Zekamın tradutor Espanhol
74 parallel translation
Miltonik zekamın hazinelerini senin gibi birinin önüne serdim.
Desperdicio el tesoro de mi mente con alguien como tú.
Piombi hapishanesinden kaçışım zekamın eseriydi.
Mi fuga de la prisión del Piombi fue una obra de arte de inteligencia
Cüzdanımın ve zekamın ilgisini çekmeye çalıştın.
Intentaste apelar a mi billetera y mi inteligencia.
Zekamın sonundaydım Yani ne yapabilirdim ki?
Bueno, estaba desesperado ¿ qué podía hacer?
Bende zekamın seni tahrik ettiğini düşünüyordum.
Pensaba que te estimulaba mi inteligencia.
hayatın seni başka yerlere götürdüğü zamanlarda zekamın bir erdem olarak görüldüğü yerler mi?
Cuando la vida te lleve a diferentes lugares. ¿ Lugares donde la inteligencia sea un valor?
Zekamın zayıf olduğunu söyledi, Lou.
- Me ha dicho que mi cerebro es débil.
Evet, şey, sonunda kendi zekamın ağırlığının altında ezildim ve kendimi vurdum.
Sí, yo sucumbí ante la grandeza de mi genio y me suicidé.
Dikkat et, bu alet... benim keskin zekamın etkileyici bir buluşudur.
Este mecanismo es un invento increíble que yo mismo creé.
Bir gün onun yüzünden bacağımı kırmadan önce kendi zekamın farkında olmayacağım.
Nunca sabré de mi propia sabiduría hasta que me rompa la espinilla.
Sende bu sırada teknik zekamın tadını mı çıkaracaksın?
¿ Mientras disfrutas mi brillantez técnica?
Ne yani muhteşem zekamın sadece 1 ve 0 larla ilgili olduğunu mu düşündün?
¿ Qué, creíste que mi genialidad estaba limitada a unos y ceros?
Şimdi yapacağımız ise gösteri dünyası dehası zekamın kutlamasıdır.
Aquí tenemos una fiel muestra de mi genialidad, a la hora de entretener, la excelencia que todo competidor debe alcanzar.
Bertram'ın kendini etkilemeden benim zekamın atasal kaynağını yok edecek kadar geriye gitmesi gerekiyordu.
Bertram tenía que regresar suficientes generaciones para asegurarse de que estaba apartando la fuente ancestral de mi genio sin afectar la suya.
Ticari zekamın karnını bu kadar ağrıtacağı hiç aklıma gelmemişti.
No tenía idea de que mi visión de negocios te estuviese dando tales espasmos.
Dostlar, tüm Londra'nın zekam ve albenimle heyecanlandığını bilmek ilginizi çekebilir.
Bueno, amigos, quería contaros que todo Londres se deleita con mi chispa y mi encanto.
Zekam ayaklarımın içinde değildir.
No tengo el cerebro en los pies.
Bütün zekayı sen almışsın ve benim zekam bende ne varsa o.
Tú tienes cerebro y yo sólo tengo lo que tengo.
Ne zekam elverir, ne sözlerim, ne değerim, ne de etkim,.. ... inandırma gücüm yeter halkın kanını azdırıp tutuşturmaya.
Pues no tengo ingenio, palabras, valor, acción, elocuencia... ni el poder de agitar la sangre de los hombres.
Zekam hâlâ bir insanın zekasıydı.
Mi inteligencia era la de un ser humano.
Hayatta kalıyorum çünkü savaşı kazanan zekam oluyor, birlikte yaşamalarını sağlıyor.
Sobrevivo porque mi inteligencia supera a ambas mitades las hace vivir juntas.
Zaten Henri de söylüyor. Zihinsel hayatın mekanizmaları : Bir sağ zekamız, bir de sol zekamız mı var?
Henri dice que soy la prueba viva de la justa resolución de las contradicciones.
Gerçekler benim parmağımın ya da dilimin ucundadır... fakat benim zorlukları aşıp... amaca ulaşacak bir zekam yok.
Tengo datos en los dedos, en la punta de mi lengua... pero no tengo el tipo de mente que... El tipo de mente que puede aprobar el curso.
Doktor Zee uzayın derinliklerinde ilerlerken doğarak bize katılmış bizim zekamızın çok ötesinde bir dehadır.
El Dr. Zee ha nacido en el espacio intergaláctico. Un prodigio. Una mutación neurológica que va más allá de nuestra propia inteligencia.
Anlıyorsunuz ki benim zekam... sizinkini aştı, Dr. Angelo. Anlamadığınız şeylerden duyduğunuz korkunun... bu çalışmayı engellemesine izin veremem.
Se da cuenta, Dr. Angelo... que mi inteligencia ha superado la suya... y no puedo permitir que su miedo a lo desconocido... interfiera con este trabajo.
Zekamız bize şunu gösterir ki,... dünya dışı canlılar haricinde, dünyanın yönetimi insanoğlunun elindedir.
Nuestra inteligencia asegura que, a no ser por una invasión alienígena, viviremos siempre como dueños del mundo.
Şimdi, biz kendi zekamızı Beyaz Saray'ın içinde burada yaratabiliriz.
Podemos crear una unidad de inteligencia aquí mismo, dentro de la Casa Blanca.
Hayatımın uzun yıllarını zekamı geliştirmeye adadım ki, böyle karmaşık bir konuyu açıkça anlatabileyim.
He consagrado muchos años de mi vida afilando mi considerable inteligencia a fin de poder impartir un tema complejo como este con lucidez.
... zaman, üzerinde çalıştığımız bütün davaları bırakıp tüm zekamızı ve yaratıcı çabalarımızı o insanın hayatını mahvetmek için kullanacağız.
¿ Está claro? La venganza no me basta.
Bakın, siz benim zekamı mı denemek istiyorsunuz?
¿ Quiere comparar cráneos?
Çekiciliğim, zekam, kadınım
Mi ninfa, mi musa, mi dama.
Seni basitçe iletişim sistemine bağlarız, daha önce yapay zekamızın yaptığı gibi zihnini araştırmasına izin verirsin, ve Kaptan Janeway'in planları sisli bir yataktaki mücevher gibi görünecek.
Nosotros la enlazamos a nuestro sistema de comunicación, permitimos que la inteligencia artificial pruebe su mente como lo hizo antes y los planes de la capitán Janeway serán revelados, como una joya en un lecho de neblina.
Zekam ve hukuki deneyimim olmadığını ve Ed'in inancını yitirdiğini görerek.
Como no tengo ni cerebro ni experiencia jurídica y Ed perdía la fe.
Zekamız bize şunu gösterir ki,... dünya dışı canlılar haricinde, dünyanın yönetimi insanoğlunun elindedir.
Nuestra inteligencia asegura que, de no ser por una invasión alienígena, viviremos siempre como dueños del mundo.
Aslında, Dwight'ın dahiyane hesap yeteneği ve benim sınır tanımaz zekam sayesinde gazete dağıtım işinde bir milyonuncu üyeye ulaştık!
Gracias a la contabilidad de Dwight y a mi inexplicable lucidez ¡ tenemos más de 1 millón de clientes!
Bütün zekayı sen almışsın ve benim zekam bende ne varsa o
Tú tienes sentido común y yo sólo tengo... ¡ lo que tengo!
Zekamı sınarsın demek.
Me abruma con su superioridad.
Ama senin bu kibirli davranışların benim zekamı aşağılamak oluyor.
Pero tu arrogancia es un insulto a mi inteligencia.
Ya seni bir çeşit tanrıymışsın gibi kabul edecektim ya da zekamı kullanıp küçük bir araştırma yapacaktım.
O acepto su superioridad, como si fuera una especie de dios o uso mi inteligencia y hago una pequeña investigación.
Gerçekten burada, benim zekamı sorguladınız.
Pues sí que os habéis ensañado con mi inteligencia.
Düzgün bir ailem, görünüşüm ve zekam olmadığını... ben de biliyorum.
Sin buen origen, apariencia ni cerebro. También lo sé muy bien.
Yani kağıtların sırasını çözebilmek için yeterli zekam kağıtları takip edebilmek için de yeterli yeteneğim var.
¡ No sólo tengo mejor cerebro... sino una visión mucho más aguda!
Bunlar bilinçli zekamızı pek etkiliyor gibi görünmez, fakat bilinçaltınız çevreden gelen her bir sinyalin, farkında olmadığınız halde sizi etkilemesine açık bir şekilde tasarlanmıştır
Entonces la mayoría de las personas no entienden que tan fácilmente pueden ser influenciadas por su entorno ; por cada persona que encontramos, cada situación que enfrentamos,
İnanılmaz zekam ve ustalığımın eseri kargaşa aletleri.
Mi sorprendente intelecto y talento para crear objetos devastadores.
Silah taşımam, keskin zekamın dışında tabii.
Soy la que no porta armas, sin contar mi inteligencia mordaz.
Willis hayvan beyinlerine baktığında zekamızın ve düşüncelerimizin beynin hayvanlarda olmayan bölgelerinde olması gerektiğini düşündü.
Cuando Willis vio a los cerebros de los animales, concluyó que nuestro intelecto... y pensamientos debían estar en las partes del cerebro que los animales no tienen.
Ama ilgilendiğimiz nokta zekamızın ve ahlağımızın genler ve çevre tarafından nasıl şekillendirildiği.
Nos interesaba cómo eran modeladas vuestra ética e inteligencia por el medio ambiente y los genes.
Dünyanın dört bir yanında vahşi doğada hayatta kalmak için zekamızı kullanıyoruz. Şehir ışıklarından çok uzakta vahşi doğayla baş başa.
A lo largo de todo el planeta, todavía nos las ingeniamos para sobrevivir en los lugares más inhóspitos, lejos de las ciudades iluminadas, cara a cara con la naturaleza más salvaje.
Arapların en yaşlısı gibi hepsini zekam ile alt ettim.
Como los antiguos moros, los sobrepaso a todos.
Aynı şekilde bilgisayarlarda, bizim zekamızın gelişmiş uzantılarıdır.
Las maquinas ciberneticas no son en nada diferentes ; no son mas que herramientas extensionales que expanden nuestras capacidades.
Zekam ve takımımın cesaretiyle.
Con mi inteligencia y el coraje de mi equipo.