Zayıftım tradutor Espanhol
175 parallel translation
Sadece çok zayıftım.
Fui débil.
Denedim ama çok zayıftım.
Lo intenté, pero estoy muy débil.
Mary, buradan gidip izimi kaybettirebilirdim ama seni sevmiştim ve zayıftım. Korumasızdım.
Mary, tenía que haberme ido a un mundo desconocido y... perderme yo solo, pero, te quiero y soy débil.
Senin yaşında çok zayıftım.
A tu edad era como un palillo.
Zayıftım.
Yo era débil.
Senin için çok yaşlıydım, çok zayıftım.
Yo era demasiado viejo y débil.
Hey dinleyin : # Şişman ve zayıftım... #
He sido gordo y flaco
Pek çok kereler bitirmek istedim. Ama çok zayıftım.
He intentado dejarla muchas veces, pero he sido débil.
- O zaman daha zayıftım.
- Eso fue cuando era flaco.
Dürüst davranmadım... Zayıftım.
Fui estúpida... y débil.
Zayıftım ama, verdiğim savaşlar beni aydınlattı -
Yo tuve mis debilidades. Pero la cautividad, el luto y la persecución.
Topraklarımıza bir mutant gelip güçlerini serbest bıraktığında uyandım, zayıftım ama yaşıyordum.
Cuando una mutante vino al valle y soltó su energía elemental, desperté, debilitado pero vivo.
Aptallık ettim. Zayıftım ve kendime yardım edemedim.
La carne es débil, no he podido controlarme.
Üç pound vermek yerine ofisten eve geldiğimde altı pound daha zayıftım.
En vez de bajar 1,5 kg... cuando llegué de la oficina tenía 3 kg. menos.
1 8 kilo daha zayıftım.
Pesaba 18 kilos menos.
Ama sonunu göremedim. Çok zayıftım.
Pero no vi cómo terminaba, estaba muy débil.
Ben zayıftım... ve babanızın çocuksu, güzel bakışlarına kandım.
Fui débil y caí por el aspecto atractivo y juvenil de su padre.
Göreceksiniz. Eskiden zayıftım.
Seguro que vio... que era débil.
- Çok zayıftım, Joey!
Fui muy débil.
- Hayır, zayıftım.
- No, he sido débil.
Dürüst davranmadım... Zayıftım.
Fui estúpida y débil.
Evet zayıftım, ve birden çok oldu.
Bueno, sí, fui débil, y más de una vez.
Galiba ben evlendiğimde senden biraz daha zayıftım.
Supongo que yo era más delgada que tú en ese entonces.
Ailem başarısız olduğumu söylerdi çünkü onlara göre zayıftım.
Mis padres dirían que jamás he triunfado, porque estaba "ido".
Evlat, senin yaşındayken gorile falan ihtiyacım yoktu. Ve senin bir bacağından bile zayıftım.
Dios mío, cuando yo tenía tu edad, no necesitaba un gorila... y era más chico que una pierna tuya,
Uyandığımda karanlıktı. Hala kar yağıyordu ve ben mağaranın ağzında bir gürültü duydum... ayı sesi gibi. Beni kavrayıp kaldırdı, direndim, ama o kadar zayıftım ve üşüyordum ki...
Adentro no nevaba y pienso que caí pero cuando me desperté todo estaba oscuro todavía nevaba con fuerza y pude escuchar un ruido en la boca de la caverna que sonaba como un oso que me agarró y me recogió y luché pero estaba muy débil y con mucho frío... y todo lo que yo podía hacer es sacarle la capucha al oso.
zayıftım ve buna gücüm yoktu.
Pero era débil, y recaí.
Bende zayıftım.
Era débil también.
İnsanın kendisiyle yüzleşmesi cesaret istiyor ama ben ne kadar zayıf olduğumu itiraf edemeyecek kadar zayıftım.
Se requiere coraje para enfrentarse a uno mismo pero fui demasiado débil para admitir lo débil que yo fui.
Ben her zaman zayıftım, ama şimdi bir domuza benziyorum!
Siempre fui delgada y ahora estoy hecha una cerda.
Çünkü zayıftım.
Porque fui débil.
Daima ondan daha zayıftım.
Siempre fui más débil que él.
Sağol, Brian, zayıftım.
Gracias, Brian, fui débil.
- Evet, bayım. Katırım zayıftır başına da böyle birşey geldi işte ve benim kesinlikle bir katıra ihtiyacım var.
Así es, mi mula es muy sentimental y me echará mucho de menos.
Bu yanımız buna dayanamayacak kadar zayıftı.
Esa parte nuestra era demasiado débil para continuar.
Bana göre başarısızlığımızın temel nedeni Alman ve İtalyanlarla yaşanan savaştan dolayı takatimizin sonuna ulaşmamızdı. Eldeki kuvvetler eğitimsiz, hava ve deniz gücümüz zayıftı.
Creo que la razón principal haber fracasado en Malasia fue que en el tiempo que se dentro de los límites de nuestras capacidades en guerra con Alemania e Italia y no había hombres entrenados, del poder aéreo y el mar
Bu uçağı düz ve dengede tutmak için zorunluydu. Lövyeyi geriye çekmek için silahçının yardımı lazımdı çünkü bu el zayıftı. Omzumdan yaralıydım.
El bombardero tuvo que ayudar a tirar porque esta mano estaba muy débil mi hombro había sido impactado y estaba manteniendo la palanca de mando hacia atrás poniendo mis manos al frente.
Kollarım çok zayıftı, ayaklarım ise çok büyük.
Mis brazos eran delgados y mis pies grandes.
- Dürüst olmalıyım. Bence çok zayıftı.
- Lo encontré flojo.
Çok zayıftı, algılayıcılarımız bu mesafeden okuyamadı bile.
Y tan débiles que los sensores no las recibían tan lejos.
Çok zayıftım.
Estaba demasiado débil.
O hazırdaydı ve ben de zayıftım!
Fui débil.
Amerikan hava desteği veya ikmali olmadan işgal gücü, sayıca ve ateş gücü bakımından çok zayıftı.
Sin apoyo aéreo ni logístico estadounidense, la fuerza de invasión fue superada en números y armamento.
Yaraya basınç uyguladım, kanama biraz yavaşladı. Nabzı zayıftı.
Hago presión, pero su pulso se debilita.
O zamanlar ona yardım edemeyecek kadar zayıftın.
Eras débil, por eso no pudiste ayudarla.
Umarım sana uyar. Pratiğim zayıftır.
Espero que te sirva.
Çabuk kızıyordum, kalbim zayıftı, ve sahne adım ikisinden de kötüydü.
Tenía una cabeza caliente, un corazón débil y un peor nombre artístico.
Ama savunma zayıftı. Bir el attım.
Por lo que intervine.
İstihbaratımız biraz zayıftı.
Nuestro trabajo de inteligencia nos falló un poco.
Çok zayıftım.
Fui débil.
Lisede birinci sınıftayken o kadar küçük ve zayıftı ki, güreş takımına seçilebilmek için çorba kâselerini cebine koymuştu.
Cuando era un estudiante de primer año en la escuela secundaria... era tan pequeño y delgado para que puso latas de sopa en los bolsillos... para hacer el peso para el equipo de lucha.