English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Z ] / Zıpır

Zıpır tradutor Espanhol

4,309 parallel translation
Çünkü bu vurucu ekibin lideriyim. Bunun adı Zıpır. Silah ve patlayıcı uzmanım.
La foca es Short fuse, armas y explosivos.
Zıpır, Onbaşı bizi ona bağlayın!
Short fuse y Corporal ¡ Dénos un empujón!
Zıpır, onu elinden sala kelepçelemen gerekiyordu.
¡ Short fuse! , Debíamos encadenarlos al bote!
Zıpır, gözlükler...
Short fuce, anteojos.
22.00'da Zıpır bilumum kendinden güdümlü su altı nano patlayıcılarıyla gövdeyi deler.
2200 entra Short fuse y tira un enjambre de dardos subacuáticos dirigibles.
Zıpır
Short fuse
Popo sallamak, P-pop ya da kalça zıplatmak, adına ne derseniz deyin tek ihtiyacınız olan çalışan bir kalça, doğru tavır ve eğitim.
Aunque lo llamen meneo del culo, twerking, o Sissy Bounce, tan solo necesitáis un buen culo, buena actitud y practicar.
Peki o adamları oradan nasıl uzaklaştırıp mermileri alacağız?
Está bien, ¿ cómo alejamos a esos tipos de ahí para poder sacar las balas?
Acımasız biri gibi görünmek istemem ama, onu müşahade altına alıp yatıştırıcı birşeyler veremezmisiniz?
No quiero sonar cruel, ¿ pero no podrían atarla a la cama y darla sedantes o algo?
Bir avuç ilaç alıp çıldıran normal bir kişi tarafından saldırıya uğradınız.
Fuiste atacado por un chico normal que tomó un montón de drogas, perdió la cabeza y te atacó.
Babanın bize sağladığı imkanlar ve füzeler sayesinde, Mount Rushmore'daki faşist yüzleri ortadan kaldırıp onların yerine dünya tarihinin bilinen en iyi solcularını koyacağız.
Al dirigir precisamente una andanada de misiles que tu padre adquirió para nosotros, vamos a darle nueva forma a los despreciables fascistas del Monte Rushmore seremos los mayores izquierdistas de la historia.
Smith, izin ver takdim edeyim bunlar seni kaçırıp beynini yıkayan ve antikapitalist sağcılar gibi davranan CIA ajanlarımız
Smith, déjame presentarte a los agentes de la CIA que pretendían ser activistas anticapitalistas para te que pudieran secuestrar y lavarte el cerebro.
Birer battaniye çekeriz, sarınıp sarmalanırız?
- ¿ Solo nosotros? ¿ Nadie más?
Seni gömüldüğün yerden alıp, yüzyıllardır bulamadığımız bir yere saklayarak.
Manteniéndote escondido en donde sea que estuvieras enterrado estos siglos. Un lugar que no pudimos encontrar.
Bu şok dalgası bir şahmerdan görevi görerek maddeyi sıkıştırıp ateşler ve yıldızın doğum süreci devam eder.
La onda funciona como un ariete que comprime y enciende la materia, continuando el proceso de creación de estrellas.
Bileklerinde bağlanma izleri var ve ne kadardır kayıp olduğunu söylemek imkânsız.
Tiene marcas de ligaduras en las muñecas, y es imposible decir cuánto tiempo llevaba desaparecido.
Avımızı tuzağa düşürüp güçlü çenemizle kollarını bacaklarını koparırız ve gözlerine bakıp hayatının sona ermesini izleriz.
Atraer a su presa a una esquina y... Partir sus extremidades con nuestras poderosas mandíbulas. y ver la vida escaparse de sus ojos.
- Gold olmadan burada tıkılıp kalırız.
- Sin Gold, estamos atrapadas aquí.
Aralıksız beş saat atari oynayıp aşırı pizza yemiş ifadesi...
Son cinco horas de Space Paranoids y mucha pizza.
Berbattı çünkü birkaç günlüğüne ayık olurdu, ama sonra kafası öyle iyi olurdu ki, beni ayrıldıklarından biriyle karıştırıp kaldığımız yer neresiyse, oradan kovardı.
Horribles porque aguantaba sobria unos días, pero entonces se colocaba tanto que me confundía con algún tío con el que había roto y me echaba de donde fuera que estuviéramos viviendo.
Çalışmaya kendimi kaptırıp kadınsı tarafınızı göz ardı etmiş olabilirim.
Me pongo en "modo negocios" y puede que no haya sido observador, entonces yo... puede que haya pasado por alto su...
Dışarı çıkarıp sarhoş edelim. Yeni biriyle tanıştırırız belki.
¿ Sacarlo, emborracharlo, tal vez conocer a alguien nuevo?
Hayır, beraber buradan çıkıp sana yeni birini bulacağız. Tamam mı?
Vamos a sacarte de aquí, y te encontraremos otra mujer, ¿ de acuerdo?
Her sınavda beni çağırıp rahatsız ediyor.
Llama todos los días.
Ben cevaplayayım. O kadar kendine saygısı yok ve çaresiz durumda ki kız kalkıp bizimkinin babasıyla bizimkinin yatağında yatıp videoyu YouTube'a koysa yine gidip çiçek alır ve evlenme teklif eder.
Bueno, si me permites tiene tan poco amor propio y está tan desesperado por la más pequeña prueba de afecto que ella podría, literalmente, dormir con su propio padre en su propia cama y subir el video a YouTube y aún así él le compraría flores y le pediría que fuera su esposa.
Herkes kızlarınla dolaşıp izci kız mısırı satıyordu.
Todo el mundo iba a venir en torno a con sus hijas, la venta de las Girl Scouts de maíz.
Mesela sizin robotu ele alalım bir araya gelmesi gereken o kadar benzersiz fikir ve kavramın olması... Ama yaptığınız işe hürmetle yaklaşıp içine ruhunuzu katarsanız kendi başına bambaşka bir hayat şeklini alır.
Pongamos a tu robot, por ejemplo... tantas ideas y conceptos dispares que todos tienen que unirse, pero si te acercas a tu trabajo con reverencia y viertes su alma en él, comienza a tener una vida propia.
Altı yıl önce kız kardeşini kaçırıp öldüren adam olduğundan emindi.
Estaba convencida que él había secuestrado y matado a su hermana hace seis años.
Eşyalarınızı toplayıp saat 8'de hazır olun.
Empaquen y estén preparados a las ocho.
İşe alımlarını hızlandırıp müvekkil kayıpları üzerinde çalışacağız.
Aceleramos las contrataciones y trabajamos en los clientes perdidos.
Bu nakli şimdi başlatıp yarın sonuçlandırırız ya da kiliseye yaklaşırsanız yürürlükten kalkacak.
Un acuerdo que podemos comenzar ahora mismo y finalizar mañana, o... se esfumará si pisas cerca de esa iglesia.
Haberlerin hepsi kötü sayılmaz. Teorim doğruysa seçimlerini durdurmak için kargaşa yaratmamız yeterli olacaktır. Ortaya atılıp kontrol edileni harcayarak panik yaratabiliriz.
no todo son malas noticias. provocar una conmoción que detenga su selección debería ser sencillo. detener a quien sea que está siendo controlado y provocar el pánico.
Evet, ama bu cevabı reddediyorum eğer beni yere yatırıp suçlayacaksanız.
Sï, pero me niego a responder a eso en términos que me puedan incriminar.
Sanırım beyni çıkarıp zırha yerleştiriyorlar.
¿ Qué te hacen? Creo que te extirpan el cerebro y lo meten en una armadura.
Tıpa tıp aynı bir kutu yaptırırız.
Haremos una caja idéntica.
Çok para kazanıp gözlerine estetik yaptırırız. Daha güzel görünürler.
Si haces mucho dinero y te operas los ojos entonces serás realmente hermosa.
Sanatı çok seven, kıpır kıpır bir kızıl görüyorum.
Veo una pelirroja que ama el arte.
Eğer sizi uykuda yakalarlarsa, sizden bir ısırık alıp, kafanızı koparabilirler.
Si te atrapan dormida, pudieran arrancarte un trozo, morderte la cabeza.
R.I.P.D. polisleri yemek yemez, biz uyku uyumayız.
El D.D.E.P. no come ni duerme.
Cooper benim tanığım, Bay Anderson'ı tutuklayıp Jake'in cezasını kısaltırız.
Cooper es mi testigo. Si arrestamos al Sr. Anderson, reduciré la condena de Jake.
Selma'nın silahsız insanlarına karşı bu öfke dolu şiddet devam ederken göz yaşarıcı gazla saldırıp savaştaki düşmanmışcasına coplanırken dostlarımıza karşı hepimizin taşıdığı bir sorumluluk olduğu için bu ülkenin hiçbir vatandaşı kendinin suçsuz olduğunu söyleyemez.
Mientras la violencia continúa rabioso hacia las personas desarmadas de Selma, mientras son agredidos con gases lacrimógenos y porras como un enemigo en una guerra, ningún ciudadano de este país puede llamarse a sí mismos sin culpa, pues todos tienen una responsabilidad para nuestro prójimo.
Bir taraftan onu bağrına basmak istemiştir, fakat bir kere duvarlarını kaldırıp bunu yapsa kendi kızına olanlarla beraber, paramparça olurdu.
Creo que parte de él quería abrazarla, Conectarse con ella, pero para hacer eso, para tirar el muro, podría haberlo destruido.
Talimatlar basılırken Wyldstyle'la Japoştırıcı'yı bulup o şeyi üzerine takıp evreni kurtaracağız.
Una vez que impriman las instrucciones Estilo Libre y yo entraremos a la sala del aplicador pondremos la cosa en la otra cosa y salvaremos el universo.
Parçaları koparıp, duvarlarınızı kırın!
¡ Quiten las piezas! ¡ Derrumben sus paredes!
Hitit atlıları savunmamızı kırıp saldırılarına başladılar.
"Las cuadrigas hititas atravesaron nuestras defensas y comenzaron su ataque".
Geri kalanımız öylece dolaşıp hayatlarımızın nasıl sonlanacağı ile ilgili hayal kırıklığına uğramamaya çalışıyoruz.
Pero el resto de nosotros tratamos de no estar decepcionados con el modo en que salieron nuestras vidas.
- Tutuklattırıp kodese mi tıktıracağız?
¿ Hacer que nos arresten para llenar las cárceles?
Şu kıytırık rodeo yıldızıyla kaçıp, Minik yavrularını bize bıraktı.
Ella salió con esa estrella del rodeo en quiebra, y dejo a sus pequeños pollitos con nosotros.
"Kıçınızı kaldırıp mücadele etmezseniz çok yakında öleceğiz."
"Nos vamos a morir muy pronto, al menos que se levanten de su maldito trasero y peleen."
Eğer kız arkadaşım alınıp satılan bir orospu olmak için yatırımcı herifin tekine kaçmış olsaydı o kadar sinirlenirdim ki ne yapacağımı bilemezdim.
Mi novia me dejó por algún constructor cabrón. Acabo de enojarme tanto que no sé lo que hago.
Damdan su sızıyor Yağmur başımın üstüne yağıyor Tıp tıp, tıpır tıpır damlıyor...
Y la lluvia que cae en mi cabeza sin parar, me moja, drip, drap, dripidi, drap.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]