
Pero cuando tal poder golpea a indefensos muestra su brutalidad su debilidad.
Gereken her yola başvuracağım haklı ya da değil, size engel koymak için, potansiyel havacı ve insan olarak zayıflığınızı açığa çıkarmak için, anlaşıIdı mı?
Usaré todos los medios necesarios, justos e injustos, para que os equivoquéis, para mostrar vuestras debilidades como pilotos y como seres humanos, ¿ entendido?
Kocamın zayıflığını anlayışla karşılarsam, o da buna karşılık benim uygun olmayan görgümü affedecektir diye düşündüm.
Así que sentía que si solo pudiera demostrar una comprensión adecuada por la debilidad de mi marido él, a su vez me perdonaría por mi conducta inapropiada.
Zayıflığını bulup, kalbinden vuracak.
Encontrará la debilidad y la atacará.
Çocukların ruhsal zayıflığı, en az fiziksel zayıflıkları kadar üzücü.
La debilidad mental de los niños es tan lamentable como su deficiencia física.
İkimizi de erdem dediğin zayıflığınla yok etmek zorundasın.
Te has propuesto destruirnos con esa debilidad que llamas virtud.
Sohbetiniz beni büyüledi, Thorndike. Fakat doğandaki bu yumuşaklık, ateşli silahların nihai amacı bakımından, zayıflığı gösterir ve sadece kendinin değil bütün mücadelenin de çöküşüdür.
Su conversación me fascina, Thorndike, pero esta debilidad en su naturaleza respecto al propósito final de las armas destapa la flaqueza, la decadencia, no sólo la suya, sino la de toda su raza.
Esef edilecek bir kişilik zayıflığından dolayı... Sizin onayınızla Savoy'da yemeğe çıkıyorum.
Como soy un hombre débil de carácter... me voy a almorzar al Savoy, si lo aprueba, se entiende.
Laura, talihsiz bir zayıflığın var.
Laura, tienes una terrible debilidad.
Ve senin bağlılığın da zayıflık.
Y el error de tu nación... es la debilidad.
Zayıflığa cana yakın yaklaştığımızdan beri, doktorlara da yer yok.
Entonces tampoco caben los médicos, pues hemos de comprender la debilidad.
İkimiz için de keşfetmek çok tehlikeli. Her şey bittiği zaman zayıflığın tehlikesi de kalmaz.
El peligro de que nos descubran, para nosotros dos... el peligro de la debilidad... cuando se acabe.
Sana her şey bitince zayıflığın tehlikesi kalmaz demiştim.
Dije que habría el peligro de la debilidad cuando se acabe.
yani insanın zayıflığı... ve şeytanın gücü.
Esa es la debilidad del hombre.. y la fortaleza de Satanás.
Eğer kişinin nefsi yeterince güçlü be temizse yaratığın ruhu çok yaşlanmadan önce onu vücuttan çıkartırız, fakat bir nedenden dolayı nefis güçsüzse anne babadan miras kalan bir zayıflık bir kazara doğum, o zaman...
Si el alma del hombre es fuerte y limpia... normalmente se exorciza el espíritu de la bestia cuando aún es joven, pero... si, por alguna razón, el alma es débil... su debilidad es heredada... un accidente en el nacimiento, entonces...
Ve karşı tarafta yaratığın ruhunda ne zayıflık varsa samimiyet, kardeşlik, sevgi insan ruhunun kazanmasını sağlar.
Y, a su vez... lo que debilita al espíritu de la bestia... el calor, la amistad, el amor... fortalecen el alma humana.
İnsanlığın bütün zayıflıklarına hizmet veren çok büyük kârı olan işin içinde olacağız.
Vamos a ir a lo grande, a los negocios rentables... de abastecer las flaquezas humanas.
"Benim zayıflığımdan faydalandığın için"
"Porque se aprovechó de mi desventaja"
Bir kör adamın zayıflığı kulaklarıdır.
El punto débil de un ciego son sus oídos.
Hannah, hanıma zayıflığımın geçici olduğunu söyle.
Hannah, dile a la señora que mi debilidad es pasajera.
Ama onu temin et ki eğer bu rezil uzun ömrümü ve geçici zayıflığımı bağışlarsa ilk şiir kitabımın son kalan imzalı baskısı ile ödüllendireceğim.
Pero asegúrale que si perdona mi vergonzosa longevidad y esta decrepitud pasajera le daré la última copia firmada de mi primer libro de versos.
Bir başkasını asla kendi zayıflığınla sınama.
Nunca mida a otro hombre según su propia debilidad.
Dünya'nın zayıflığına dair kanıtla yuvaya döndüğümüzde neler olacağını biliyorsun. Anlıyorsun.
Creo que sí.
- Bu fark senin zayıflığın.
- La diferencia es su debilidad.
Laura, talihsiz bir zayıflığın var.
Laura, tienes una trágica debilidad :
Okumalarımız enerjinizin çok azaldığını gösteriyor, kalkanlarınız da zayıflıyor.
Nuestras lecturas confirman que casi no tienen potencia ni escudos.
Ve dönüşmemiz emredilen bu insan, bu aziz bu insan, bir taraftan hayatın çetin şartlarıyla, varoluşla insan hayatının dinamikleriyle arzularıyla, zayıflığıyla, hassaslığıyla sınava tabi tutulur.
y que sin cesar ese hombre, ese santo que estamos llamados a ser, ese hombre, es un hombre que, por un lado, está dominado por cierta dificultad para vivir, para ser, para vivir con su existencia de hombre,
Zayıflıklarını ve utandığın şeyleri söyle.
Solo si me confiesas tu debilidad y tus pequeñas vergüenzas cotidianas.
Ama aşkta, zayıflığın göstergesidir.
Pero en el amor, es el emblema de la debilidad.
İşte zayıflığımızın gerçek sebebi budur.
Esa es la razón de nuestra debilidad.
Sanatçının arkasında bıraktığı şey, zayıflıkları değildir zayıflıkları değil, eserleridir.
Lo que queda de un artista no son sus debilidades, sino su trabajo.
Böylece zayıf olacaklardı ve biz de bu zayıflığı kullanacaktık. Maksimum seviyede askeri güç kullanarak onları bombalayarak, limanları havaya uçurarak iletişim yollarını ve tedarik kanallarını keserek onları tapınaklarından zorla dışarı çıkararak savaşın yükünü onların üstüne yığacaktık. Düşmanın kendine yeni bir yaşam alanı bulmaktan başka çaresi kalmayacaktı.
Estará debilitado, y podemos completar eso... con el uso de... la máxima fuerza militar a la que podamos someterlo,... bombardeando, minando los puertos,... cortando sus líneas de comunicación,... avanzando y eliminando sus santuarios,... el enemigo no tendrá más opción... que llegar a algún acuerdo.
Kızıl zayıflığımızın kokusunu alabiliyor.
Zanahoria puede oler algo aquí. La debilidad.
Sanatçının arkasında bıraktığı şey, zayıflıkları değildir... zayıflıkları değil, eserleridir.
Lo que queda de un artista no son sus debilidades, sino su trabajo.
"Bir anlık zayıflığıma geldi, benim hakkımda ne düşüneceksin?" diyen şu kadınlardansın.
Una de las que dice : "Fue un momento de debilidad." "¿ Qué pensarás de mí?"
İnancınızın zayıflığı rahatsız edici.
Su falta de fe me resulta molesta.
"Kulların senin gücünü bilemez, sen bizim zayıflığımızı bilirsin."
No conozco Tus caminos, pero Tú conoces los míos.
Zayıflığın yok olduğu yerde insanlık sağlığına kavuşur.
Hay que tirar las manzanas podridas.
Bu senin önemli bir zayıflığın.
Es una debilidad tuya.
Dünyanın devam etmesine ve zayıflığına dair feragat havanı kabul etmiyorum.
Ignoraré su aire de resignación ante las fragilidades del mundo y continuaré.
Lütfen, lütfen, lütfen bu zayıflığımı bağışlayın.
Por favor, por favor, perdóneme por mi debilidad.