Zincir tradutor Espanhol
1,205 parallel translation
# Zincir, zincir, zincir
Chain, chain, chain
# Zincir...
Chain...
# Zincir, zincir, zincir
Chain-chain-chain
# Zincir, zincir
Chain, chain
Pekâlâ, zincir mektubun işe yaramış mı bir bakalım.
- A ver si aquella carta dio resultado.
İstediğiniz her şey, zincir, bıçak, ustura... şişe, tuğla parçası, baseball sopası... ve bir sürü eğimli, sivri tür şeyler...
Lo que quieran, cadenas, cuchillos, navajas... botellas, ladrillos, bates de béisbol... y una gran cantidad de cosas inclinadas y puntiagudas.
Hayır, boynuna bir zincir ucuna yedek lastik taktiği için.
No, porque llevaba una amarrada al cuello con una cadena.
Boynunda ucuz bir zincir olan ve kendine yapımcı diyen her erkeğin Des Monies otobüsünden inen aptal piliçleri kandırabileceği yer.
El lugar donde cualquier tipo de una cadena barata puede llamarse un productor para las nenas estúpidas bajándose del autobús De Des Moines.
Böyle vakalar olduğu bilinir. İnsanları beraber karanlık ve korkutucu bir eve kapatırsan çok geçmeden zincir sesleri duyup hayaletler görmeye başlarlar.
Si reúnes a unos cuantos en una casa oscura y tenebrosa pronto todos empiezan a oír y ver fantasmas.
Aldığım zincir mektuplar bile daha duyguluydu.
He recibido cartas de una cadena con más corazón.
Size duyacağınız en önemli şeyi söyleyeceğim boğucu zincir.
Les diré las palabras más importantes que jamás escucharán cadena de castigo.
Ateşli Moe bizim zincir mağazalarımız için harika bir ürün.
- Creemos que su Llamarada Moe es perfecto para nuestra cadena de restaurantes.
"Zincir, ilk halkayla dövülür."
" Con el primer eslabón se forja la cadena.
Sen ne diye gülüyorsun zincir hırsızı?
¿ De que demonios te estás riendo? , me lo habias robado.
Bir zincir yapmak istiyorum,..... uzun bir doymamış yağ zinciri.
Esto es lo que hago. Trato de hacer una cadena, una cadena muy larga de grasas monoinsaturadas.
İki zincir için de tek enzim var.
Hay una enzima para ambas cadenas.
Sen de böyle bir zincir takacaksın. Saçmalık.
Tú llevas una cadena como esta.
"Ellerime zincir, ayaklarıma prangalar vurabilir beni karanlık zindanlara atabilirsin, ama fikirlerimi esir alamazsın fikirler özgürdür fikirler bu geniş gökyüzünde bir rüzgar gibidir."
Puedes atarme las manos y pies con cadenas........ Y encarcelarme, pero no puedes encarcelar mis pensamientos.... Porque son libres........
Bu zincir, o iyi. Bunu sevdim. Onu alabilir miyim?
Esta cadena es buena. ¿ Me la das?
Ama ilk önce yeni Minik Bayan Springfield Amber Dempsey`in açılışını yaptığı zincir market açılış töreni var.
LECHE Pero antes conozcamos a la nueva Miss Springfield Junior, Amber Dempsey mientras asiste a la inauguración de la tienda de la cadena danesa Shop.
Bunu bir iş yapmak ; bir zincir, tıpkı McDonald's gibi.
Con un negocio, una cadena. Como McDonald " s.
Koltuğun arkasında zincir ve kanca var.
Hay una cadena y un cabrestante detrás del asiento.
Sana bir çimento bloğu ve boynun için bir zincir gönderebilirim.
Quizá le envíe un bloque de cemento y una cadena para el cuello.
Nazi ibnesi, bizim herifin boynunu sıkıyor ve zincir kırılıyor...
Y el'Kraut'lo sostiene de la cadena.
Patlamalar küresel bir zincir reaksiyonuna neden olacak.
Con las múltiples explosiones habrá una reacción mundial en cadena.
- Clark, sen nasıl... - kayıp zincir halkası. hadi...
- Clark, ¿ cómo te...? - Faltaba un eslabón. Vamos.
Zincir yağlamalıyım.
Tengo que engrasar la cadena.
- Sanırım zincir atmış.
Se me ha salido la cadena, o algo así.
Gözlüklerin için zincir, boynunda asılı durur.
Es uno de esos cordoncitos que uno amarra a los lentes... para que cuelguen del cuello.
Zincir yukarı takılmış!
¡ La cadena se ha atascado!
"Hızlı Zincir!"
cadena impetuosa!
"Fil için zincir."
"Cadena para elefante".
Öyleyse dua edelim. Cennetten gelen bir melek gördüm... dipsiz bir çukurun anahtarını taşıyordu... elinde de büyük bir zincir.
Y vi a un angel, a un angel bajar del cielo teniendo la llave del agujero sin fondo, y una gran cadena en la mano.
Bu şirketi kaybettiğim karım Emily ile birlikte Long Island Patchogue'da 15 odalı bir otelle kurduk. Sonra tam 650 otellik bir zincir kurduk.
Mi difunta esposa Emily y yo comenzamos... con un motel de 15 habitaciones en Patchogue... y lo transformamos en 650 hoteles.
- Zincir sıkışmış.
- El ancla está atascada.
Music Town bir zincir değil mi?
¿ No es una cadena?
Nükleer disk bombaları, zincir bombaları, bakteri kristalleri...
Discobombas nucleares, de reacción en cadena, bacteriológicas.
Hiper zincir dişlisi ve bilmediğim bir sürü şey.
Engranes de conducción y demás cosas.
Yeni gözlük aksesuarlarından biri zincir. Böylece gözlüğü çıkarıp takabiliyorsunuz. Hiç anlamıyorum.
La última moda para los anteojos es una tira que va por detrás para ponérselos y quitárselos lo cual no entiendo, pues si usas anteojos ¿ no necesitas llevarlos puestos?
Zincir... onu aşağıya çekecek gücün var mı?
La cadena ¿ tienes fuerza suficiente para tirar de ella?
- Zincir kopmuş.
- Se ha llevado la cadena.
Ağzından kocaman bir zincir sallanıyordu.
Llevaba una cadena enorme en la boca.
Ne hoş zincir.
Qué hermosa cadena.
Bunu dinleyin : Darıyı yiyen bir farecik, bir rahip'e, kırbaç, zincir, düdük, yo-yo, ninem bisiklet sürüyor ve bana parmak veriyor ve bir ördek.
Imagínese : un ratón, una puta, una monja, una campesina flamenca, látigos, cadenas, silbatos, yoyós, una enana de circo, mi abuela en bicicleta haciéndome un corte de mangas, y un pato.
Bisikletin zincir yağı.
Se me salió la cadena de la bici.
- Ona zincir bağlama!
- ¡ No la encadenarán!
Zincir kırıldı.
Se partió la correa.
Mülkler zincir gibidir.
Las posesiones son ataduras.
Tüm zincir mağazalarla iletişim halindeler.
Tienen toda la cadena.
Onlarda altı beyzbol sopası ve iki zincir var.
Ellos tienen seis bates de beisbol y dos cadenas.
Lastiklerine zincir takmalısın.
Mejor sería si te las pongo a ti.