Üzerindeki tradutor Espanhol
6,015 parallel translation
Dünya üzerindeki en harika ülke.
El puto país más grande de la Tierra.
Biraz elektrik voltajı üzerindeki Venom yapışkanını hemen çıkarır.
Un poco de voltaje debe quitar ese viscoso Venom.
Örtünün üzerindeki balıktan hediyelik eşya ve sehpanın üzerindeki kurabiye tabağın yok.
No hay pescaditos en el mantel y un plato con galletas en la mesa de café.
Bu aynı şekilde siz ve Dünya üzerindeki herkes için geçerli.
Al igual que ustedes y todos sobre la Tierra.
Dünyamızı, bir beyzbol topunun üzerindeki dikiş yeri gibi sarıyor.
Envuelve nuestro globo como la costura de una pelota de béisbol.
Günümüzde Dünya üzerindeki birçok ortamdan çok daha düşmanca olan 1,5 milyon km. karelik kum ve tuzdan oluşuyordu.
Eran dos millones y medio de kilómetros cuadrados de arena y sal, mucho más hostil que cualquier otro entorno en la Tierra actual.
Onu iki saatten fazla süre serin tutarak etrafını fotoğraflayıp, üzerindeki elektronikler yanmadan görselleri Dünya'ya iletmesini sağlayabildiler.
Pudieron mantenerla refrigerada por más de dos horas para que pudiera fotografiar su entorno y transmitiera las imágenes a la Tierra antes de que la electrónica a bordo se fundiera.
İklim, hava durumunun birkaç yılın üzerindeki uzun vadeli ortalamasıdır.
El clima es el promedio a largo plazo del tiempo durante un número de años.
Yalnızca üç yıl boyunca okula gitti ancak yeni icatlar üzerindeki dehası bunu fazlasıyla telafi ediyordu.
Solamente tenía tres años de estudios pero su genio para la innovación lo compensaba en mucho.
- Yatağın üzerindeki yorgan.
- La colcha en la cama.
Şöminenin üzerindeki ayna, çift taraflı bir ayna.
El espejo que está sobre la estufa es un espejo translucido.
Dünya üzerindeki en zor işe sahipsiniz.
Usted tiene el trabajo más difícil del mundo.
Yastığın üzerindeki ücretsiz fren izinin de tadını çıkartın.
Diviértete con las marcas de mierda en la almohada.
Banknotların üzerindeki seri numaraların... Dört yıl önce zırhlı araç soygunundan olduğunu söylediler.
Los billetes tenían números de serie consecutivos... provenientes de un atraco a un camión blindado de hace cuatro años.
"Dut ağacının üzerindeki çiçekler Camille gibi neredeyse güzel.."
Los capullos de la morera son casi tan hermosos como Camille. "
Tüm bu kolejliler ve baylar çok aptalsınız, hatta resim üzerindeki imzayı kontrol etmediniz.
Todos esos títulos universitarios y son tan estúpidos, ni siquiera comprobaron la firma de la pintura.
Başkomiser üzerindeki her rütbe polisten çok politikacı.
Cualquier cargo por encima de inspector jefe es más político que policíaco.
Bay Strode, şimdiye kadar ceset üzerindeki gözlemlerinizden bir şey çıktı mı? Affedersin.
Sr. Strode, ¿ hay alguna cosa hasta el momento en sus observaciones del cuerpo?
Sen dondurmanın üzerindeki kirazsın.
Tu eres la cereza del postre.
Bak, 12. aşamanın üzerindeki her hangi bir budalalıkta Gus, Reese'i parçalara ayırır.
Mira, cualquier idiota por encima de nivel 12 y Gus se rompe en pedazos de Reese.
Şu kutunun üzerindeki senin kabilenin işareti mi?
¿ Está la marca de tu tribu en la caja?
Yol üzerindeki Tom-Tom'un arabası,... Luther'ın çaldığı.
Esa es la camioneta de Tom-Tom en la entrada, la que Luther robó.
Çünkü kolumdaki şey olmadan o bıçak kemik üzerindeki dişlerden başka bir şey değil. Senin iş birliğini istemiyorum.
Porque sin esto en mi brazo, esa Espada no es más que un pedazo de hueso con dientes Bueno, no te estaba pidiendo tu cooperación.
Çünkü kolumdaki şey olmadan o bıçak kemik üzerindeki dişlerden başka bir şey değil.
Porque sin esta cosa en mi brazo esa daga no es nada más que un pedazo de hueso con dientes.
Hakim, vücut üzerindeki incelemesini bitirmiş. Başlayabiliriz.
El juez ha liberado el cadáver, podemos organizar el entierro de mi madre.
Resmin üzerindeki zaman damgası saatin 1 : 35 olduğunu gösteriyor.
La hora impresa en la foto es la 1 : 35.
Yüzün üzerindeki bir havuz içinden beş kahraman seçebiliyorsunuz.
Puedes elegir cinco héroes de entre más de cien.
Şu dünkü tekne üzerindeki partinin sebebi neydi?
¿ La fiesta de anoche era en un bote? ¿ Para qué era?
Erkekler üzerindeki etkini göremiyorsun.
Porque no te das cuenta del efecto que tienes en los hombres.
Küçük kuşların tel üzerindeki bir şahine saldırışını gördünüz mü hiç?
¿ Ha visto la forma en que los pajaritos espantan a un halcón de un cable?
Hayat ve ölüm üzerindeki gücümüze dair ufuk açıcı bir hatırlatmaydı.
Un recordatorio estimulante de nuestro poder sobre la vida y la muerte.
" Rasputin'in çariçe üzerindeki etkisi ve Rus birlikleri ön cepheden çekme emri hedefi harap ediyor.
La influencia de Rasputín sobre la zarina y su petición de eliminar las tropas rusas del frente devastando a la causa aliada.
Dünya üzerindeki egemenliğimi güvenceye almak için yeni bir plân kuracağız.
Forjaremos un nuevo plan. Para asegurar mi reinado en la Tierra.
- İşte o zaman üzerindeki kanı fark ettim.
Es cuando vi que había sangre en él.
Bu aletle imparatorluk dünya üzerindeki egemenliğini artırabilecekti.
Con este artefacto, el imperio incrementaría su dominio sobre el mundo.
- Şüpheli üzerindeki delilleri bozmanıza izin veremeyiz.
No podemos arriesgarnos a contaminar las pruebas... del sospechoso.
Alttaki yaranın üzerindeki sargıyı değiştirmek istiyorum.
Me gustaría cambiar las vendas de la herida baja, por favor.
- Dönüş yolun üzerindeki fakir insanlar için biraz yemek koyamadın mı?
¿ Y no pudiste llevar algo de comida para la gente pobre en tu camino de regreso?
TV'de "The Dirty Dozen" oynuyor ve göbeklerimizin üzerindeki kaselerden cips yiyoruz.
"Los 12 del patíbulo" está en marcha y estamos comiendo patatas fritas de bols colocados encima del ombligo de cada uno.
Başkan yardımcısının bu konu üzerindeki düşüncesi nedir?
Bueno, ¿ qué piensa exactamente la vice de todo esto?
Gidelim. Belki bu adamı yakalarsak Cassius'un üzerindeki baskıyı azaltabiliriz.
Si atrapamos a este tío, quizá quitemos presión sobre Cassius.
Sanırım dünya üzerindeki tüm masa oyunları vardı bizde.
Creo que teníamos todos los juegos de mesa que existían.
Bu kuralları uygulamayı kafaya takmış ama bari benim mahkûmlar üzerindeki otoritemi sarsmasın.
Pero si tanto desea hacer cumplir las reglas, quizá no debería desautorizarme delante de las reclusas.
Bell, şu mahkûmu bok üzerindeki sinek gibi her yerde izlemeni istiyorum.
Bell, te quiero encima de esa reclusa como mosca sobre la mierda.
SOPA internet üzerindeki film, müzik gibi yapıtların korsan kullanımını azaltma amacı güden bir yasa tasarısıydı. Yaptığı şey ise neşterlik probleme balyozla vurmak gibiydi.
SOPA era la ley que intentaba frenar la piratería en línea de música y películas pero lo que hacía básicamente era atacar con un mazo un problema que necesitaba un escalpelo.
Kurbanın üzerindeki gömlekte tam şurasında iki delik vardı iğne deliği, bunun gibi.
La víctima fue hallada con dos agujeros en su camisa, aquí hechos con un gancho, como este.
Galiba internet üzerindeki ödemesini ortaya çıkardım.
Creo que descubrí su cadena de pagos. Vean esto.
Çiftler köprünün üzerindeki asma kilit cıvatalarına isimlerini yazıp nehre atıyorlar, bu şekilde sonsuza kadar bağlı kalacaklarını belirtiyorlar.
Las parejas ponen candados en el puente con sus nombres en ellos, y entonces tiran la llave al río como signo de su unión eterna.
Ben bu ülkede çoğu insan düşünmek etkisi farkında Siyaset üzerindeki para ve sanayi, ve biz gerçekten ekranda açıkça görüyoruz Özellikle bu sanayi ile.
Creo que la mayoría de las personas en este país saben de la influencia de dinero y de la industria en la política, y lo vemos con claridad con esta industria en particular.
Sen, daha az et yemeye teşvik kaynaklar için gerekli Ve çevre üzerindeki otoyol.
Usted anima a la gente a comer menos carne, de menos recursos y el número de víctimas en el medio ambiente. - Y en los animales.
Sonra bir zaman geldi ki bu dünyanın üzerindeki yaşam sevgili gezegenimizin değiştiğini fark etmeye başladı.
Entonces llegó un momento cuando la vida acostumbrada...