Çıkmıyor tradutor Espanhol
2,842 parallel translation
- Çıkmıyor musunuz?
- ¡ ¿ No van a irse?
Okula gitmek istemiyor. Odasından neredeyse hiç çıkmıyor.
No quiere ir a clase, en realidad no quiere salir de su habitación.
Lashkar çıkmıyor.
Lashkar no existe.
Dışarı çıkmıyor, içeri almıyor.
No quiere salir, no me deja entrar.
Kızmamışsındır umarım, misafir evindeki televizyonda bu kadar yakışıklı çıkmıyor da.
Espero que no te moleste, pero la TV de la casa de huéspedes simplemente no les hace justicia.
Yüksek kıdemli müttefiklerin telefonlarına çıkmıyor.
Sus aliados de alto nivel no cogen sus llamadas.
Sigortadaki kadına amcık dediğimden beri telefonlarıma da çıkmıyor.
Llamé a la señora del seguro zorra, y ahora no consigo que se vuelva a poner al teléfono.
Biliyorum bunu yapmamalıyım ve sen Jenny ile çıkıyorsun ama öpüşmemiz aklımdan çıkmıyor.
Sé que no debería hacer esto, y sé que estás viendo a Jenny, pero no puedo dejar de pensar en el beso.
Aklımdan bir türlü çıkmıyor.
No puedo atraparla.
Şimdi de ortaya mı çıkmıyor?
¿ Y no se presenta?
Çıt çıkmıyor.
Están muy callados.
Çıkmıyor. Çıkmıyor dışarı. Sert çekince çok acıdı!
No sale.... ¡ no sale! ¡ Duele más cuando empujo!
Anne, bu sürüngen banyodan çıkmıyor!
Mamá, ese retrasado no sale del lavabo.
Neden dışarı çıkmıyor?
¿ Por qué no sale?
Zavallı çocuk, pek dışarı çıkmıyor.
Pobrecillo, no sale mucho.
Beni almak için arabadan dışarı bile çıkmıyor musun?
¿ Ni siquiera te bajarás del carro hasta la puerta para venir por mi?
Ama buradaki etlerden yara bandı çıkmıyor.
Pero este sitio tiene 100 % menos tiritas en la carne.
Üzgünüm, bir sonuç çıkmıyor.
Lo siento. No sale nada.
Hayır, hayır. Baba, Boyd şaka mı şeker mi için çıkmıyor.
- No, no papá, boyd no hará "dulce o truco".
Julia'ya ne olduğunu öğrenene dek, kimse içeri girmiyor, kimse de dışarı çıkmıyor.
Hasta que no sepamos qué le pasa a Julia, nadie entra, nadie sale.
Bailey 48 saattir laboratuardan çıkmıyor.
Bailey no ha salido del laboratorio en 48 horas.
Sesin fısıltı gibi çıkmıyor, Kepner.
Tu voz no susurra, Kepner
Oregon? Yumurtalıkta bir şeyler var, çıkmıyor.
Hay algo de huevo en la bandeja que no va a salir.
Çıkmıyor.
No me está viniendo
Çok güzel, hiç sesi çıkmıyor.
- Genial. Nunca había oído eso.
Yukarı çıkmıyor musun?
¿ No va subiendo?
Aradığından beri, o güzel ağzın, aklımdan çıkmıyor.
Desde que me llamaste en lo único que pienso es en esa dulce boca.
Tom Cruise ortaya çıkmıyor.
Tom Cruise no quiere salir del armario.
Axl, sesin hiç iyi çıkmıyor.
Axl, no suenas muy bien.
- Bir türlü aklımdan çıkmıyor.
No puedo olvidarlo.
Meksikalılarla uğraşan o olsun bak gör kan çıkmıyor mu.
Si lo involucras con los mexicanos no confío en que no termine sin muertos.
Hiçbir şey çıkmıyor, Hiçbir şey çıkmıyor.
No obtengo nada, no obtengo nada.
Sesi çıkmıyor, sanki yeryüzünden gitmiş gibi.
Se volvió silencioso. Como si hubiese desaparecido de la faz de la tierra.
Babası öldüğünden beri, dışarı hiç çıkmıyor.
Desde que su padre murió, se ha distanciado todo el tiempo.
Güneş sırtımı ısıtacak kadar yükseğe asla çıkmıyor. Yüzeye çarpan ışınların çoğu da beyaz örtüden geri yansıyor.
El sol nunca se levanta lo suficiente en el cielo para calentar mi espalda y esos rayos que llegan a la superficie se vuelven a reflejar casi todos por culpa del color blanco.
Güneş sırtımı ısıtacak kadar yükseğe asla çıkmıyor. Yüzeye çarpan ışınların çoğu da beyaz örtüden geri yansıyor.
El sol nunca se eleva lo suficiente alto en el cielo para calentar mi espalda y aquellos rayos que logran golpear la superficie son reflejados en su mayoría de regreso de esta gran blancura.
Aklımdan çıkmıyor ki.
Todo el tiempo.
Her konuya söyleyecek sözün var ama niyeyse söz konusu sen olunca hiç sesin çıkmıyor.
Para ser la chica con todas las respuestas, estás muy callada sobre tu propia mierda.
Ama dışarı çıkmıyor.
Pero nunca se va.
Onu yeniden kaybedeceğim düşüncesi aklımdan çıkmıyor.
Sólo puedo pensar que voy a perderla, de nuevo.
Kendimi içine girmekten alıkoyamıyorum. Çünkü bir kere içindeysen, bir daha asla çıkmıyor.
No puedo permitir que entre... porque cuando está dentro mío nunca se va.
Marshall'ın sakalı bile çıkmıyor.
A Marshall ni siquiera le crece.
Hiç de Dini Lider'mişsiniz gibi sesiniz çıkmıyor.
¿ Eh? Su voz es diferente a la de nuestro líder.
- Hepimizin şansına bazı dedektiflerim nerede olduklarını bildiriyorlar da sorun çıkmıyor.
Por suerte para todos algunos de mis detectives me informan sobre sus paraderos.
Çıkmıyor.
No sale...
Michael'in bu bahar genç bir bayanla yattığına dair söylentiler çıkmıştı, hatırlıyor musun?
Recuerdas el rumor sobre que Michael estaba acostándose con una chica esta primavera?
Annemle babam bu konuda konuşmaktan hoşlanmıyor gerçi ama portaldan geçerken bir sorun çıkmış olabileceğinden endişeleniyorlar.
Sabes, a mamá y papá no les gusta hablar de eso, pero estaban preocupados por si no pasaba el portal.
Yeni teknoloji ve gelişmiş lojistikle imparatorluklar yayılıyor çok büyük kara parçaları merkezi bir kontrol altında birleştiriliyor.
Con la nueva tecnología y las mejoras logísticas, se expanden los imperios. 50 a.C. - IMPERIC HAN EN CHINA 5,9 MILLCNES DE KM CUADRADCS
Bi dolu çileden çıkmış ebeveyn arıyor.
Hay muchos padres frenéticos llamando.
Kablo çıkmış. Kızlar programlarını kaçırıyor.
El cable se fue y las niñas se están perdiendo su programa.
Evet, astın. Jonny Tesla ile çıkmış olmamı onaylamıyor gibi baktın.
Sí, una cara, como si no aprobaras que saliera con Johnny Tesla.