English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Z ] / Zıkkımın

Zıkkımın tradutor Espanhol

82 parallel translation
Bu zıkkımın ne kadarını çıkaracağız?
¿ Y cuánta porquería de ésa deberemos sacar?
Hey, nasıl oynandığını biliyoruz bu zıkkımın.
Oye, sabemos jugar al softball.
O zıkkımın zararlarını biliyor musun?
¿ Sabes el daño que te hace eso?
- Anne? - Zıkkımın kökü var, yer misin diyorum?
- Quieres una tajada de sandía?
- Baba, ne oldu? - Zıkkımın kökü oldu!
- Un montón de mierda pasa!
Bu zıkkımın daha koklamadan leş gibi koktuğunu bilmiyor musun?
¿ No sabías que la mierda apesta antes de que la huelas?
Bu zıkkımın adı ne?
( en siciliano ) ¿ Que comida es esta?
Eh, sen... ve gelmiş, geçmiş ve gelecek... tüm insanlar zıkkımın kökünü içebilir.
Entonces tú... y todos los seres humanos del planeta... pasados, presentes y futuros pueden beber orina de yegua.
Zıkkımını da yanında götür!
¡ Guardar vuestra mierda juntos!
Ya da zıkkımın peki?
¿ Quizás un poco de cuervo?
Bu zıkkımın ne kadarını çıkaracağız?
¿ Cuánto de esa basura vamos a aspirar?
Zıkkımınızı adlandırın.
¿ Cuál es tu veneno?
Lütfen o zıkkımın sesini kısabilir misiniz?
¿ Quieren bajarle al volumen?
E'si o zıkkımın kayıp olduğunu öğrenecekler demek.
Significa que encontrarán lo faltante.
Hayır. Asıl garip olan şey telefon denen bu zıkkımın, hayatımızın içine işlemiş olması.
No, el teléfono es un aparato que ha estado ahí durante muchos años.
Bilmem Ne Zıkkımın Gücü?
¿ El poder de qué demonios?
"Sana zıkkımın kökünü getirdim. Tam ağzına lâyık çünkü insana kök söktürüyorsun."
"Aquí van unas madalenas de plátano con nueces porque eres como un plátano y me vuelves loca."
Bu zıkkımın yasal olması sadece an meselesi, çocuklar.
Es sólo cuestión de tiempo que legalicen esta mierda.
Bakl, farz edelim ki ayaklarımızı yere basıp, mantıklı konuşalım, benim gibi bir bıkkın bile bunu yapabilir.
Mira, supón que descabalgamos... y utilizas palabras que tengan sentido... para un tarugo como yo.
Huzura kavuşturduklarımızın bıkkınlığı bize yük oluyor. Ya sen kardeşim?
El cansancio de aquellos a quienes traemos la paz te pesa.
- Canınız mı sıkkın senatör?
- ¿ Le preocupa algo, senador?
Kaçınmaya çalıştığımızın % 99'u bıkkınlık ve % 1'i korku paniktir.
Es un 99 % de aburrimiento y un 1 % de pánicos y miedo a las cagadas. que intentaremos evitar.
Fındıkkıranınız var mı?
- ¿ Tienen un cascanueces?
İyi Seyirler... Biraz canınız mı sıkkın, efendim?
Se le ve aplatanado.
Fleischman, senin canın sırf Pierre'e inandığımız için hepimizin moron olduğumuzu düşündüğün için sıkkın.
Te deprime pensar que somos idiotas por creer en Pierre.
# Bir başımıza ve canımız sıkkın
Solos y muy tristes.
Kendi zıkkımını içmeliydin.
Échame una mano.
Çıkın dışarıda için şu zıkkımı!
¡ A fumar afuera!
- Hayır, zıkkımın kökü.
- No.
Meksika birasını zıkkımlanmayacağım.
No pienso beber puta cerveza mexicana.
Anlaşılan Britanya'da uygun farklı bir anlama geliyor,'Kaldıraç'ın asansör ya da " zıkkım'ın sigara anlamına gelmesi gibi.
Los británicos tienen otra definición de la palabra "justo," como tienen "elevador" para ascensor o mariquita para ciertos insectos.
Bana karşı bıkkınlığınız Noel Baba'yı cezalandırırsa, buna çok şaşıracağımın ve dehşete düşeceğimin kayıtlara geçmesini istiyorum. Duydum.
Sí.
Sen her zaman o kanepede, bizi canımız sıkkın olduğu zaman güldürmek için varsın.
Siempre estás en el sofá para hacernos reír cuando estamos tristes.
Bu zıkkımı kardeşine bulaştırırsan emin ol sana unutamayacağın bir dayak atarım.
Si le das esto a tu hermano, te daré una paliza que no olvidarás.
- Sanırım biraz canı sıkkın. Bir şey yapmamız gerekir mi?
Está mal, eso creo... deberíamos hacer algo?
Ne yazıkk ki bütün gül ameliyatta olacağım. Fakat hala kaybınız için üzgünüm.
Tengo que trabajar todo el día, pero la acompaño en el sentimiento.
Neden bu zıkkımı her gün yemek isteyeyim ki geri zekâlı kadın?
No quiero comer esa porquería todos los días, idiota.
ESPN'i ara, çünkü bu zıkkımı kendin yazamazsın.
Llamen a ESPN, porque no pueden escribir esto.
Geçen hafta, canı sıkkın bir postacımız daha oldu.
La semana pasada tuvimos a otro cartero contrariado.
Aradığımız canı sıkkın bir firma ya da yatırımcı olabilir.
- Podría ser un socio descontento o un inversor a quien estamos buscando.
Ne yapmalı... bir öpücük,... bir dokunuş... şafağın kızıllığı... Akorlarımızda başıboş dolaşan sözler olmaz bıkkınlık veren nakaratlar olmaz...
¿ Qué se necesita... un beso en una caricia... rubor de la aurora... sin notas errantes en nuestros acordes, ni refranes que se vuelven aburridos...
Canınızın sıkkın olduğunu biliyorum ama hatırlayabileceğiniz herhangi bir detayın bize yardımı dokunabilir.
Sé que estabas en una posición incómoda, pero necesito detalles. Nos podrían ser útiles.
Tüm zamanımı sana sağlıklı yiyecekler pişirmekle geçirdim, sen de gittin, Allah biliyor ya, nelerle zıkkımlandın.
Paso todo el tiempo cocinando ricas comidas para ti, y tú luego vas y te atracas con Dios sabe qué.
- Canımız sıkkın galiba.
Estamos de mal humor.
Kapatın şu zıkkımı!
¡ Apaga esa mierda!
Yoksa "küçük kız" ın canı hâlâ Thorsen'in lafına mı sıkkın?
¿ Está'la niña'todavía molesta sobre el comentario de Thorsen?
- Ne zıkkım kullandığınız umurumda değil.
No me importa que drogas estaban tomando tus amigos.
Peki Polis Randal'ın odasından ne zıkkım aldı?
Bueno, ¿ qué clase de trastos se llevó la policía de la habitación de Randal?
Biz zıkkım yerken Mİ? Ne hâyrı olacak bu oğlanın sana?
¿ Mientras comemos mierda aquí?
Bu zıkkımı bıraktığını söylemiştin!
Me juraste que habías terminado con esta mierda!
Bu sabah sıkkın mıyız biraz? Hayır.
- ¿ Estás un poco triste hoy?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]