Çığlıklar tradutor Espanhol
2,096 parallel translation
Hepimiz kızın çığlıklarını duyduk.
- Todos escuchamos sus gritos.
Onun çığlıklarını duydum, Cath.
Lo escuché gritar, Cath.
Çığlıklarını duydum.
Lo escuché gritar.
Tüm o tırmalamalar, yardım edin çığlıkları...
Esa cara que pusiste, "¡ Suéltame, hijo de puta!"
Ama annelerin çığlıklarından korkuyorum.
¡ De mi madre tengo miedo, no puedo oírla!
Dairenizden gelen çığlıklar duyduklarını söylediler.
Dice que oyeron gritos salir de su departamento.
Ya çığlıklar?
¿ Y los gritos?
Yaşlı adam Wilson tekrar aradı, uzaylı adam hakkında çığlıklar atıyordu.
El viejo Wilson llamó de nuevo gritando sobre su hombre del espacio.
Taze portakallar, anne çığlıkları, aptal kıyafetler... takım çalışması ve kazanma.
Jugo de naranja fresco, gente gritando, uniformes cursis, y el trabajo en equipo.
Yöre halkı ne der biliyor musun? Burada tipi yüzünden mahsur kaldığında sessizce oturup ve rüzgârın sesini dinlemeliymişsin. Bazen Donner Party kurbanlarının katledilirken ve öldürülürken çıkardıkları çığlıklarını duyabilirmişsin.
Bueno, la gente aquí dice que cuando uno se queda atrapado por una tormenta de nieve y si permaneces completamente en silencio y escuchas el viento puedes llegar a oír los gritos de los malditos cuando fueron descuartizados y comidos vivos.
Greg ve Lisa'nın yan odada attığı çığlıklar bile.
Ni siquiera Greg y Lisa cogiendo en el siguiente cuarto.
Amerika'dan sevgiler, çığlıklarınız Bill Hicks için gelsin.
Desde los Estados Unidos, por favor, hagan ruido para Bill Hicks.
Dalgalar geldiğinde çığlıklar atmıştı.
Chillaba cuando las olas venían.
Çığlıkları dayanılmaz oldu.
Sus gritos se hicieron intolerables.
O gece, attığım çığlıklar tepelerde yankılandı
Esa noche, grihba Los eerros remedaban
İçinde kıvranıp durmuştu, sen de çığlıkları basıyordun.
Lo recuerdo gateando grande y feliz y tú gritando completamente.
Kan, çığlıklar ve ölüm gibi karışıklıkları mı?
¿ Cómo la sangre, los gritos, la muerte?
Kan, çığlıklar, ölüm.
Sangre, gritos, muerte.
Çığlıkları açığa çıktığında bir fersah çevresinde olan her canlıyı öldürüyorlar.
Cuando sus gritos son desatados, matan a todos a una legua de distancia.
Adam ve oğlu hemen böylece kalktı! Çığlıklar... Tanrım!
Y el hombre y su hijo solo fueron como eso los gritos... ¡ Jesús!
Ve o adam ve çocuğu, yandılar! Çığlıklar attılar...
Y el hombre y su hijo, solo fueron eso ¡ Los gritos...
Çığlıkları duyduk.
Oímos los gritos.
Stephan iyi durumda, ama içerden çığlıklar geldi.
Stephan estaba bien, pero oí gritos adentro.
Annemin çığlıklarını duyabiliyordum.
Oí los gritos de mi madre.
Neden Bernie Madoff çatısında yardım çığlıkları atmaz?
¿ Por qué no es nunca Bernie Madoff quien pide ayuda a gritos desde el techo?
Peki, gecenin bir buçuğunda orgazm çığlıkları atan sen mi, yoksa o özel ödül müydü?
¿ Entonces eras tú o ese premio especial quien tenía un orgasmo con gritos a la 1 : 30 de la madrugada?
Ecstasy'nin etkisinde inleyip inleyip çığlıklar atan kız mı?
¿ Qué gime y grita en el extasis?
Babam çığlıklar atarak öldü.
Mi padre murió gritando.
Komşular Stan'in çığlıklarını duyunca polisi aramış.
Los vecinos llamaron a la policía al oír a Stan llamar a gritos a su madre.
Bilim adına katliamı mı labaratuardaki hayvanların çığlıklarını mı?
¿ Los gritos de los animales en este laboratorio? No. Lo sé.
İşkence ediyorsun. Bu binadaki çığlıklarını duyabiliyorum.
Escucho sus gritos en este edificio.
Belki yardım çığlıkları atabilirdim ama yapmadım. O da bana tecavüz etti.
Quizás habría gritado pidiendo ayuda, pero no hice nada de eso... y... me violó.
Ev yanıp kül olurken küçük çocuğun anne ve babası çığlıklar atıyormuş. Sesleri çocuğun kulağına müzik gibi geliyormuş, çünkü artık küçük çocuk ve kalbindeki tek aşkı arasında hiçbir şey kalmamış.
Así que mientras la casa ardía los gritos del papi y de la mami del niñito sonaban a música en sus oídos porque ahora ya no había nada... que se entrometiera entre el niñito mal portado y el deseo de su corazón.
Kayıp çocukların ayakkabıları ve çığlıkları ve kan.
Zapatos de niños perdidos... Y lágrimas... y sangre.
Çığlık atıyorum, sesimi duyurmak için tüm gücümle her şeyi yapıyorum sessizlik hala çığlıklarımdan bile daha yüksek.
Gritando, haciendo todo en mi poder para ser escuchado, sin embargo, incluso el silencio es más fuerte que mis gritos.
İstediğim kadar yüksek çığlık atabiliyorum ama çığlıklar daima uçup gidecek çünkü kimse nasıl dinleneceğini bilmiyor.
Puedo gritar tan fuerte como yo quiero, pero siempre los gritos se desvanecen porque nadie realmente sabe cómo escuchar.
Hasta yedi dakika önce başka bir doktor istiyorum diye çığlıklar atıyor olmalıydı.
El paciente debería haber pedido otro doctor a los gritos hace siete minutos.
Ölüm çığlıklarımızı tanıtıma koyun!
¡ Pongan nuestros gritos en la promoción!
Çığlıklar ve ufak bir kızın şarkı söylediğini duydum.
Oí gritos, y oí una niña cantando, un cántico.
Yakalanan bir yunusu düşünün, etrafında....... çığlıklar atan insanlarla dolu bir havuzda.
Al capturar a un delfín lo meten en un tanque rodeado por un estadio lleno de gente gritando.
"Düşesin parasızlık çığlıkları aslında yardım çığlığıymış."
"Los gritos de la duquesa por los pobres son en realidad gritos de auxilio."
Sonra çığlıklar yükselir.
# A continuación grita fuerte.
Çığlıklarınızı duyduğum için çok şanslısınız.
Tienen suerte de que lo oyera gritar nunca hay recepción hasta aquí. ¿ Sabe?
Acılar içinde çığlıklar attılar ve sonunda hepsi öldü.
y, a pesar de todo, murieron.
Çığlıklarını dinledi.
La vio gritar
Bir şeyler duydum, birisinin çığlık attığını sandım. Ben de ışıkları açtım.
Pensé que oí algo, alguien gritando, prendí las luces.
Çığlıklarını duyuyorum.
Oyendo sus gritos.
Evden çığlıklar duyuluyor.
Se oyen gritos en la casa.
İyi insanlar yoldan çıktıklarında şeytan zafer çığlıkları atar.
El Diablo triunfa cuando los buenos hombres no hacen nada.
Benim çığlıklarımı duydun.
Oíste mis gritos.
Çığlıklar, katliam falan.
Gritos, masacre.