English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ 1 ] / 18 yaşında

18 yaşında tradutor Francês

850 parallel translation
Evliyim ve 18 yaşında bir kızım var.
- Oui, en effet. Je suis un homme marié et j'ai une grande fille de 18 ans.
Sizce bu akıllıca bir davranış mı olur? 18 yaşında, dans edip şarkı söyleyen birinin New York'a gitmesi yani. Fazlasıyla akıllıca.
Est-ce bien, d'avoir 18 ans... et chanter, danser, aller à New York?
18 yaşında olmak da öyle.
D'avoir 18 ans.
18 yaşında, o artık çalışan bir kız, ve hâlâ ne istediğini biliyor.
À dix-huit ans, c'est une femme active et décidée.
Fakir olmanız ve 18 yaşında olmanız önemli değil.
Ce n'est pas grave que tu sois pauvre et que tu aies déjà 18 ans.
- Büyük mü? O çocuk mu? Seninle evlendiğimde daha 18 yaşında olmama aldırmamıştın.
Elle est en âge de se marier.
18 yaşında olduğunu düşünseler ne olacak ki?
Quelle différence y a-t-il, d'avoir 18 ans à leurs yeux?
Yüzlerimiz 45 gösteriyor, vücutlarımız ise 18 yaşında.
A nous voir, on nous donnerait 45 ans, mais notre corps en paraît 17...
Son derece güzel bir kız ve daha 18 yaşında.
- Cécilia! - Miss Prism?
Gwendolen'e 18 yaşında çok güzel bir kızın vasisi olduğundan bahsettin mi?
Laissons cela. Votre grammaire allemande est sur la table.
18 yaşında evlenirsen böyle oluyor işte.
Quelle idée de te marier à 18 ans!
Daha 18 yaşında.
Elle n'a que 18 ans.
Isabelle artık 18 yaşında, peki onun Isabelle'i nerede?
Maintenant, Isabelle a 18 ans et où est son lsabelle?
- O daha 18 yaşında.
- Il a 18 ans.
18 yaşında olduğunu biliyorum.
Il n'a que 18 ans.
18 yaşında bir kız. En üst katın penceresinden atlamış.
C'était une jeune fille qui s'était jetée par la fenêtre.
Artık 18 yaşında değilsin.
Tu n'as plus 18 ans.
18 yaşında ve bunca yıl hiç mutsuz bir günü olmadı.
1 8 ans! Et pas un seul jour de malheur.
18 yaşında, Pecos'un güneyinde tek beyaz adam sendin.
À 18 ans, tu étais le seul Blanc au sud du Pecos.
Mosaku, yaşlı bir adamdı ve Minokichi, onun çırağıydı, 18 yaşında bir oğlan.
Mosaku était vieux. Minokichi, son apprenti, avait 18 ans.
Biri 18 yaşında, diğeri 2 yıldır orada yaşıyor.
Le premier a 18 ans... et l'autre est en service ici depuis deux ans.
18 yaşında onun öğrencisi oldum. Onu Robert Browning okurken dinlemiştim.
À 18 ans, je l'ai entendu lire du Robert Browning.
18 yaşında, kabakulak mı geçirdiniz?
- -- Les oreillons a 1 8 ans!
Koyunun henüz 18 yaşında olmadığı göz önünde bulundurulursa son derece edepsiz bir suç
C'est d'autant plus dégoûtant que la brebis était mineure.
Annesi olduğum için onu koruduğumu sakın sanmayın işin ilginç tarafı cezası çok fazla henüz 18 yaşında o daha bir çocuk.
Je ne cherche pas d'excuses. Il a mal agi. Mais le châtiment est trop dur pour le crime.
Chris? O daha 18 yaşında.
Chris... ll n'a que 18 ans.
Sarışın, yaklaşık 1.80 boylarında ve 18 yaşında gördün mü?
Blond? 1,78m environ? 18 ans, peut-être?
Neredeyse 17, yok 18 yaşında.
Bien sûr, c'était il y a 17 - non, 18 ans.
Yapma, 18 yaşında.
Arrive, la Mule...
18 yaşında, Fransız edebiyatı öğrencisi, Edvard Munch'un arkadaşı...
Oda commence à s'intéresser à Jappe Nilssen, 18 ans, étudiant en littérature française et ami d'Edvard Munch.
18 yaşında birini öldüremezsin, değil mi?
Vous ne tireriez pas sur une fille de 18 ans, n'est-ce pas?
Dişlerine bakılırsa ya 17, ya da 18 yaşında.
17 ou 18 ans, d'après sa dentition.
18 yaşında bir Don Kişot hayal edin.
Imagine toi en Don Quichote de 18 ans..
18 yaşında olsaydım, aynı şeyi yapardım.
Si j'étais pas ici depuis 18 ans, j'aurais fait pareil.
Çünkü 18 yaşında hamile kaldım ve düşünmeye hiç vaktim olamadı.
Je suis tombée enceinte à l'âge de 18 ans... alors, je n'ai jamais eu le temps de penser.
Bahis oynamak için 18 yaşında olman gerek.
Tu dois avoir 18 ans pour faire des paris.
18 yaşında her şey yapılabilir, ama 15 yaşında.
A 1 8 ans, on peut tout faire, mais à 1 4 ans...
Peki 18 yaşında olsaydın şu anda nerede olurdun?
Où serais-tu si tu avais 1 8 ans?
18 yıldır seni arıyorum. Kaç yaşında görünüyorum sence?
Quel âge croyez-vous que j'ai?
Jenny'nin on sekiz yaşında bir kızı var...
Jenny a une fille de 18 ans.
Jenny'nin on sekiz yaşında bir kızı varmış.
Jenny a une fille qui a 18 ans.
Yaşı 15 ile 18 arasında olmalı yuvarlak bir yüzü olmalı gözleri çok küçük olmamalı güzel kaşları ve gözleri arasında ki alan çok dar olmamalı.
D'abord l'âge. Entre 15 et 18 ans. Le visage rond, les yeux largement ouverts et écartés.
Adam 40 yaşında. Yani 18'den büyük her dişi çok yaşlı gelecektir.
Écoute, avec ses 40 ans, il trouverait trop âgée une fille de 18 ans.
Ocak ayında 18 yaşıma girdiğimde babam bana 10 bin Coca Cola hissesi verecek.
En janvier, quand j'aurai 18 ans... papa me donnera 10.000 actions de Coca-Cola.
- 18 yaşında bile değil.
- Un jeune qui n'a pas 18 ans.
Kaç yaşında olduğunu sordular. 18 dedim.
Ils m'ont demandé ton âge.
Bütün sürücülerim 18, 19 yaşında.
Tous mes pilotes ont 18, 19 ans.
Bim Bam. 18 yaşımdayken Gretchen adında bir kızla tanışmıştım.
À 18 ans, j'ai connu une fille, Gretchen.
Steve 20 yaşında ve Jeff ise 18.
Steve a 20 ans et Jeff 18.
17 yaşında.
Bientôt 18...
On sekiz yaşında ve ailesine ölüsünü götürmek zorundayım.
Il avait 18 ans et je vais le ramener mort à sa famille.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]