English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Z ] / Zindana

Zindana tradutor Espanhol

386 parallel translation
Şimdi onu eski zindana götürün ve zincirlere bağlayın.
Llevadlo a la mazmorra vieja y encadenadlo.
Joe, seni zindana niye attılar?
Joe, ¿ por qué te encerraron en el calabozo?
İmtiyazları kaldırılmış, zindana atılmış, ne için?
Privilegios suspendidos, calabozo, ¿ y por qué?
Nereye, zindana mı kaptan?
¿ Adónde, Capitán? ¿ Al calabozo?
- Zindana saldıramaz mıyız?
- ¿ Y si asaltamos la fortaleza?
Onları zindana atın.
Encerradlos.
Sanırım burası eski bir zindana çıkıyor.
Creo que conduce a una vieja mazmorra.
- Sadece bir kişi zindana ulaşabilir.
- Sólo, un hombre puede llegar al calabozo.
Bekçi odası zindana ve krala ulaşmanızı sağlar.
Cruzando esa sala está la puerta del calabozo y el rey.
Hala yaşayan varsa, zindana atın.
¡ Arrestad a los supervivientes!
- Zindana düşmeye bile raziyim.
Quisiera asesinarlo.
- Ben cezasını çekmesi için zindana kapatalım derim.
Ya una vez intercedí para salvarlo de la prisión...
Eminim ki beni zindana göndermekten mutluluk duyacaksın, Henri?
Seguro que te encantará enviarme a una mazmorra, Henri.
Dinle Papa, bu zindana balyozla girişirdim ve taşındığımız ilk günden bir farkı olmazdı.
Escúcheme. Podría destrozar esta mazmorra con un mazo... y no sería diferente al día en que nos mudamos.
Bir adamın kafasını kırar, tutuklar, zindana atabilirsin.
Puedes romper a un hombre y encarcelarlo.
Bombayı bir zindana koyun.
Meted la bomba en una mazmorra.
Ama bu bomba, zindana kapatacağınız bir esir değil...
Pero no puede meter la bomba en una mazmorra...
Zindana gidip, onu neşelendirsek iyi olur.
Debemos ir al calabozo para animarlo un poco.
Anılan devirden beri onlar dağlara baksa da her nerde olursa olsun, açlığın en kötüsünü umutsuzluk ve karanlıkta kaybolmayı bilen insanın bedeni burda, bu mahkeme salonunda zindana, ateşe ve kılıca rağmen hâlâ yaşıyor.
Y miraron hacia las montañas... Desde tiempos remotos allí donde el cuerpo del hombre conoció la angustia del hambre y perdido en la oscuridad y la desesperanza en esta sala, aún vive, a pesar del calabozo, del fuego y de la espada...
Zindana, ateşe ve kılıca rağmen hâlâ yaşıyor.
Aún vivos a pesar del calabozo, del fuego y de la espada.
Kendisini sonsuza dek bir zindana tıkılmış bulacak ve anahtar kazananların elinde olacak.
Él va a despertarse un día en un calabozo encerrado con llave, y la llave estará en las manos de los que ganan.
Beni kara zindana ya da esrarengiz gizli odaya... yerleştirsen daha iyi olmaz mıydı?
¿ No sería mejor ponerme en la horrenda mazmorra... o en la misteriosa cámara secreta?
Ama diğer muhafızlar... Zindana inen yoldakiler?
Pero los guardas- - Los calabozos- -
- Fouquet, halkın kavgacısı, zindana atıldı.
Fouquet, el estrangulador del pueblo, ha caído. - ¿ Qué?
Efendiniz Fransa Kralı'na söyleyin,.. San Angelo'da Clermont Kardinali'ni zindana attım. Keza casustan beter bir adam.
Dígale a su señor, el rey de Francia, que encerré... al cardenal Clermont en San Ángel porque no es más que un espía.
Ya Sistina'ya dönersin ya da zindana atılırsın oğlum.
Regresarás a la Capilla Sixtina o irás a un calabozo... hijo mío.
Onu zindana atın!
¡ Métanlo en el calabozo!
Neden Aladdin'i zindana atmalarına izin verdin?
¿ Por qué permitiste que cogieran a Aladino?
Onları zindana attın ve onları sonsuza kadar orada tutman lazım.
Los has puesto en las mazmorras y ahí deberán permanecer para siempre.
Zindana mı iniyorsun?
¿ Vas abajo?
Beni zindana tıkamazsın.
Sabes que no podrás dejarme salir.
Efendi Kingston, Zindana kapatılacak mıyım?
Maese Kingston, ¿ voy a ser encerrada en una mazmorra?
Hatta beraber zindana bile giderim!
Iré al destierro con usted.
Beni zindana tıkacaklar, bunu biliyorum.
Me encerrarán para siempre en prisión.
Bu bey fakirlerle ilgili güzel bir kitap yazmış bunun için onu 3 yıI zindana atmışlar.
Bueno, él escribió un libro acerca de eso y estuvo tres años en un calabozo.
Karanlık, nemli ve berbat zindana.
Sin luz, con humedad, un espanto.
Thomas More, Kraliçe Anne, Lady Jane Grey, Monmouth Dükü bir kısmı zindana kapatıldı, bir kısmı da ölüme gitti.
Thomas More, Queen Anne, Lady Jane Grey, el Duke de Monmouth, algunos como prisioneros, otros para encontrar la muerte.
Bu durumda kupa depozitolu olduğundan zindana inmeliyim.
Bueno, ahora tengo que regresar a la mazmorra... a que me devuelvan el importe de la copa.
Önce sana güzel bir yemek verecekler sonra da zindana götürecekler
Primero te ofrecerán una buena comida, y luego te enviarán al calabozo.
- Zindana, değil mi?
- En el oubliette.
Beni işkence için bir zindana götürdüler.
A mí me llevaron arriba.
Zindana gidin ve Barrabas'ı getirin.
Bajen a las celdas y traigan a Barrabas.
Sen mi? Bizi zindana atan kimdi peki?
Tú, ¿ qué nos llevaste al calabozo?
Onu bağlayıp zindana atın!
Encadenadle con la cadena más pesada.
Memur Lin... beni alarak zindana gittik!
Cuando vino Li,... el viejo policía también estaba aquí.
Misafir odaları hazırlanmalı ve şato kuleden zindana parlatılmalı
Todo tiene que estar listo para la cena y los cubiertos pulidos en su totalidad
Tapınakta oturuyordum, kendi işime bakıyordum Harika bir İbrani Kitleyi dinliyordum Sonra Papacılar geldiler, beni bir zindana tıktılar
Estaba yo sentado en el templo sin meterme con nadie, escuchando una misa, cuando sin más motivo entraron los papistas, me arrojaron a la mazmorra sionista y me metieron por el culo un atizador al rojo vivo.
- Zindana giden tek yol burası mı?
- ¿ Este es el único camino a las mazmorras?
Zindana ulaşan gizli geçide az kaldı.
Hay una entrada secreta a la mazmorra un poco más lejos.
Kızları zindana tık.
Pongan a las damas en el calabozo.
Ama Gizli Polis bir gün evime girdi. Beni ailemden kopardılar, laboratuarımı altüst ettiler ve bu zindana getirdiler.
Entonces una noche, la policía secreta irrumpió en mi casa... me separó de mi familia, registraron mi laboratorio de arriba a abajo... y me trajeron a este calabozo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]