Şd tradutor Espanhol
909 parallel translation
Geçen hafta piyango kazanmışdım. Hepsini harcamadım.
Hace ocho días gané la lotería y no lo he gastado todo.
Scotty sıcak havaların adamıdır. Accra'da tanışmışdık.
Scotty es del trópico, Accra.
Oh, bu çocuk kampda tanışdım.
Un chico que conocí en el campamento.
Burada oturduğumdan beri çok sıkılmaya başlamışdım.
Me aburrí mucho aquí sentada sin hacer nada. ¿ Y bien?
Aşağıya gelirken onu açmışdım.
Es el estéreo. Lo encendí cuando venía bajando.
Raporlarım Kahire de Sir Evelyn Baring'e olaydan önce ulaştırılmışdı.
Había entregado mis informes a Sir Evelyn Baring en El Cairo.
- Dışarı çıkartmışdı derken ne demek istediniz?
- ¿ Qué se supone que significa eso? - ¿ En todo sentido?
Milyonda bir atışdı.
Era una probabilidad entre un millón.
Havaalanın da tanışdığımızdan beri.
Lo he estado desde que nos conocimos.
Belki duymamışdır Dalton ; bu okulda haysiyet kuralları işler, tamam mı?
Por si no sabías, en esta escuela hay un código de honor.
- Onun zarar görmesine sebep olacak kim varsa bana hesap verecek. Anlalışdı mı?
Quien le haga daño, se las verá conmigo, ¿ oyó?
Bu nasıl bir atışdı?
¿ Es un strike?
Homer, senle tanışdığımda, astronot değildin.
Homero, cuando te conocí, no eras un astronauta.
Zaten silah ve güçlendirme sistemlerini yüklemeye başlamışdım.
Ya he comenzado a retro ajustar sus sistemas de armas.
Çalışdı.
Proceda.
- İlk tanışdığımız zaman, ben Potedia'dan küçük bir kızdım.
Cuando nos conocimos, yo era una niñita de Potedia.
- Birkaç dakika önce tanışdık.
- Te conozco?
Eğer... eğer senle tanışdığımda onunlada tanışmış olsaydım... belki değiştirdiği ben olurdum.
¿ Quién sabe? Si la hubiera conocido antes que a ti, tal vez habría sido yo quien cambiara.
Daha önce tanışdıkmı?
¿ Nos conocemos?
Tanışdığıma memnun oldum.
Encantado de conocerlo.
- Biraz önceki saçma bir davranışdı.
Me comporté ridículamente. Lo siento.
Bu yapı ve disiplin hakkındaki şeyi sana anlatmışdım, değil mi?
verdad?
Şirket alehinde tanıklık yapmak üzere olması tepki uyandırmamışmışdı?
¿ Sin resentimientos en que estuviera a punto de ser testigo federal contra su compañía?
Şu aklınızda olsun peder, doklarda biz daima SD'yizdir.
Tiene usted que comprender, padre, que en el muelle... siempre hemos sido SM.
- SD mi?
- ¿ SM?
Hala SD misin?
¿ Aún eres SM?
SD mi olacak, yoksa serçe mi?
¿ Es SM o es un soplón?
Dok işçilerine yardım etmeye çalıştın. Onlarsa sana sırtlarını dönüp inatla SD kalıyorlar!
Has intentado ayudar a los estibadores... y ellos te dan la espalda y se aferran a su estúpido SM.
Ölülerin sonsuz mutluluk için ya da sonsuz ısdırap için dirildiği gündür.
"... y los muertos resucitan... "... a la eterna gloria... "... o el eterno dolor.
O arada bir sürü iyi adam ısdırap çekip, ölüyor.
La gente buena sufre por tu culpa.
Hastanın doğum için yalnızca psikolojik olarak hazırlamak bu yöntemin asıl amaçlarından biri olarak düşünülmelidir. Bu önemli olayın halk arasında büyük bir ısdırap olduğu da söylenmektedir.
El parto sin dolor es una forma de preparar psicológicamente... la mente de la madre expectante... para este importante acontecimiento... que con mucha frecuencia se ha visto envuelto... por espantosos cuentos de viejas... por la creencia popular.
Warsaw gettosunda, SD subayları hahamlara kafa tutuyor.
"En el gueto de Varsovia, unos hombres del S.D... " se mofan de unos rabinos.
Bunu daha önceden de gördüm. Kişisel ısdıraplarını belgeleyip adına da sanat diyorlar.
Intenta retratar su sufrimiento personal y presentarlo como si fuese arte.
Walter Stein, SD Albayı.
Walter Stein, mayor de la SD.
- Oraya Einzelhaft'ın gideceği söylendi.
La SD dijo que Einzelhaft iría allí.
baş müfettiş Ploeg'in öldürülmesiyle... SD, Steenwijk ailesi ve diğer 19 kişinin idam edilmesini emretti.
¿ En qué el jefe inspector Ploeg fue asesinado... la SD ordenó matar a la familia Steenwijk y otras 19 personas.
Annen SD'li adama saldırdığı zaman?
Cuando tu madre atacó a ese tipo de la SD?
Bana hiçbir şey istememem öğretildi, diğer insanların acılarını sineye çekmek, kendi ısdıraplarımı içime atmak.
Me enseñaron a no desear nada, a soportar las miserias de los demás, y a tragarme mi propia amargura.
Acı ve ısdırap verdiğinden bu onlar için çok zor.
Es dificil para ellos, causandoles dolor y angustia.
Sebep olduğum bütün acıların ve hissettiğim bütün ısdırapların şimdi hiçbir manası yok.
Toda la tristeza que he causado, toda la agonía que siento no es nada en este momento.
Yedi yıl önce SD-6'ya alındım. Bana bunun CIA'in gizli bir kolu olduğu söylenmişti.
Hace 7 años me reclutó el SD-6, diciendo que era una rama de la CIA.
İyi adamlar için çalıştığımı sanıyordum. Ta ki nişanlıma SD-6'yı anlatana ve onlar da onu öldürene kadar.
Yo creí que estaba con los buenos hasta que le hablé a mi novio del SD-6 y ellos lo mataron.
O zaman gerçeği öğrendim. SD-6, mücadele ettiğimi sandığım düşmanın ta kendiydi.
Así supe la verdad el SD-6 es el enemigo que yo creía...
Şimdi SD-6'yı etmek etmek için gerçek CIA'yle çalışan çift taraflı bir ajanım.
Trabajo con la CIA para destruir al SD-6. Mi único aliado es otro doble agente un hombre al que apenas conozco :
Aldım. SD-6'ya yanlış şifreyi vereceğim!
Estoy dando los números mal al SD-6.
- SD-6'yı kolaylıkla atlatabilirdim.
Pude engañar al SD-6. ¡ Para eso estoy aquí!
SD-6'ya yanlış bir şifre verseydin, Anna K-Directorate'a doğru şifreyi verdiği zaman ne olacaktı?
¿ Qué pasará cuando Anna le de al K-D el código correcto?
Ve SD-6 başarısız olacaktı. Senden şüpheleneceklerdi.
K-D irá allí y el SD-6 sospecharía de ti.
SD-6 senden bir parça bile şüphelenirse, her şey biter.
Si el SD-6 sospecha de ti lo más mínimo, se acabó.
Berlin'de onun da SD-6'yı imha etmeyi benim kadar istediğini anladım.
En Berlín vi que deseaba destruir al SD-6 casi tanto como yo.
CIA her zaman, önemli bir bilginin K-Directorate'ın eline geçmesindense SD-6'nın eline geçmesini yeğler.
Para la CIA, sólo hay una cosa peor que el SD-6 obtenga esa información, y es que la obtenga antes el K-D.