English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ A ] / Alevler

Alevler tradutor Francês

906 parallel translation
Yakıcı kurşunlar.. ve Amerikan No.3 alevler içinde dönerek düşüyor.
Des balles incendiaires, et l'Américain n ° 3 tombe en flammes!
# Alevler içindeyim, şehvetli büyü, gerçekten hiçbir suçum yok.
Vaudou chaud, c'est l'incandescence Je déclare mon innocence
İtfaiye ekibi ulaşana kadar alevler bastırılması imkansız boyutlara ulaşmış olmalı.
Une fois les extincteurs touchés, il ne sera plus possible de combattre le feu.
Alevler yavaşça ölmekte.
L'incendie se meurt doucement.
Alevler!
Des flammes!
Etrafımı alevler sardı.
J'étais entouré de flammes.
" 12 Mart 1914'de alevler içinde düşürülen Fransız Hava Kuvvetlerinden Yüzbaşı de Crussol'a.
au capitaine de Crussol, de l'aviation Française, descendu en flammes le 19 mars 19...
Alevler çıkıyor.
Le pudding flambe.
Ölüm, korku, alevler, dehşet ve kara giysiler...
La mort. La peur. Les flammes, l'horreur et les habits noirs.
Ve bağırmaya başladım, su püskürtme sistemi bozulmuş. Alevler yükseliyordu.
Et je leur crie que les extincteurs sont en panne, que tout allait sauter.
Doğu tarafından korkunç alevler yükseliyor.
Il y a un terrible incendie. ... d'hommes et de matériel.
Alevler daha yükseklere, zirvelere tırmanıyor.
Les flammes montent de plus en plus haut.
ALEVLER HOLMES FABRİKASINI YUTTU!
L'USINE HOLMES DETRUITE PAR LE FEU!
Gazap Günü, o boğucu günde Gökler yandığında alevler içinde
Le jour de colère frappera, sulfureux, et les flammes nous brûleront.
Evin bu kanadı alevler içindeydi.
Toute cette partie de la maison était en flammes.
Moskova alevler içinde!
Le quartier de Zamoskvorétchié est en feu!
Kavurucu alevler yerine minik kıvılcımlar, bir kadının altın saçları yerine, soluk, yırtık pırtık peruklar.
Ce sont des étincelles, non des flammes. De vieilles perruques, non les cheveux dorés d'une femme.
Şehir alevler içinde yanıyor.
Le pays en péril.
Yanan beynimi ele geçirmek için zulmedilmiş kulaklarımdan alevler gibi geçen sözleriyle benimle konuşan bir ses.
Une voix me dit des paroles qui brûlèrent comme des flammes mes oreilles torturées pour embraser mon cerveau.
- Düşünmeliydin. Tarihteki en büyük keşif alevler içinde yükseliyor.
La plus grande découverte part en fumée.
kor alevler içinde.
Réduite en cendres...
Kükürt ve alevler.
Soufre et flammes!
- Bütün bu alevler... - Nedir bu?
Le fusilier mitrailleur a dû périr.
Alevler içinde 8 gün geçti ama onlardan hiçbir iz yok.
Ça fait huit jours et toujours pas l'ombre d'un char!
O sırada bir sürü kadın gördüm, korkudan heykellere dönmüştü suratları. Yeminler ederek yollarda bir aşağı bir yukarı koşuşan alevler içinde insanlar gördük, dediler.
Agglutinées, une centaine de femmes folles de peur a juré avoir vu des hommes déambuler en feu.
Bu alevler bizi birleştirip daha çok kuvvet versin.
Puissent ces flammes nous unir et nous donner le courage.
Adamcağız hâlâ bağırıyor alevler içinde bağırırken piyano sesi hiç durmuyor.
Cet homme crie encore! Elle joue du piano tandis qu'il est brûlé vif!
- Alevler içinde ancak - Çalı yanmıyor.
Le buisson est incandescent mais ne se consume pas.
Zoliborz, Mokotow ve şehir merkezi alevler içinde.
- Zoliborz et Mokotow - coupés l'un de l'autre et assiégés par les troupes allemandes, sont en flammes.
Alevler Dördüncü ve Beşinci Kale'yi yok ederken, Kumandan Washizu komutasındaki Birinci Kale, sınırımızı geçen Inui'nin güçlü 400 adamı tarafından ani bir saldırıya uğradı.
Messire Washizu est valeureux. Mais, dés l'incendie des forts Quatre et Cinq, les hommes d'lnui ont franchi la frontiére. Ils sont environ 400 à l'assiéger.
Alevler içinde düşüyordum. Baron Richthofen tarafınca vuruldum.
Mon avion avait été abattu par le baron Richtofen.
Göz görebildiğince... duman ve alevler kapkara gökyüzüne ulaşıyordu.
Aussi loin qu'on puisse voir, la fumée et les flammes envahissaient le ciel sombre.
Göz görebildiğince... duman ve alevler kapkara gökyüzüne ulaşıyordu.
Aussi loin que l'on pouvait voir, la fumée et les flammes envahissaient le ciel.
Gerçek bir Japon ülkesinin yabancılarca bozulup yavaş yavaş çürüdüğünü görmektense alevler içinde yok olmasını ve onunla birlikte ölmeyi yeğler.
Un vrai Japonais préfère voir son pays périr dans les flammes et périr avec lui que de le voir corrompu par les étrangers et leur pourriture lente.
" Bir meşale gibi... yanarken sen... sarar etrafını kızgın alevler
"Peu à peu, " de toi, " comme d'une torche de résine...
Anlayamazsın, özgülük mü veya değer verdiğin her şeyi tüken... bir ölüm mü getirir bu alevler.
"En brûlant, tu ne sais pas si tu deviens libre... " Ou si tout ce qui est à toi
Alevler... Feryatlar!
Feu et cris.
Alevler hemen dünyayı saracak, ve benzin geldiği yere, bidona doğru ilerleyecek yani güneşe. Kaynağı havaya uçuracak, sonra da benzinin ulaştığı, güneş ışığının gittiği her yere dağılacak.
La flamme va faire deux fois et demie le tour de la balle, elle va suivre la ligne par inadvertance, comme ça, et les petites bébêtes iront sur le soleil. chargées à bloc d'essence elles vont foutre le feu partout,
Dışarı baktım, motordan alevler çıkıyordu.
Des flammes sortent du moteur.
FIRES ON THE PLAIN ( OVADAKİ ALEVLER )
FEUX DANS LA PLAINE
Ağzından çıkan gümüş alevler yakıyor beni.
Les flammes d'argent de votre bouche me brûlent.
Temizleyici alevler onu kül etsin ki rüzgar da onun varlığının izlerini alıp götürsün.
Que le feu purificateur la réduise en cendres pour que le vent efface ainsi toute trace d'elle.
Alevler yükseliyordu. Birden ev yok oldu.
Des flammes jaillissaient!
Alevler var, ama sahilin yukarısında, epey uzakta.
Des fusées éclairantes... mais loin, sur la côte.
Korkarım ateş yeterince sıcak değil, ancak buraların soğuğu çok fazla, Alevler bile soğuk.
MARCO POLO : J'ai bien peur que ce ne soit pas très chaud, mais le froid ici est si intense, il enlève même de sa chaleur à une flamme.
Alevler az etkili çünkü buradaki hava basıncı çok düşük.
Le liquide bout à une moindre température parce qu'il y a peu d'air ici.
Alevler içinde yüzen cenazemin ruhumu Valhalla'ya sürüklüyor olmasını.
Ma voile en feu... menant mon âme à Walhalla.
Gemiden alevler göğe yükseliyordu.
L'appareil monte. Brusquement, l'avion en flammes.
Tepeden aşağı, alevler içinde.
Du haut de la falaise.
Başla dediğimde, gözlerinde alevler ve aklında cinayet ile yürü.
Vous avez envie de le tuer.
Alevler içinde.
- Elle a pris feu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]