Zorlandı tradutor Espanhol
1,734 parallel translation
Kafamı toplamakta zorlandığımı hissediyorum.
No me siento del todo bien.
Çoğunun, ayakta durmakta zorlandığını ve bilinçlerinin açık olmadığını fark ettim.
Me di cuenta de que la mayoría era incapaz de tenerse sobre sus pies y estaban como atontados.
Alkollü ortamların seni çok zorlandığını açıkladın mı peki?
¿ Has explicado cuán difícil es estar cerca del alcohol?
Bu, beyin oksijensiz glikolizden enerji sağlamaya zorlandığında olur.
Esto siempre ocurre cuando la mente está obligada a obtener energía... -... mediante glicólisis anaeróbica.
Böylece sana bakmaya zorlandılar.
Por lo que te tenían que mirar a la fuerza.
Çok zorlandık, herkesten fazla da ben.
Nos dieron mucha caña, especialmente a mí.
Kızımla çalışmak için zorlandın.
Tenías que ser tú quien trabajara con mi hija.
Böylece her sabah çıkarmakta zorlandığın mısır gevreklerini alabilmek için para kazanırız.
Finalmente, eso nos da dinero para pagar los Wheaties que te metes por el trasero cada mañana.
Tabi bu puştla uğraşırken başta zorlandılar. Ama sonradan...
Al principio se les resbalaba, y luego le cogieron...
Ne kadar zorlandığınızı anlayabiliyorum, Bayan Garrison ve bizde... Tourette'lileri anlama ve onlara yardım vakfından Bay Donaldson'ı getirdik
Sé que está siendo difícil, Srta. Garrison, y por eso está aquí el Sr. Donaldson, de la Fundación para la Tolerancia y la Comprensión del Tourrete.
Bu yüzden Japonya hala gücü varken teslim olmaya zorlandı.
Porque Japón fue obligado a someterse mientras todavía tenía poder.
Debra en zorlandığın bölüm neydi?
Debra... ¿ qué fue lo más difícil para ti?
Otur Kardinal Campeggio. Ayakta durmakta zorlandığını biliyorum.
Sentaos, Cardenal Campeggio, sé que padecéis de gota.
Söylemek istediğim... kulaklarının içini yalamak için birine ihtiyaç duyarsan... ya da kaşımakta zorlandığın bir yerin varsa... ve ya biriyle güneşlenmek istersen... O kişi olmaktan çok onur duyarım.
Yo sólo quiero decir que si necesitas que alguien te lama las orejas o te masque en lugares difíciles de alcanzar o que comparta tu siesta en el sol sería un honor para mí ser ese alguien especial.
Burada birer MSA robotu olmaya zorlandığınız için neler hissettiğinizi ben de çok iyi biliyorum.
Yo sé que cada uno de Uds. Sabe lo que es verse forzado a volverse un robot de MSA.
Zorlandıkça parçalanmaya başladı.
El avión se iba a romper.
Evlendiğimizde, birbirimiz hakkında alışmakta zorlandığımız şeyler var mıydı?
Cuando nos casamos, ¿ había cosas de parte de ambos a las cuales nos costó acostumbrarnos?
Bence hamilelikte çok zorlandın ve doğum sonrası bunalımın ilişkimizi zedeledi.
Creo que el embarazo fue muy difícil para ti y que el asunto del post-pasto tensionó nuestra relación.
Belki de, iş, kalacak yer, finansal durumun ya da hapisten yeni tahliye olmuş bir insanın hayata adapte olma konusunda zorlandığı konularda yardım almayı düşünebilirsin.
Recibirás ayuda con los problemas referidos a empleo residencia, finanzas u otros asuntos que suele afrontar una persona tratando de adaptarse a su vida luego de salir de prisión.
İş bulmada neden zorlandığını hayal bile edemezdim.
No puedo imaginar porque le cuesta encontrar trabajo.
Söylemekte bile zorlandığınız bazı şeyleri yazmayı daha zor bulabilirsiniz.
Son cosas difíciles de decir y peor de escribir.
Zorlandığınızda, öldürmek dans etmek kadar kolaydır.
Cuando te presionan, matar es tan fácil como bailar.
Bu, özel Bill'i takip ederken, epey zorlandım.
Me costó mucho encontrar a este Bill en particular.
Buna zorlandılar!
¡ ¡ Fue una cacería!
Benim işlerim iyi gitti, o zorlandı.
Yo salí adelante, pero él luchaba mucho.
zorlandığın deliklerden biri olduğunu biliyorum.
Sé que es el agujero en que han tenido problemas.
Sen olmaya kendini ne zaman zorlandın, Julian?
¿ Cuándo la familia se volvió un inconveniente para ti, Julian?
beni bulmakta zorlandın mı?
¿ Han tenido problemas por mí?
Her yıl, ter kokulu, kalabalık cehennem gibi, zıplayan şatolarda komik şapkalar giymeye zorlandım.
Año tras año, tuve que soportar llevar sombreros cómicos mientras era forzado a entrar al abarrotado y sudoroso infierno de los castillos inflables.
Klinikte olan şeylerden ötürü kendimi affetmekte zorlandığımı söylemem gerek.
Basta con decir que he encontrado difícil perdonarme a mi mismo por lo que sucedió en la clínica.
"Katse Barajı-Lesotho" 17.000 kişi göçe zorlandı.
REPRESA DE KATSE, LESOTO Diecisiete mil desalojados.
Bakın, bugün jüri verdiği kararla Bay Porter'in güvenilir bir tanık olmadığını belirtti, Melody baskınında tutuklanan herkes için tüm suçlamaları düşürmem için zorlandım.
Mire, como el jurado dejó hoy en claro que no consideran al Sr. Porter un testigo creíble, me veo obligado a retirar los cargos contra todos los que arrestamos en la redada de Melody.
Alex'in karısı hakkında edindiğim imajla gerçek halini gördüğümde ikisini bağdaştırırken gerçekten zorlandım.
Y yo realmente luchaba por reconciliar esta imagen que tenía de la esposa de Alex con la mujer que vi allí.
Bundan sonra kadınlarla ilişki kurmakta zorlandı.
Le costaba relacionarse con mujeres después de eso.
Boğaları bağlayacak adam bulmakta epey zorlandık.
Cuesta mucho encontrar tipos que enfrenten a un toro.
Yürümekte zorlandığım için kapıma kadar yardım etti.
Me ayudó a llegar hasta mi puerta porque me costaba mantener la estabilidad.
Parmağından yüzüğünü almaya ve onlara vermeye zorlandım.
Me hicieron quitarle los anillos de sus dedos y dárselos a ellos.
Köpeklerin yeni yaşam şartlarında hayatta kalmakta zorlandıkları gibi evdeki haşaratlar da, daha yavaş olsa da yokluğumuzun farkına varacaklardır.
Mientras los perros sobrevivientes luchen por encontrar su nuevo espacio las alimañas caseras estarán notando de a poco nuestra ausencia.
Ve yeniden yapılanmaya zorlandım.
Y estoy obligado a renunciar.
38 yaş kimsenin evlenme listesinde bulunmayan bir kadının kimsenin evlenme listesinde olmayan bir erkekle evlenmeye zorlandığı anlamına gelir.
A los 38 no era una mujer en la lista de favoritos de nadie. La empujaron contra un tipo que tampoco estaba en la lista de nadie.
Evi terk etmeye zorlandık.
Nos obligó a salir de nuestra casa.
Stanley emekli olmaya zorlandı ve itibarını sarstılar.
Stanley fue retirado, y fue desacreditado en la universidad ¿ También?
Ama ikimiz de, geçmişte doğru olanı yapmakta zorlandığını biliyoruz.
Pero ambos sabemos que has tenido problemas haciendo lo correcto en el pasado.
Taşındığım her mahalleden ayrılmaya zorlandım.
He sido atacado en todos los barrios en los que he vivido.
Kaliforniya'daki yüzme denemesinde bayağı zorlandım.
Me costó mucho la prueba de natación en California.
Yapmaya zorlandığınız, aklınızdan çıkmayan korkunç şeyleri nasıl sırtınızda taşıdığınızı.
En cómo carga todas las cosas que se vio forzado a hacer cosas horribles que no desaparecen
Sizin için hiçbir zaman olmadı. Bu nedenle de Boynton Evi'ni idare etmekte çok zorlandınız. Leydi Boynton, babanıza her zaman cömert davrandı ama oğullarına değil.
Para usted no, nunca lo hubo, puesto que a pesar de que cuidar del Boynton Hall, alors, ha sido siempre una ardua tarea, la Sra. Boynton siempre fue generosa con el padre pero nunca con el hijo.
Belki onun bu işe zorlandığını düşünüyorsun, bilmiyorum.
Tal vez pienses que fue inculpado, no lo sé.
Ya gerçekten yapmak istemediğin bir şeyi yapmaya zorlandıysan?
¿ Que si eres forzado a hacer algo... que realmente no quisiste hacer?
Kasların zayıf. Glock'un tetiğini çekmekte zorlandın.
Te ha sido difícil apretar el gatillo de la Glock.
Hannah'ta çok zorlandım.
He sido tan duro con Hannah.