Akabe tradutor Francês
44 parallel translation
Akabe'den gönderirsiniz.
Vous pourriez le faire à Aqaba.
Akabe mi?
Aqaba?
Akabe'yi alırsanız, gönderebiliriz.
Si vous preniez Aqaba, on pourrait.
Türklerin Akabe'de 12'lik topları var.
Les Turcs ont des canons de 305 mm là-bas.
Akabe.
Aqaba.
Akabe'ye karadan ulaşmak için Nüfüd Çölü'nü geçmeliyiz.
Pour atteindre Aqaba, il faut traverser le désert du Nefoud.
Akabe için mi?
Pour prendre Aqaba?
Akabe'de toplar var.
Mais ils ont des canons, à Aqaba.
Akabe'de kara tarafına bakan top yok.
En venant par la terre, il n'y a pas de canons à Aqaba.
Akabe orada.
Aqaba est par-là.
Akabe?
Pour Aqaba?
Akabe miydi?
Qu'est-ce qu'Aqaba?
Akabe'yi göremeyeceksin, İngiliz!
Tu ne seras pas à Aqaba, l'Anglais!
Geri dön kafir Akabe'ye varamazsın.
Retournes-y, blasphémateur! Mais tu ne seras pas à Aqaba.
Akabe'ye varacağım.
Je serai à Aqaba.
Akabe'ye karşı yapacağınız saldırıdan nasıl bir kar umuyorsunuz?
Cette attaque prévue sur Aqaba... qu'espérez-vous en retirer?
Türklerin Akabe'de kalmasına göz yumuyorsun.
Vous permettez aux Turcs de rester à Aqaba.
Akabe'deki kasa.
A Aqaba.
- Akabe'de mi?
- A Aqaba?
- Elbette Akabe'de.
- A ton avis?
Auda Akabe'ye gelmeyecek.
Auda n'ira pas à Aqaba.
Akabe!
Aqaba!
Akabe buraya kadar.
C'en est fini d'Aqaba.
Akabe'de altın yok!
Il n'y a pas d'or à Aqaba!
Faysal'a söyle, gemi bulsun ve Arap ordusunu hemen Akabe'ye getirsin.
Dis à Fayçal de trouver des bateaux... et d'envoyer les troupes arabes à Aqaba, vite!
"Akabe'yi aldık" derse, generaller güler.
"Nous avons pris Aqaba", on lui rira au nez.
Akabe'de altın yok.
Il n'y a pas d'or à Aqaba.
Akabe'yi aldığımı bildirmeden dinlenemeyiz.
Pas de repos avant qu'ils sachent pour Aqaba.
Akabe'yi aldık.
Nous avons pris Aqaba.
- Akabe'yi mi?
- Pris Aqaba?
- Sana kim Akabe'yi al dedi?
- Qui vous a dit de prendre Aqaba?
- Akabe önemli.
- Aqaba est importante.
- Böylece Akabe sağınızda kalır.
- Aqaba est derrière, à votre droite.
Akabe sağ arkamda.
Aqaba derrière, à ma droite.
Akabe Medine'yle bağlantılı.
Aqaba est reliée à Médine.
Bu ise Akabe'den önceydi.
Ça s'est passé... avant Aqaba, en tout cas.
zengin ama fazla varlık gösterememiş Medine den bir heyet Onunla Akabe kayalılarında buluşup şehirlerine davet etti.
Une délégation de Médine, ville riche mais en conflit intérieur, vint le trouver, une nuit, prés des rochers d'Akaba, pour lui demander de venir.
Akame!
Akabe?
AKABE, ÜRDÜN.
Aqaba, Jordanie
Nefud Çölünü aşıp Akabe'yi böyle ele geçirdi. Sürpriz unsuruna dayanan bir teknik olduğu için işlerin ters gitmesinin tek yolu ; kötü adamların, geldiğinizi biliyor olmasıdır.
C'est une technique qui dépend de la surprise... et la seule façon dont elle peut échouer... c'est que l'ennemi sache de quel côté tu viens.
" Akabe'de olacağım.
Je doit être à Aqaba.