Zorluyor tradutor Espanhol
1,459 parallel translation
Beni zorluyor, ve beni geriyor.
Llegando a los treinta, se ponen nerviosas.
Ve bu ilk defa beni gelecek yaşamıma bakmaya zorluyor.
Y eso me hace, por primera vez en la vida esperar el resto de mi vida.
Tanığı zorluyor.
Acoso al testigo.
Beni de kendisi gibi piyanist olmaya zorluyor.
Intentó obligarme a convertirme en pianista como él.
Başında da Yankeelerin şapkası var. Ve itiraf etmeliyim güvenlik görevlilerini epey zorluyor.
Usa una gorra de los Yankees y déjenme decirles, amigos que hace que el personal de los Cubs corra por su paga.
Polly şansını "Palamut" kelimesi ile zorluyor ama Dylan hemen "Pastırma" kelimesiyle cevabını veriyor.
Polly prueba las aguas con "bellota". Y Dylan responde con un golpe al cuerpo, "faro", por 20.
İşte sırtını çok zorluyor. Suyun ne kadar ağır olduğunu bilemezsin.
A lo mejor mi padre sólo va por el masaje, porque se jode mucho la espalda en el "curro".
Beni zorluyor.
Me está destruyendo.
Annem deli gibi zorluyor beni.
Mamá me está volviendo loco.
Ademir'den Jair'e, Bigode koşuyor, Jairzinho aldı, ona yetişiyor top şimdi Ademir'de, ondan Zizinho'ya, Matias Gonzales kesiyor Zizinho zorluyor ama Rodrigues Andrade kornere çeldi!
¡ Ademir para Jair, avanza Bigode, recibe Jairzinho, pasa por él... va para Ademir, Ademir para Zizinho, corta Matias Gonzales... insiste Zizinho, corta Rodrigues Andrade para el corner!
Golü zorluyor, şimdi Schiaffino!
¡ Centró en la arquería, y después Schiaffino!
Kendi hastalığını anlayabilmek için senin kapasiteni zorluyor.
Está tan trastornado que supera tu capacidad de comprensión.
Bu daha çok zorluyor.
Eso es lo que lo hace dificultoso.
Fakat aynı zamanda bir sınırlama yapmağa da zorluyor.
Pero también eso impone restricciones.
Vance başından beri kıyametin kopmasını zorluyor.
- Vance ha querido un apocalipsis desde el principio.
Güzelim, kafatası beni zorluyor.
Querida, me estoy quebrando la cabeza con este cráneo.
Onlara onun şeytani teklif yapmak için zorluyor.
Les obliga a cumplir sus órdenes diabólicas.
Kim zorluyor ki?
Bueno, ¿ quién la va a obligar?
"Cinayetin Teşhisi" ni son ses izliyor. Beni burada duvarların içinde yapmaya zorluyor.
Ella está mirando Diagnosis Murder con el volumen al máximo y se está acercando a la pared.
Annem çıkman için seni zorluyor mu?
¿ Mamá te forzó a salir?
Böyle şeyler karavan sorunu için beni zorluyor.
Me obliga a contarle lo del parque de trailers.
Mahalledeki her dükkan sahibini "sigorta" yaptırmaya zorluyor.
Extorsiona a toda la calle con "protección". - ¿ Eso te parece real?
- Referandumda kaybettik. Kesintiler bütçeyi zorluyor.
Como este referendo fracasó, las reducciones son duras.
Seanslar onu çok zorluyor.
Esas sesiones lo dejan exhausto.
Nefes tüpünü zorluyor.
Está resistiéndose al respirador.
- Hala zorluyor. - 3. oda!
- Sigue resistiéndose.
Jonas yok diye Mack zorluyor mu?
¿ Mack está azotando el látigo ahora que Jonas no está?
Çöp adamlar bile beni zorluyor.
Las siluetas son mi límite.
Dört tur zaten o sınırı zorluyor. Bunun için yeterince zamanımız var mı?
4 viajes ya exprimirían los recursos al límite.
Bizi zorluyor.
- Nos desconcierta.
Kutsanmış patronlarımız yeni yönetim için istatistikleri zorluyor.
Los benditos jefes crean estad � sticas que distraen para el nuevo gobierno.
İlk oyuncumuz, diferansiyel karterindeki masum bir civata kükürtle sertleşen yakıt borusundaki moleküler bağlara sürtünüp zorluyor. Çok uzun bir süre sonra bahtsız borumuz sonunda yırtılıyor.
Nuestro primer jugador, un perno inocente en la caja del diferencial que está desgarrándose en los lazos moleculares de nuestra línea de combustible vulcanizada hasta que nuestra manguera finalmente se rompe.
Barkas onları savaşa zorluyor.
Es Barca, los empuja a la guerra.
Hayatın sonu olduğunu bilmek sizi yaşamaya zorluyor.
Saber que hay un final te fuerza a vivir.
Buraya geldiğinden bu yana bizi o deneye katılmaya zorluyor.
Desde el segundo en el que llegamos aquí nos ha estado presionando con el ensayo.
Derdin ne senin? Jordan beni Dudemeister'larla dışarı çıkmaya zorluyor.
Jordan me fuerza a salir con los Dudemeister.
Dennis, Charlie onunla sevismem icin beni zorluyor.
Dennis, Charlie me está obligando a acostarme con él.
Walter ve Susan Perkins'in kaybı bizleri şu soruyu sormaya zorluyor. Yaptığımız iş bu riske değer mi?
La pérdida de Walter y Suan Perkins nos obliga a preguntarnos... si el trabajo que hacemos merece correr estos riesgos.
Beni bunları görmeye zorluyor.
Me está forzando a ver esto.
Seni zorluyor mu?
¿ Te está obligando?
Oğulları annelerine vurmaya zorluyor.
Obligó a los niños a golpear a sus madres.
Adamım bana karışmak düşmez ama Lynette.. bazen seni zorluyor.
Esto no es de mi incumbencia, pero Lynette te domina.
Metabolizması aşırı tepki gösteriyor sinir sistemini kapatmaya zorluyor.
Su metabolismo está sobrecompensando forzando su sistema nervioso a apagarse.
Bizi zorluyor, kullanmaya çalışıyordur.
Empujándonos, buscar quebrarnos.
- Beni onunla olmama zorluyor.
- ¡ El quiere que lo siga!
Bu hayalet Justine veya koça zarar vermek istiyor mu, bilmiyorum ama bildiğim şey ise onun çok kızgın olduğu ve işlerini berbat etmemi istememesi ve bizim sabrımızı zorluyor tamam, şimdi iki şey biliyorum
Este fantasma quiere herir a Justi o al entrenador... No lo sé. Pero lo que sí se, es que está muy molesto y no quiere que me meta con él.
Büyük bir mayonez kavanozu zorluyor.
El tarro alto de mayonesa está haciendo un ataque agresivo.
onları intihara zorluyor.
Se introduce en los cibercerebros y los obliga a cometer suicidio.
Yani bütçe komisyonu seni zorluyor, öyle mi? Evet.
¿ Te presiona mucho el comité de presupuestos?
Beni, hikayesini yaşamaya zorluyor.
Para obligarme a vivir una historia.
Taylor savcılarla Campbell'ın avukatı arasındaki pazarlığı zorluyor.
El comandante Taylor apuró las discusiones entre el fiscal y los abogados de Campbell.