Çalmak tradutor Espanhol
4,620 parallel translation
Benim paramı çalmışsın. Hayır, çalmak değil.
Tu robaste mi dinero no, no robé..
Çalmak suçtur.
El robo lo es.
Ne bileyim, yalnız çalmış olmak için para çalmak ve sonra silah taciri bir kaçakçıya satmak pek Neal'ın yapacağı bir işe benzemiyor.
No sé, robar las monedas solo para cogerlo, y luego venderlas a un traficante de armas no parece muy del estilo de Neal.
Burada oturup çalmak nasıl bir duygu?
Dime, ¿ qué se siente al haberlo conseguido?
Trick'ten çalmak.
Robarle a Trick.
- Zehir çalmak buna çok uyar.
- La toxina sería perfecta para eso.
Kapı çalmak mı?
¿ Tocar?
Lee Bysack, polisin zamanını çalmak seni tutukluyorum.
Lee Bysack, te arresto por hacer perder tiempo a la policía.
Ama benden çalmak?
¿ Pero robarme?
Eğer onları çalmak yerine, sadece sana ait olsalardı ne olurdu?
¿ Qué tal si en lugar de robar estas joyas, sencillamente... te pertenecieran?
Ya çalmak zorunda olmadığın bir pozisyon bulursam?
¿ Qué si vengo con una posición dónde no tienes que tocar?
Şarkılar yazıp, oturma odanda çalmak...
Escribir canciones, tocarlas en tu salón.
Kış kapıyı çalmak üzere.
El invierno está a la vuelta de la esquina.
Bir dahaki sefere hastalarımı çalmak isterken beni uyarır mısın?
¿ Qué tal si me avisas la próxima vez que quieras robarme a uno de mis pacientes?
David Boreanaz'ı gerçekten seviyor musun, yoksa sadece babamın fikrini çalmak için rol mü yaptın?
Quiero decir, ¿ aunque sea te gusta David Boreanaz, o todo fue solo una estafa para robar la idea de mi padre?
Ben yemek çalmak zorunda kalıyorum sense bakım paramızı içkiye mi harcıyorsun?
Tengo que robar comida ¿ y te gastas el dinero en alcohol?
Geriye tek kalan anahtarlarınızı çalmak için asil bebekleri oynatmaktı.
Todo lo que restaba era que los reyes niños le robaran las llaves. Sí, pero no necesitaba las llaves.
Ohh doğru, ben bir asyalıyım, keman çalmak zorundayım.
Porque soy asiático debo tocar el violín.
Kilise, Harper's dergisinde şiir okumak, güneş denizin üstünde batarken jakuzimde obuamı çalmak.
Iglesia, hacer el acróstico de la revista Harper, tocar mi oboe en el jacuzzi mientras el sol se pone en el Estrecho de Puget.
Kim filmin orada çalmak için bizim hırsızlar gönderdi.
Quien envió a nuestras ladronas a robar el carrete.
Ama neden şimdi filmi çalmak, 14 yıl sonra?
¿ Pero para qué robar el carrete 14 años después?
Millie, sence gramofondan çalmak kafi gelecek midir?
Millie, ¿ crees que poniendo la victrola será suficiente?
Kamyonlarının modeli santrifüjü çalmak için kullanılanla uyumlu.
Su camión coincide la marca y modelo del camión el ladrón utiliza para robar la centrífuga.
Pakistan'ın nükleer silahlarını korumak için yapılan plan aynı zamanda, onları çalmak içinde kullanılabilir.
El plan de asegurar las armas nucleares de Pakistán podría servir también como un plan para robarlas.
USB belleği çalmak ve en kötü düşmanını katil gibi göstermek.
Bueno, robar un pendrive e inculpar a tu peor enemigo asesinato
Bu çalmak olmaz. O bize verdi!
No es un robo. ¡ Ella nos lo dio!
O halde 3XK dosyalarını çalmak için neden tüm bu cinayetleri işledin?
Entonces ¿ por qué hiciste todo esto para robar los archivos del 3XA?
Büyük ihtimalle, Washington morgundan ikinci casus kalemi çalmak için FBI ajanı taklidi yapan, aynı kişi.
Probablemente el mismo tipo que se hizo pasar por un agente del FBI para robar una segunda pluma espía en la morgue de Washington.
Affedersin. Uyuyorsundur diye kapıyı çalmak istemedim. Ben de pencerene uzanan su borusundan tırmanıverdim.
Lo siento, no quería llamar a la puerta por si estabas dormida así que trepé por la tubería hasta tu ventana.
Kapıyı çalmak için zahmet etmeseydin.
¿ Por qué te molestas en golpear?
- Motosiklet çalmak gibi mi?
- ¿ Una moto robada?
Kapı çalmak sinsice izlemek sayılmaz, Leon.
Llamar a la puerta no es acechar, León.
Başkasının düğün pastasını çalmak uğursuzluk getirirmiş.
Porque robar una tarta de bodas, es igual a mal karma.
Benden çalmak için mi tüberkülozu serbest bıraktın?
Tu libersate la tuberculosis para poder robarmela?
Çalmak demeyelim, daha çok ödünç almak.
No es un robo, es más como un préstamo.
Sana manevi destek olmak, ilk bonfile sandviçimi yemek ve özgürlük çanını Wrecking Ball gibi çalmak istiyorum.
Voy a ir contigo como apoyo moral, para comer mi primer sándwich de queso y para cabalgar la campana de la libertad.
Başkalarına ait, Bir kaç yüz milyon doları çalmak, Birilerine hedef olmak demektir.
Robar unos cientos millón de dólares de dinero de otras personas, alguien está atado conseguir enumeró.
Tablo çalmak 2 yıl, antika porselen 1 yıl.
2 años por la pintura, 1 año por la porcelana.
Çalmak isterdim Iris ama ne yazık ki sistemde bu parça yok.
Me encantaría Iris, pero no está en el sistema.
" Satın almaktan kastım, çalmak zorunda kaldım.
Y con comprar quiero decir robar.
Çalmak için duygu lazım.
Necesito emocionarme para tocar.
Bunu çalmak istiyorum.
Quiero tocarlo.
Çalmak doğru bir şey değildir ama biz bunun için kimseyi öldürmeyiz.
No está bien robar, pero no matamos gente por ello.
- Evet ama grup olmadan çalmak? Hem de olanların hemen ardından.
Sí, pero me refiero a que tocarán sin su banda luego de lo que pasó.
Tamam, siz düğünde çalmak istiyordunuz, değil mi?
Muy bien, chicos ¿ Quieres jugar bodas, ¿ verdad?
"Barneys'te kocamla tartışıp başka bir takım çalmak için Macy's'e geldim."
"Discutí con mi esposo en Barney's así que vine a Macy's a robar otro traje."
Bu paylaşmak değil, çalmak demek Jamie.
Eso no es compartir, Jamie, es robar.
- Yoksa benimle mi çalmak istemiyorsunuz?
¿ o solo no quieres tocar conmigo? Gracias por el café.
Gerçekten de gidip çalmak istemiyor musunuz bunları?
¿ En realidad seriamente no deseas salir a tocar esas?
"Kapı çalmak" diye bir şey duymadın mı?
¿ No has oído lo de tocar?
BUZZ 104 sokak partisinde çalmak için teklif aldık.
Se nos pidió tocar en BUZZ 104 la Fiesta de la Cuadra.