Üzeresin tradutor Espanhol
1,269 parallel translation
seni attığımdan değil ama bu... Kesinlikle öyle, şu anda beni atmak üzeresin.
Lo siento.
Christelle Louise Bouchard, Tanrı'nın evinde yemin etmek üzeresin.
Christelle Louise Bouchard, has querido casarte en la casa del Señor...
Kendi şovuna sahip olmak üzeresin.
Estás a punto de tener tu propio show.
Amerikan tarihindeki en büyük katil olmak üzeresin.
Estás por convertirte en la mayor asesina de la historia de este país.
Demek istediğim, hadi ama dostum, hiçbir sebep yokken Chloe'yi kovmak üzeresin.
¿ Bueno? Por favor. Estás por despedir a Chloe sin ningún motivo.
Her zamanki gibi Jack kendi kurnazlığına yenilmek üzeresin.
Como siempre, Jack. Corres el riesgo de superarte a ti mismo.
Erik Riden, Aranmak üzeresin.
Erik Riden, vamos a buscarte.
Arkadaşım, mahkemeye çıkmak üzeresin.
Tu mi amigo, estas a punto de enfrentar un juicio, levántate ¡ levántate!
Lorenzo, işte şimdi kontratını kaybetmek üzeresin.
Lorenzo... estás a punto de perder tu permiso. ¡ John!
Bir dahaki sefer diye bir şey olmayabilir. Çıkmak üzeresin.
No tiene que haberla, ya casi sales.
Sen oradan mezun olmak üzeresin.
Sí, está muy bien así. Yale te aceptó.
- Ki sen çiğnemek üzeresin.
- Que estás por romper.
- Evini kaybetmek üzeresin Barry.
- Estás por perder la casa.
Yemek odası takımını kazanmak üzeresin.
- Sigue. Casi ganas un premio.
- Tamam. İlk işten çıkarılma dalgasını yaşamak üzeresin.
Y ese ha sido tu primer encadenamiento de redundancias.
Demek mezun olmak üzeresin.
Así que estás a punto de graduarte.
- Kral olmak üzeresin.
- Pronto vas a ser rey.
Birşey söylemek üzeresin, biliyorum.
Se que estas por decir algo.
Ve sen de bardağı taşırmak üzeresin.
Y tu acabas de terminar de irritarme.
100 psi saf NOS hissetmek üzeresin. Tutun.
Experimentarás 7 kilos por cm cuadrado de puro óxido nitroso. ¡ Agárrate!
Çıkmak üzeresin dostum!
Ya casi está, amigo.
Bunu söyleyeceğini biliyordum. Güvende ve denetim altında olmak üzeresin.
Es que a ti te importa ir a lo seguro, tener el control.
Ciddi bir sopa yemek üzeresin.
Podrían sufrir una gran derrota.
Gerçeği açığa çıkarmak üzeresin.
Estás en camino de descubrir la verdad...
Bok çukuruna batmak üzeresin ama ayağında ayakkabın yok.
Estás metida en un charco de mierda, Pamela y no tienes los zapatos que hacen falta.
Tebrik edilmek üzeresin evlat.
Deberían felicitarte, hijo.
Şahane biriyle tanışmak üzeresin.
Porque estás a punto de conocer algo fantástico.
Düzeltmem için bana ikinci bir fırsat verilmedi. Sen de aynı hatayı yapmak üzeresin.
Dios nunca me dio una segunda oportunidad, tú estas a punto de cometer el mismo error.
Onlara istediğin kadar yakınlaşmak üzeresin. Scarran gemileri hemen ileride.
La proximidad no será un problema, tenemos una nave Scarran justo delante
Acıların dünyasına girmek üzeresin Kaiba. Kaos dolu bir dünya, karmaşık bir dünya.
Oh dios, me temo que estás por entrar al mundo del dolor, Kaibito, al mundo del caos, de absoluto desastre.
Kızımızı ayartmak üzeresin.
Vas a llevarte a nuestra niña.
Yakalanmak üzeresin.
Estás en una cacería.
Kazansan da kaybetsen de, insanoğlunun bu boyuttaki son iblisi defettiğinden beri görülen en zorlu savaşa girmek üzeresin.
Quiero decir, ganes o pierdas vas a entrar en la pelea más sucia desde que la humanidad sacó a patadas al último demonio de esta dimensión.
Terk edilmekten çok daha beter şeyler olduğunu keşfetmek üzeresin.
Debbie estas por darte cuenta que hay cosas peores que ser relegada.
- Biraz daha yatmak üzeresin.
Cumplí mi condena.
Üç yıl içinde 5. çoğunun doğurmak üzeresin.
Está por dar a luz su quinto hijo en 3 años.
'Benim hayal dünyama girmek üzeresin.
'Estáis a punto de entrar en el mundo de mi imaginación.
Tamam, gerçek bir gazetede çalışmanın nasıl olduğunu ilk elden öğrenmek üzeresin.
Vas a tener la primera impresión de trabajar en un periódico real.
Beni kırmak üzeresin!
¡ Vas a romperme!
Erkek olmak üzeresin, Matt.
Pero éste es tu momento de convertirte en hombre, Matt.
Bazı zevklerin deneyimini tadmak üzeresin.
Ahora estas a punto de experimentar algunos sentimientos.
İlk alımını yapmak üzeresin.
Hoy es tu día de suerte, Davies.
Kızım, tepemi attırmak üzeresin.
- Me estás hinchando las pelotas.
Tamam, dinle büyük adam, .. hemen her şeyin en iyisini almak üzeresin.
Escucha, tío, te estás ganando el pan.
... sadece duygusal açıdan senden daha olgun olmakla kalmayıp bir de rüyalarında bile cesaret edemediğin büyülerde uzmanlaşmış üç öğrenci ile yarışmak üzeresin.
... a punto de competir contra tres estudiantes no sólo muchísimo más maduros que tú sino que dominan hechizos que tú no intentarías ni en sueños.
Er ya da geç geleceğini biliyordum. Kafayı yemek üzeresin, biliyor musun?
Sabía que tarde o temprano aparecería.
Hollywood'da bir şaka olmak üzeresin.
Serás la burla de Hollywood.
18'ine girmek üzeresin.
Justo cuando vas a cumplir 18.
Jack, benim hakkımda, seni pek de mutlu etmeyecek bir şeyler öğrenmek üzeresin.
Te enterarás de algo sobre mí que no te hará feliz.
Cinayetle suçlanmak üzeresin.
Estas a punto de ser acusado de homicidio.
İyice çıldırmak üzeresin.
Te estás volviendo loca