Zıbar tradutor Espanhol
4,457 parallel translation
Yat, zıbar!
¡ Duérmete, maldito!
Yat zıbar artık Choocha, yoksa Bholi uyanacak...
Duérmete Choocha, duérmete, si no vendrá Bholi.
Hepsi zıbarıyor.
Están durmiendo todos.
Calder'la ilgilenesin diye seni barda öylece yalnız bıraktığım içi kusura bakma.
Lo siento, te dejé solo en el bar tratando con Calder.
Bu ve bunun gibi barınaklar, bilinçliliği ve umudu arttırmamız için tüm dünyada olması gereken sosyal kuruluşlardır.
Los refugios como este son el tipo de alcance necesitamos en todo el mundo para crear conciencia y aumentar la esperanza.
Eğer bir mini barı tamamen tüketip, sonra tekrar doldurtup bunu bir sonraki gece tekrar yapamayacağımı düşünüyorsanız düşündüğümden daha da aptalsınız demektir.
Quiero decir, si no creéis que puedo agotar el mini-bar, y tenerlo respuesto y volverlo a hacer la noche siguiente, entonces es que sois más tontos de lo que pensaba que erais.
Şimdi, yapımcıların seçkin polis timi Five-O'yla program yapacağımı söylediklerinde bar kavgasına gidip hırsız falan yakalayacağımızı sandım.
Cuando mis productores sugirieron que hiciera un reportaje... con el cuerpo elite de Hawaii, el Cinco-0... pensé que estaríamos interrumpiendo peleas de bar... o quizás reventando a ladrones.
"Burunlarımız, her daim barış içinde buluşsunlar" ın Almancası.
Es alemán para "nuestras narices, que se reúnan en paz."
VIP odasını da öyle. Barı da kapatacağız. - Güzel.
También queremos la sala VIP y vamos a alquilar también toda la barra.
Bir bar ile ortak bir kapımız varsa molalarım daha uzun ve sarhoş geçecek demektir.
Si compartimos una puerta con el bar, mis frenos están a punto de ponerse largos y borrachos.
Seni, altı yıl önce Naperville'deki bir barın arka sokağında işlenen cinayete bağlayan bir tanığımız var.
Tenemos un testigo que te conecta al disparo detrás de un bar en Naperville hace seis años.
200 ) } Bu dünyayı yalnızca savaşma arzusu değiştirebilir 200 ) } Sana gülen domuzları görmezden gelip... 200 ) }... ilerlemek için irade gücünü kullan 200 ) } Susumu Ishi wo Warau Butayo 200 ) } Kachiku no Annei Kyoi no Han'ei 200 ) } Artık barış sarhoşu hayvanlar gibi yaşamak yok 200 ) } Bizler özgür aç kurtlarız!
200 ) } Somos tan libres como lobos hambrientos 200 ) } El camino de la humillación te hace encerrar tu poder podrás matar a tu presa 200 ) } recoge tu arco y dispara rápidamente una flecha ardiente
Bir süre daha buralarda takılacağız ardından bara gitmeye karar vereceğiz ve kafaları çekeceğiz.
Vamos a estar por ahí durante un buen rato hasta que decidamos que es la hora de irnos al bar y ponernos como una cuba.
Bu bizim barımız mı? O.J.?
Oh, ¿ ese es nuestro bar?
O'Hooligans barmenlik kursunda tanıştınız sonra o restoran yönetimi çalışmak için üniversiteye devam etti ya. Barda organizatör için açık pozisyon var ya?
¿ Recuerdas cómo os conocisteis en la coctelería Hooligans y luego ella se volvió a la escuela a estudiar gestión de restaurantes? ¿ Y cómo esta ese evento abierto para el puesto de director en tu bar?
Jimmy, bar çadırında seninle tanışmak isteyen bir kız var.
Jimmy, hay una chica que quiere verte en el puesto del bar.
911'i siz mi aradınız? Barı aradık.
¿ Llamaron al 911?
-... çok büyük bir barımız var. - Peki kasa?
- ¿ Y la cámara acorazada?
Çoktan barıştığımızı sanıyordum.
Creía que lo habíamos dejado pasar.
200 ) }... ilerlemek için irade gücünü kullan 200 ) } Kachiku no Annei Kyoi no Han'ei 200 ) } Artık barış sarhoşu hayvanlar gibi yaşamak yok 200 ) } Shiseru Garou no Jiyuu wo 200 ) } Bizler özgür aç kurtlarız!
200 ) } Nuestra complacencia como el ganado refuerza esta falsa realidad 200 ) } Somos tan libres como lobos hambrientos
Donna'nın kuzeninin barı evin köşesinden sağa dönünce, biz ordayız.
El bar del primo de Donna está a la vuelta de la esquina del loft, así que sabes dónde encontrarnos.
- Kadın gazeteci olduğunuza göre her ikisinin özelliklerini bir miktar barındırmanız gerektiğini düşünmüştüm.
Imaginé que tendría que ser un poco de ambas cosas al ser del periódico.
Beni barış içerisinde bırakmayacaksınız.
Nunca me dejaréis en paz.
Artık barış sarhoşu hayvanlar gibi yaşamak yok Bizler özgür aç kurtlarız!
200 ) } Nuestra complacencia como el ganado refuerza esta falsa realidad 200 ) } Somos tan libres como lobos hambrientos
Kız kardeşim tüm şehirdeki içki dükkanındaki faturaları.. .. bar hesaplarını ödüyordu.. .. The Red Pony'de dahil olmak üzere.
Mi hermana estaba pagando cuentas en bares, facturas de licorerías por todo el condado, incluyendo el Red Pony.
O kızı geçen gece bardayken gördüm altına işemiş gibi görünüyordu.
Ve. ¿ Sabes? Le vi saliendo del bar con ella la otra noche, y ella parecía haberse meado encima.
Duydum ki geçen gün Finley ile bardaymışsınız aynı bizim Lisa King gibi ıslak ıslak takılmışsın falan? Köpük banyosu mu yaptırıyordun?
Bueno, escuché que Finn y tú estuvisteis en el bar la otra noche, y que fue un poco Lisa King en la zona de la entrepierna, ¿ no fue así? El arroyo vuelve a burbujear.
Reşit olmayan kızlarsız nasıl gizli bir dükkan işletebilirsin ki?
¿ Cómo funcionará un bar clandestino sin tener chicas menores?
Bar dışında mal ya da kız satmak yok.
No hay productos, y no hay chicas fuera del bar
Duvarlar günlük hayatımızın aldatıcı barışıyla beraber anında yıkıldı.
En un instante, destruyeron las murallas, junto la paz que solíamos tener.
Ayrıca züppe biri, seninle tanıştığımız o güzel barı işletemez.
Y, además, yo no creo que un snob correría ese establecimiento increíble que yo te conocí ayer.
Zaten bar'a gidiyoruz, Ne yapacağız? Parayı çantaya koy. Kendi barımıza.
Vamos de camino a un bar, que es nuestro.
İnsanlardan alacağınız en büyük ödül çoğunlukla giderken sırtınıza vurulan bir el ve böbürlenme hakkı ile motorunuzla yaptığınız gösterişti.
La gente quiere destacarse... La recompensa más grande que algunos obtienen de ella es estacionaria en la puerta de un bar y que la gente admire su moto.
Motosiklet gecesi o gece buluşulan bir yer, bir restoran ya da bir bar olabilir, veya kahve dükkanı veya bir otopark, ve sebep farketmez orada buluşulur. Motorunuzu park eder ve diğer insanlarla sohbet edersiniz, sürüş için plan yapar ya da sürüşe çıkarsınız.
"Bike Night" es... una noche en algún lugar puede ser un restaurante, un bar, un café, un estacionamiento y por alguna razón los motociclistas se juntan ahí estacionas tu moto, hablas sobre motos, planeas viajes, quizás sales a dar una vuelta...
Alice, barınacak bir yer bulmalıyız.
Alicia, deberíamos buscar un refugio.
Burası bizim Tanrıça Barımız.
Este es nuestro bar celestial.
Biz barışçıyız.
Somos amantes.
Yani barıştığımızı sanıyordum.
Quiero decir que pensaba que íbamos a volver juntos.
Yarısı boş katımızın barında olacağız.
Estaremos en el bar o en nuestro piso medio vacío.
Şerif, karısından kurtulmak istediğini söyleyen her adamı içeri tıksaydınız bütün hapisaneler dolar ve bütün barlar da boş kalırdı.
Sheriff, si encerrase a cada tipo en un bar al que se le llena la boca sobre querer que su mujer desaparezca, todas las cárceles estarían llenas y todos los bares estarían vacíos.
- Beni bara bıraksanız olur mu?
¿ podrían dejarme en el bar?
# Artık barış sarhoşu hayvanlar gibi yaşamak yok # Bizler özgür aç kurtlarız!
200 ) } Nuestra complacencia como el ganado refuerza esta falsa realidad 200 ) } Somos tan libres como lobos hambrientos
Barınak aramalıyız.
Tenemos que buscar refugio.
Barınağımız var.
Tenemos un refugio.
Barışçıl insanlarız biz.
Venimos en son de paz.
İğrenç tabelalara bakılırsa Big Augggie'nin Bayou Bar'ındayız.
De acuerdo con la horrible señalización, el bar de los pantanos de Big Auggie.
Belki de barışırız.
Quizá lo hagamos.
Bölgenin hemen dışında 6 gececi adamımız öldürülmüş.
6 de los nuestros fueron asesinados en un bar fuera del distrito, caminantes de la noche.
Çoktan barıştığımızı sanıyordum.
Pensé que estaba olvidado.
Ayrıca sizin 2 sene önce bir barda tanıştığınızı ve sizi tanımıyormuş gibi davrandığını da belirtmişler.
También afirman que ambos se encontraron en un bar hace dos años. Y que ella fingió no conocerte.
Yoldaşlarıyla beraber Ezra Kleinfelter'ın düşmanlarının bu evde barındığını düşünüp hayatımızı mahvetme girişimlerine başladılar.
Él y sus compatriotas han razonado de que los enemigos de Ezra Kleinfelter residen aquí, y ahora planean someternos a una vida en ruinas.