Zorlanıyorum tradutor Espanhol
1,184 parallel translation
Aslında Luthor'u bulmakta zorlanıyorum ve düşündüm ki... -... senin bir fikrin olabilir. - Olabilir.
Me está costando dar con Luthor y he pensado que a ti se te ocurriría algo.
Felsefi olarak bir üçlünün anayasal haklarını savunmakta zorlanıyorum.
Me es difícil llevar los derechos de un trío.
Ama uyumakta hâlâ zorlanıyorum.
Aunque aún tengo problemas para dormir.
Girmekte zorlanıyorum.
Me cuesta mucho entrar.
Bazen muayene ederken çocukları zaptetmekte zorlanıyorum.
A veces necesito un poquito de ayuda sosteniendo a los chicos cuando los examino.
Konsantre olmakta zorlanıyorum.
Me cuesta concentrarme.
Ama garajımızda ölü bir melek olduğuna inanmakta zorlanıyorum.
Pero me resulta difícil creer que hay un ángel muerto en nuestro garaje.
Bu gurup içine girmekte, çok zorlanıyorum.
Estoy encontrando un desafío difícil, integrarme a la tripulación.
Bay Paris'in düşüncelerine, sanatsal demekte... zorlanıyorum. Görünüşe göre, benim duygularım,
Todo lo que digo es que siempre en una buena historia hay espacio para la pasión.
73'teki şu kadına da inanmakta zorlanıyorum... şu saçında şeytani insanların yaşadığını söyleyen kadın. Belki de bir düzenleyici şampuan kullanmalı.
A mí me cuesta creer a una mujer que se pasea por la Calle 73... diciendo que tiene diablitos viviendo en su cabello... aunque no le vendría mal un poco de acondicionador.
- Onu öldürmenin çok fazla yolu var. Seçmekte zorlanıyorum.
- Hay tantas maneras de matarla que me cuesta elegir.
Ama bu Michael Crichton rolünü anlamakta zorlanıyorum.
Pero me cuesta aceptar todo este asunto de ciencia-ficción.
Bizden daha büyük bir varlık tarafından iletilen... büyük manevi bir değerin... parçası olduğumuza inanmakta zorlanıyorum.
Me cuesta creer que formemos parte de un enorme experimento moral, dirigido por un ser mayor que nosotros.
Nefes almakta zorlanıyorum.
Me cuesta respirar, la verdad.
İtiraf etmeliyim ki bazen ben bile zorlanıyorum.
Aunque admito que a veces me resulta difícil.
Biraz zorlanıyorum diyebilirim.
Pero es muy difícil.
Geçen seneye göre, sana karşı koymakta daha çok zorlanıyorum.
Ante ti, me siento menos fuerte aún que el año pasado.
Bunun yanı sıra, onları anlamakta zorlanıyorum.
Por mucho que lo intente, no puedo leer nada en ellos.
Çünkü onları anlamakta zorlanıyorum.
Porque por mucho que lo intente, no leo nada en ellos.
- Düşünmedin bile. Belki bu yüzden erkeklerle ilişkilerim konusunda bu kadar zorlanıyorum.
Por eso agobio a los hombres, por comunicación.
Dans etmekte zorlanıyorum. Biraz gerginim.
Es dificil bailar, estoy algo cansada.
- Buna inanmakta neden zorlanıyorum acaba?
- ¿ Por qué no lo creo?
şaka yapıyorsun hayır demekte zorlanıyorum bu onunda evi.
Estarás de broma. Bueno, no podía decirle que no. También es su casa.
Teşhis koymakta zorlanıyorum.
Me cuesta mucho diagnosticarlo.
Ama Elena buna rağmen insanları kendinden uzaklaştıran kişiyi anlamakta zorlanıyorum. Çünkü esasında insanlardan hoşlanabileceğini kabul etmekten korkuyor ve herkes bunu anlarken, o kimsenin anlamadığını düşünecek kadar aptal.
Pero sí tengo un problema con la Elena que aleja a la gente porque le asusta admitir que les agrada y cree que nadie lo entiende, aunque todos lo entienden.
- Öyle sayılır. Bekâr kaldığımdan bu yana sohbet başlatmakta zorlanıyorum.
Ya tiene tiempo desde que fui soltero, es difícil mantener una conversación.
Üzgünüm ama bu dostça tavrına inanmakta zorlanıyorum.
Me cuesta trabajo creer esa actitud de colega.
Sabahları yataktan kalkmakta zorlanıyorum.
Me cuesta mucho salir de la cama cada mañana últimamente.
Ben de zorlanıyorum, ama mekânı dağıtmıyorum.
Y a mí, pero no voy por ahí destrozando cosas.
Neyi kutladığınızı anlamakta zorlanıyorum.
No sé a qué viene tanta celebración.
Bunu neyi kanıtladığını görmekte zorlanıyorum.
No veo qué puede probar esto.
Hala fiziksel kanıtla bunu bağdaştırmakta zorlanıyorum.
Aún me cuesta reconciliar los hechos con las evidencias físicas.
Buna inanmakta zorlanıyorum.
Me cuesta creerlo.
Çıkarırken zorlanıyorum.
Me cuesta soltar este cierre.
Zaten zorlanıyorum. Beni dövmek isteyen hıyarlardan paramı kurtarmakta zorlanıyorum.
Y mi reto es que no me roben el dinero los que creen que soy más listo.
Hayır. Bana uygun insanları bulmakta zorlanıyorum.
Nunca encuentro gente compatible.
Kalçaları o kadar güzel ki bunu anlamakta zorlanıyorum.
Y tiene un culo tan sexy que me cuesta trabajo entenderlo.
Kadın ve çocukları güneş şemsiyeleriyle iş başında düşünmekte zorlanıyorum.
En realidad no creo que niños y mujeres con sombrillas puedan hacerlo.
Çok fazla ışık var, hala görmekte zorlanıyorum.
Me siento ligero, pero no puedo ver bien.
- Burada zorlanıyorum.
- Aquí hay roca.
Anlamakta zorlanıyorum o kadar. - Anlamanı beklemiyorum.
Me cuesta trabajo entender, es todo.
Yine şansın yok. Seçme ayarlamakta zorlanıyorum. Kanallar seni yeterince gördüklerini söylüyorlar.
Otra vez no hubo suerte, problemas para conseguir audiciones, Las cadenas dicen que han visto suficiente,
Sanırım ben insanlara güvenmekte zorlanıyorum.
Bueno, supongo... Me cuesta mucho confiar en la gente.
Buna inanmakta zorlanıyorum. Seni temin ederim ki bu akşam doğaüstü aktvite olması ihtimali çok az.
Pues, te prometo, hay pocas posibilidades... de actividad supernatural esta noche.
- Jen, bu kaza olmayabilirdi ama sen yakında olunca işime konsantre olmakta zorlanıyorum.
Me gustaría decirte que este accidente pudo evitarse pero contigo alrededor pierdo toda la habilidad de concentración en el trabajo.
Zorlanıyorum. Ama anlayabildim galiba.
Me cuesta no perderme, pero creo que te entiendo.
Niye bu kadar eğlendiğinizi anlamakta zorlanıyorum.
No comprendo... la fuente... de su regocijo.
Ama Elena buna rağmen insanları kendinden uzaklaştıran kişiyi anlamakta zorlanıyorum. Çünkü insanlardan hoşlanabileceğini kabul etmekten korkuyor esasında.
Pero sí tengo un problema con la Elena que aleja a la gente porque le asusta admitir que les puede agradar.
Ama Lynn benim iyi arkadaşımdır ve onunla beraber takılmaktan çok zevk alıyorum ama şimdi zevk almakta zorlanıyorum.
Pero Lynn es un buen amigo, me gusta salir con él, y me cuesta mucho hacer esto.
Zorlanıyorum, evet.
Sí, es cierto. Maneja demasiado rápido.
Son zamanlarda çoğu şeyi sölemekte zorlanıyorum.
Tengo problemas para decir las cosas.