Zorlaşan tradutor Espanhol
43 parallel translation
Yani gittikçe zorlaşan bir sınav gibi mi?
¿ Un desafío crecientemente dificultoso para mi intelecto?
Ön saflarda yaşanan geri çekilmelere ve giderek zorlaşan yaşam şartlarına rağmen hiçbir şey şerefli vatanımız için olan ateşimizi asla söndüremez!
sean embargadas inmediatamente para amparar a los refugiados desplazados por la agresión aliada. Recuerden, ciudadanos, no están solos.
New York Times gibi her hafta zorlaşan bulmacalar yayınlayabiliriz.
Podría ser como el New York Times, con un grado de dificultad en aumento.
Gittikçe daha uzaklara, el değmemiş topraklara, sömürmesi zorlaşan bölgelere uzanıyoruz.
Los buscamos cada vez más lejos en territorios previamente vírgenes y en regiones que son cada vez más difíciles de explotar.
Yani gittikçe zorlaşan bir sınav gibi mi?
¿ Se refiere a una serie de retos intelectuales de dificultad creciente?
Patlamadan evvel zorlaşan bir savaştan hiç zevk almazdım.
nunca hubiera disfrutado estar en desventaja.
Shaq'la beraber aşağıda hala gömülü olup ihtiyaçları olan parçalar yüzünden zorlaşan Projektörün kontrollerini belirlemeye çalışıyor.
Está allá abajo con Shaq, tratando de evaluar los controles de la nave lo que es difícil ya que las partes que necesitan siguen enterradas.
Dengesiz ithal programınızla birlikte daha da zorlaşan bri görev.
Algo que se vuelve difícil por su errático itinerario de importaciones.
Giderek zorlaşan,
Cada vez más difícil.
Zaten zorlaşan nefes alma yığınların yakınında imkansız hale gelmişti.
Ya es difícil respirar. Es imposible si estás cerca de las sus montañas
Onun gibiler, biraz zorlasan bildiği her şeyi öter.
Habría confesado de plano, si lo hubieran trabajado bien.
O kadar uyduruk ki... Zorlasan inanırsın.
Genial, casi me lo creo hasta yo.
Hatun, az zorlasan Fransa güzeli olabilirdi.
Casi llego a ser Miss Francia.
Onları tanımak için kendini azıcık zorlasan gerçekten güzel olacak.
Si hicieras un esfuerzo... para conocerlos, seria genial.
Denemek için ne kadar zorlasan da asla eskisi gibi hissedemeyeceksindir.
Y por mucho que te esfuerces, ya nunca volverás a sentir lo mismo.
Zorlasan bile hiç gelmiyor, aslında.
En realidad nada de sentido.
Aslında, zorlasanız da Wraithler yüzünden kayıp yaşamamış Athosyalı bulamazsınız.
De hecho, es difícil encontrar a un Athosian que no haya perdido a alguien en un ataque de los Espectros
Sıradan şeylerin yüzlerce açıklaması olabilir. Tuhafınsa çok zorlasan bir tane.
Lo común tiene cientos de explicaciones, lo bizarro, difícilmente tenga una.
Seni severim, Jimmy, sabrımı zorlasan da.
Bueno, me caes bien, Jimmy. Pese a que intentas poner a prueba mi paciencia.
Beni ne kadar zorlasanız da, çıkamam, ya da benim tek başıma neler yapacağımı görmeden burdan ayrılmam.
No voy a abandonar No importa cuanto me preciones o cuanto me pongas como ejemplo de lo que no se debe hacer.
Kendini zorlasan da, senin için orada veya burada güzel bir şeyler kaldığına inanmıyorsun.
Y, por más que intentes, no logras convencerte de que todavía te queda algo.
2. dünya savaşı sırasında sığınak olarak yapılmışlar, ama deprem olasılığını düşününce, şansınızı yerin üstünde zorlasan daha iyi.
Fueron construidos como refugios durante la 2da Guerra Mundial pero con los terremotos que hay por aquí es más seguro correr riesgos sobre tierra.
Hayal gücünüzü biraz daha zorlasanıza, Bay Lefroy!
Muestre un poco de imaginación, Sr Lefroy.
Yani, onu Brasher üzerinden zorlasan?
¿ Qué tal si lo presionas con lo de Brasher?
Ancak ne kadar zorlasan da, sonsuza dek koşuşturamazsın.
Pero no importa lo mucho que intentes no puedes correr eternamente.
Kimse bu konuda benden daha kötü hissedemez ama beni biraz daha zorlasan birden kalkıp yürüyeceğimi ve ameliyatı yapabileceğimi düşünüyorsun ama yanılıyorsun.
Nadie se siente peor que yo pero si crees que puedes obligarme a mejorar para regresar al quirófano, estás equivocado.
Biraz kendini zorlasan bu şehirdeki herkes arasında bir bağlantı kuracağına bahse girerim.
Apuesto a que si prestaras atención encontrarías una conexión entre todos en esta ciudad.
Mike, bilmem ki zorlasan 10 dakika belki.
Mierda Mike. No lo sé... 10 minutos, pero eso es llegar al límite.
Ne kadar zorlasan da önemli değil.
No me importa lo mucho que me piques,
Zorlasan kırk hasta belki?
¿ Cuarenta pacientes apretados?
Keşke beni buna zorlasan!
¡ Apártate! Estoy empezando a desear que me obligues.
Kız bildiğin 9 numara, sen zorlasan 6 edersin.
Ella es un nueve y tú apenas llegas al seis.
Yüzde yüz haklısın ama ne bileyim bugün için, sadece bugün çılgınlıkta sınırları zorlasan?
Tienes razón al 100 por 100, tío, pero, no sé... ¿ Y si hoy, solo hoy... te vuelves completamente loco?
Bu mutfakta yaşayan bir canlıya, siz onu zorlasanız bile zarar vermeyecek tek kişi o.
Es el único en esta cocina que no podría dañar a un ser vivo, incluso si lo obligaras. ¿ Qué carajo está insinuando?
- Tamam ama oraya değil. Zorlasan da... - Tanrım.
- No puedes forzarlo sólo porque...
Evet ama birazcık zorlasanız iyi olacak.
Sí, bueno, puede que tenga que empezar a hacerlo.
Biraz zorlasan olmaz mı?
¿ Puedes convencerle?
- Zorlasan bile yemeğe elimi sürmem.
No comeré aunque me obligues. No, Veer.
Benden zorlasan ikinci sınıf olur ve senin sınıfın bile yok!
¡ Yo soy nivel dos como mucho y tú ni siquiera eres un nivel!
Biraz daha zorlasan canlı yayında vurur geçerdin.
Si insistías, caía a tus pies en cámara.
Gezegenimizin giderek zorlasan kosullarinda Yetisebilme kapsitesi olan tohumlar dizayn ettik.
Diseñamos semillas capaces de prosperar en los entornos cada vez más duros de nuestro planeta.
Sendeki yapıyla ve genetiğinle bedenini sağlam zorlasan laga luga yapmadan tam manasıyla egzersiz yapsan yani şimdi canavar gibi olurdun lan.
Porque con tu complexión y tu maquillaje genético... Si realmente presionas tu cuerpo... Y quiero decir realmente entrenar, nada de mariconerías, serías una maldita bestia.