Önümüzde tradutor Espanhol
2,230 parallel translation
Wilcox önümüzde.
Wilcox en el frente.
- Önümüzde daha sıkı bir savaş var.
- tenemos una fuerte batalla por delante.
Doktor, önümüzde bir ada dizisi olduğunun ölçümlerini alıyorum, ama haritalarda orada herhangi bir kara parçası olduğunu gösteren bir şey yok, sadece okyanus.
Doc, leo una cadena de islas justo en frente pero no hay nada en las cartas mostrando masas de tierra sólo océano abierto.
Önümüzde bina Yükselme Bakanlığı'dır.
Este es el Ministerio de la Elevación.
Şu an önümüzde Iscandar yeralıyor.
Estamos detrás de Iskandar.
Aile acını artıya dönüştürmek için önümüzde uzun bir yol var, Danny.
Nos queda un largo camino para convertir esto en algo positivo, Danny.
Biraz zaman alacak... ne de olsa daha önümüzde 19 gün var.
Tomará tiempo aunque... de cualquier manera tenemos 19 días.
Önümüzde kalkan var.
Hay un escudo adelante.
Geçmişlerimizden... Kendimizden önümüzde duranlardan.
Alejándonos de nuestros pasados... de nosotros mismos de lo que hay más adelante.
O yazın transından.. Önümüzde mutsuzluğu aramak amacıyla uyanıyoruz.
Hasta desde aquel trance de verano que nos despierta para encontrar desesperación ante nosotros,
Önümüzde Owen'ı öldürürken gördük.
Vimos morir a Owen justo delante nuestro.
* Dans edebiliriz, istersek eğer, bütün hayatımız önümüzde *
# Pues, podemos bailar si queremos # # Tenemos toda su vida y la mía #
Karşımızda soğuk hava var. 200 metre önümüzde.
Estamos verificando las perturbaciónes climático a 200 metros.
Stephanie, önümüzde sadece 25 kilometre kaldı.
Stephanie, estamos a solo 18 millas de la salida.
- Önümüzde uzun bir kış var. Ne yapacağız?
Tendremos que afrontar ahora un largo invierno. ¿ Qué haremos?
Önümüzde uzun bir süre var.
Tenemos incontables horas por delante de nosotros.
Ama artık önümüzde yaşayacak bütün bir ömür yok. Emeklilik yıllarımı onunla birlikte seyahat ederek, geçirmek istiyorum pantolonlarını değiştirerek değil.
Pero no tenemos más toda la vida por delante y yo quiero pasar los años de la jubilación viajando con él, no... cambiándole los pantalones.
Ama önümüzde bu var.
Solo es lo siguiente.
Önümüzde bir sürü zorlu var. Yine de ayrımcılığa karşı koymaya ve mazlumların haklarını korumaya devam etmeliyiz.
Hay muchas dificultades, pero tenemos que continuar enfrentándonos a la discriminación, y apoyar los derechos de los oprimidos.
Önümüzde o kadar çok...
Creo que tenemos muchas cosas que...
Bizim önümüzde oğlunun hayatına karışmak istedi.
Quiso negociar la vida de su hijo en nuestra frente.
Şu an karşılaşmakta olduğumuz sınav en ateşli sorularımızın yanıtlarının, tam önümüzde olabileceğinin farkına varmak.
El reto que enfrentamos es reconocer que las respuestas a nuestras preguntas más vehementes podrían estar frente a nosotros.
Patika hemen önümüzde olmalı.
El sendero debería estar cerca ya.
Ama iyi tarafından bakarsak önümüzde yabanmersini kasesi var.
Tenemos el bol de arándanos para nosotros.
Hemen önümüzde Sevgiler Günü var.
San Valentín está a la vuelta de la esquina.
- Önümüzde muhteşem bir akşam var.
- Una velada maravillosa nos espera. - ¿ Sí?
Hadi, yarın önümüzde uzun bir gün var.
Vamos, mañana tenemos un gran día. Los estudios Universal, después el Teatro Chino de Grauman- -
Önümüzde koca bir yıl var.
Es un año muy largo.
Önümüzde daha çok heyecan var prenses.
Y hay más emociones a la vuelta de la esquina, princesa.
Sanırım cevap tam önümüzde.
Creo que la respuesta está enfrente de nosotros.
Bize yeni bir şişe su getir ve önümüzde aç.
¿ Perdon? Me gustaría que traigas una nueva botella de agua... y la abras frente nuestro.
Önümüzde uzun bir yol var.
Estás pasando por muchas cosas.
Sanırım en iyi görgü tanığımız önümüzde duruyor.
Creo que nuestro mejor testigo está ahí... En frente de nosotros.
Önümüzde daha upuzun bir sezon var.
Todavia tenemos una larga temporada para nosotros
Hayır, ama önümüzde uzun bir gün var.
No, pero este va a ser un día largo.
Banksy, kiralık filini 12 litre çocuk yüz boyasıyla baştan aşağıya boyamıştı. Tam önümüzde olan şeyleri gözden kaçırmanın ne kadar kolay olduğunu göstermek için.
Banksy había camuflado a este elefante con 12 litros de pintura infantil aludiendo a el qué fácil es ignorar las cosas que tenemos delante.
Sıcaklık, önümüzde uzananların yalnızca bir ön gösterimi.
Este calor es sólo un adelanto de lo que yace más adelante.
Sıcaklık, önümüzde uzananların yalnızca bir ön gösterimi.
El calor es sólo un anticipo de lo que me espera por delante.
Belki de daha karmaşıktır, çünkü gerçek bir ailenin aksine, birbirimize alıcı gözüyle bakmamızı engelleyecek önümüzde bir engel yok.
Quizás es más complicado, porque, a diferencia de una familia real, no hay nada que nos impida vernos unos a los otros, como... como posible parejas sexuales.
Hâlâ önümüzde hazineler, akan kanlar ihanetler ve en önemlisi de kadınlar duruyor. Ne diye duruyorsun öyleyse be adam, devam etsene!
Aún queda la parte del tesoro, la sangre, los traidores, y las muchas mujeres... bien, no te pares aquí, continúa.
Eğer önümüzde uzun bir yolculuk varsa en azından biraz su içebilir miyim?
Si nos espera un viaje tan largo ¿ al menos puedo beber un poco de agua?
Şu an yüzleştiğimiz şey, en merak uyandıran sorularımızın cevaplarının aslında tam önümüzde olabileceğinin farkına varmak.
No tienes idea. Y que te da el derecho de venir aquí y...
Önümüzde zaten bildiğimiz bir konuda böbürleneceğimiz bir koca yıl daha var.
Bueno, chicos, tenemos un año más para presumir de lo que sabemos.
Şişeyi önümüzde açtı.
Lo abrió justo frente a nosotros.
Ama hala önümüzde koca bir yaz var.
Pero todavía tenemos todo el verano juntos.
Bir gecede halledemem biliyorum ama hala önümüzde birlikte geçireceğimiz yıllarımız var.
Sé que no puedo hacerlo de la noche a la mañana, pero aún podemos tener muchos años juntos.
Önümüzde Kutsal Mezar Kilisesi bulunuyor, inanışa göre İsa'nın mezarı burada bulunuyor.
Ante nosotros está la Iglesia del Santo Sepulcro, se cree que es la casa de la tumba de vuestro Señor.
- Ne olmuş? Salla! Önümüzde bir savaş var.
Bueno, ¿ y qué?
Tam önümüzde.
Justo delante nuestro.
Önümüzde tırmanışın en zorlu kısmı var. Partnerimle yaptığım konuşmaların bazılarında, " Sence kendi başlarına inebilirler mi?
Jim Edwards.
Önümüzde 45 yaşlarında bir bayan yatıyor.
Estamos frente a un El cuerpo de 45 años de edad, mujer.