Üzülmek tradutor Espanhol
171 parallel translation
Çok üzülmek ne demek?
¿ Arrepentirme?
Şimdi üzülmek zorunda değilsin.
Ya no debes preocuparte.
Beyler, üzülmek yok.
No se preocupen, caballeros.
Senin için zor bir dönem. Daha üzülmek istersen bu şarkısını izle.
Si quiere seguir sufriendo, vaya a ver el numerito que hace ahora.
Şimdi üzülmek neymiş anlarsın.
Esto hará que lo lamentes.
Onlar için üzülmek mi?
¿ Darme pena?
İnsanın vatanı için savaşmasından söz açılmışken Koreliler için üzülmek gerek. Bugünkü mahkûm bir Koreli için oldukça çetin cevizdi.
Las chicas que maté desaparecieron por mi culpa.
Ölü ya da diri senin için tekrar üzülmek istemem.
No quiero sentir pena por ti dos veces. Vivo y muerto.
Yoksa aslında üzülmek mi gerekirdi buna?
¿ o era eso precisamente lo que había que lamentar?
Benim için üzülmek mi? Ne... Neden?
¿ Lástima?
Senin için üzülmek mi? !
¿ Sentir lástima por ti?
Onun için üzülmek zorunda değilsin, Dünyadaki diğer bütün kedileri korumalısın.
No tienen que preocuparse de él, pero deberían proteger de él, a todos los gatos del mundo.
Biliyorum ama Stan için üzülmek çok utanç verici.
Pero ponerme así por Stan... Me da hasta vergüenza.
Artık üzülmek için çok geç.
¡ Mucho lo sentís ahora...!
Ben üzülmek istiyorum!
¡ Quiero salir lastimado!
Bence bu yüzden üzülmek aptalca.
Es tonto deprimirse por eso.
Birine üzülmek için onu tanımak gerekmez.
No hace falta conocer a alguien para apenarte.
Bu olanlara üzülmek için yaşayalım.
Vivamos para arrepentirnos.
Bu maçın sonunda üzülmek istemiyorum.
Depende de ti. No deseo que nos decepciones.
Chris, eğer üzülmek istiyorsan, başkasına üzül. Maggie düşün.
Chris, si quieres lamentarte de tu suerte... piensa en Maggie.
İçerek oturmak ve kendin için üzülmek istiyorsun.
¿ Quieres sentarte a beber y compadercerte de ti mismo?
Benim için üzülmek onu yumuşatmıştı.
Sentir lastima por mi la ablando.
Margaret için üzülmek durumundayız, çünkü adaletsiz bir dünyada yaşıyor.
Ah, me olvidaba, se supone que sintamos pena por la pobre Margaret. porque vive en un mundo injusto, y ella sólo va a tener que vivir allí.
Kisisel fikrim ; o henüz bu tarz seylere kafa yorup üzülmek için çok genç.
Personalmente, creo que ella es muy joven para que le preocupen esas cosas.
Bana üzülmek istiyorsun, ama "Ya ben?" diye merak ediyorsun.
Quieres sentir lástima por mí, pero estás pensando "¿ Y yo qué?"
Bu iş bittiğinde, üzülmek için hepimizin fazlasıyla zamanı olacak.
Cuando esto acabe, lloraremos las pérdidas.
- Ve halime üzülmek için.
- Y sentir lástima de mí mismo.
İş işten geçti artık, üzülmek faydasız.
¡ Mierda! Los actos son irreversibles.
- Hatta üzülmenin onlarla ilgisi yoktur, üzülmek seninle ilgilidir.
No se trata de ellos, se trata de ti.
Ne, mesela üzülmek gibi mi?
¿ Qué, como enfermo?
Bana ne kadar cahil olduğunu anlatma. Senin için üzülmek istemiyorum.
No me digas que eres un ignorante, no quiero sentir pena por ti.
Geriye sadece hayatının geri kalanı için üzülmek kalıyor!
¡ Y el único problema ahora es el resto de tu vida!
Benim de üzülmek için sebeplerim var.
También tengo una razón para para sentirme apenado.
Korkunç bir olay, ben de farkındayım ve üzülmek hakkın ama annen de olaya dâhil olduğu için bir miktar daha fazla kişisel alıp almadığını merak ediyorum.
Éste es un crimen atroz, lo sé, y tienes todo el derecho de estar molesta pero me pregunto si no estás dejándote en una sombra más personal por la implicación de tu madre.
Fazla üzülmek zarar verir.
La tristeza paga interés.
Kendine üzülmek için zaman yok.
No es momento para autocompadecerte.
Tam değil, aslında üzülmek istemiyorum.
No es eso, pero no tenía por qué ser tan triste.
Sana üzülmek ne demekmiş söyleyeyim, tamam mı?
Deja que te diga lo que hay que sentir, ¿ vale?
Herşeyini şu basketbol işine adıyorsun biliyorum ama işe yaramazsa, üzülmek yok.
Yo sé que a Uds. Les fascina el básquetbol, Pero si no funciona, no se enloquezcan.
Bu tür bir kayba uğradığın zaman üzülmek için yeterince zaman istemen çok önemli.
Es importante cuando se sufre una pérdida de ese tipo tener algún tiempo para recuperarse.
Bence üzülmek ve sinemaya gitmek için bir gün iznimiz daha olmalıydı.
Pensé que nos daría el día para llorar e ir al cine.
Geriye sadece hayatının geri kalanı için üzülmek kalıyor!
¡ Sólo preocuparte por el resto de tu vida!
Korkarsın, üzülürsün... ya da heyecanlanırsın fakat korkmak, üzülmek... heyecanlanmamak istediğinde, tüm bu duyguları beyninin... gerisine atarsın.
Cuando sientes... miedo... preocupación. o te pones nervioso. pero no quieres... estar asustado o nervioso. lo borras de la mente.
Çok sıkı çalışmaktan dünyanın durumuna üzülmek için yorgun oluyorum.
Con tanto trabajo, estoy demasiado cansada para preocuparme por el mundo.
Ama üzülmek gereksiz. Bu olurken bilincini kaybedersin.
Pero no hay de qué preocuparse porque se pierde la consciencia.
Doğruca asfalta iyi bir iniş yaptığımızda... hepiniz üzülmek zorunda kalacaksınız.
Lo único que necesitas hacer es aterrizar justo en la pista.
Çünkü bir gün, artık senin onaylamamana incinmek veya üzülmek yerine eğlenmeye karar verdim.
Porque un día, decidí que en lugar de ser herida y ser contrariada Por tu desaprobación, esto me divertiría,
Jake, üzülmek yanlış bir şey değil.
Jake, no hay nada malo en sentirse triste, dicen.
Sana üzülmek dışında pek sorun yok.
Preocupado por ti, pero bien.
Ne olursa olsun üzülmek yok, tamam mı?
No me guardes rencor, de acuerdo, porque yo...
Birisi için üzülmek mi istiyorsun?
¿ Quieres sentir pena por alguien?