Antrenör tradutor Francês
336 parallel translation
Kafasına top yiyen eski bir antrenör, zaman zaman olayları karıştırıyor.
Un entraîneur avec une vieille blessure á la tête, qui débloque.
5000 verirsek basketbol ve futbol takımlarına antrenör olur musunuz?
Pour 5 000, vous occuperiez-vous du basket et du football?
Ama Bay Coughman, yani antrenör bu sabahki ilk dersimi bırakmamı istemişti...
C'est que, M. Coughman, l'entraîneur, il voudrait que je me libère de mon premier cours...
Antrenör mü? Bir futbol takımı falan gibi mi?
Comme un entraîneur de foot?
O türden bir antrenör mü?
Ce genre d'entraîneur?
Hey, antrenör.
Hé, entraîneur!
Antrenör Calhoun ve takımımızı desteklemek için hepinizi orada görmek istiyorum.
Venez tous encourager notre entraîneur et notre équipe, les Rydell Rangers.
Antrenör, beni çaktırırsın, öyle mi?
Comment avez-vous pu nous coller?
Sen antrenör ol.
Tu entraînes.
Bak, Bay Farnsworth, hiçbir takım deli bir antrenör istemez, ve ancak deli bir antrenör sizin için bir deneme ayarlar.
Monsieur, y a pas une équipe qui obéit à un entraîneur dingue et seul un dingue vous prendrait.
Gelecek yıl antrenör olarak davet edildim.
Non, j'arrête de boire quand je veux! J'ai une proposition pour un poste d'entraîneur.
Antrenör hakkinda ve antrenörün önemi konusunda da.
On a parlé de l'entraîneur et de son importance.
- Antrenör mü?
- L'entraîneur?
Özel bir antrenör tuttuğunuz söyleniyor.
Vous avez recours, dit-on, à un entraîneur personnel.
Antrenör Koç
COACH REPREND LE COLLIER Allô?
- Mort kendine antrenör buldun.
- Je suis votre homme.
Antrenör, küplere biniyor. Ve,'O koşucuyu, ikinci noktaya gönder'diyor, ve ben'Affedersin,
Le coach arrive en hurlant et exige que j'annule le point.
Biliyorsun, Bay Wyler hayatta olsaydı, baş antrenör olacaktım.
Si M.Wyler était en vie je serais entraîneur.
Yeni bir antrenör geldi. Biliyor muydun?
Il y a un nouvel entraîneur adjoint, tu savais?
Bu serserinin seni yenmesine izin verme. Hala başarabiliriz. Antrenör, avukat ve futbolcu şike yapıyorlardı!
Ne vous laissez pas faire, ça peut encore marcher l'entraîneur, l'avocat et le joueur qui trichent.
Biri bana gıcık gidiyor. Antrenör, Ariel'ı evine geç bıraktığımı öğrenmiş ve serseri oldum.
Comme par hasard, l'entraîneur a appris qu'Ariel est rentrée tard avec moi.
Antrenör olarak bunca yıldır son ayağı bu kadar hızlı koşan bir at görmedim.
De toute mon expérience d'entraîneur, je n'ai jamais vu un cheval courir la dernière ligne droite aussi vite.
- Antrenör müsünüz?
- Etes-vous entraîneur?
- Yeni antrenör müsünüz?
- C'est vous, le coach?
Hickory'de 50 yasında antrenör olmasını istemem.
Je ne veux pas qu'à 50 ans, il soit entraîneur ici.
"Son meydana gelen gelişmelerde başarılı bir antrenör olması nedeniyle New York Liseler arası Atletik Birliği bunun yerine getirilemine çalışacak."
C'est le dernier d'une série d'incidents auquel est mêlé cet entraîneur talentueux mais instable. L'organisation new-yorkaise du sport lycéen validera ce renvoi.
- Antrenör.
- Il est moniteur.
Dün akşam Devonshire Polis Teşkilatı'ndan komiser Gregory ünlü yarışçı Fitzroy Simpson'ı tutukladı ve antrenör John Straker'ı öldürmekle suçladı.
"Hier soir, l'inspecteur Gregory, de la police du Devonshire, a procédé à l'arrestation de Fitzroy Simpson, bien connu dans le monde des courses, pour le meurtre de l'entraîneur John Straker".
Sanıyorum ki bu kadar değerli hayvanların sorumluluğu varken antrenör Bay Straker bir takım önlemler almış olmalıdır.
Avec de tels étalons à sa charge, j'imagine que votre entraîneur, M. Straker, devait prendre certaines précautions?
- Gerçek bir antrenör bulmaya.
Chercher un vrai entraîneur.
"Gerçek antrenör" demekle neyi kastediyorsun?
Que veux-tu dire par un vrai entraîneur?
Kendine bir antrenör buldun.
Tu t'es trouvé un entraîneur.
Sana antrenör değil, bir mucize lazım.
T'as pas besoin d'un entraîneur, t'as besoin d'un miracle.
Asla geri dönüş yolunu bulamayabilir. John Mason'dan bir mektup aldım, Shoscombe'daki baş antrenör.
J'ai reçu une lettre de John Mason, le chef des entraîneurs à Shoscombe.
Antrenör kaslarını çalıştır dedi.
Je dois faire des abdos.
Antrenör ve beslenme uzmanıyım.
- Elle est très douée - Je suis monitrice et un peu nutritionniste.
Antrenör, erkek olsa, eyalet turnuvasına giderdi, dedi.
L'entraîneur dit qu'un gars... comme elle ferait des tournois.
Ara, Notre Dame tarihinde dışarıdan oyuncu alımını destekleyen tek baş antrenör, biliyor muydun?
Tu sais qu'Ara est le seul entraîneur de Notre-Dame à vouloir des joueurs non recrutés?
Antrenör sahaya geliyor.
L'entraîneur se précipite sur le terrain.
Antrenör onu yeniden canlandırmaya çalışıyor.
L'entraîneur essaye de faire reprendre connaissance à Rod.
Antrenör.
Un pareur.
Antrenör Barker sağduyulu davranıp ikinci yarıda takımını müsabakadan çekebilir.
Si l'entraîneur Barker a du bon sens, il doit penser à déclarer forfait dans la deuxième mi-temps.
Antrenör, kurallarda "aşırı yükseğe zıplanmayacak" diye bir şey yazmıyor.
Les règles n'interdisent pas de sauter trop haut.
Ben Arizona Üniversitesi'nden baş antrenör, Lute Olson.
Lute Olson, University of Arizona.
Bilmiyorum, Will. Bir çok taraftan, İyi bir yaşamım var. Şehirde bir ev, Taşrada bir ev, bir bot, mücevherler, resimler, arabalar, aşçıbaşı, antrenör,
je ne sais pas, mais... j'ai quand même la bonne vie, une maison à la ville, une à la campagne, un yatch, des bijoux, des voitures, un cuisinier, des fringues de rêve..
Antrenör, manyağın biridir.
L'entraîneur est con.
O zamanlar antrenör değildin. Oyunu kazanıyordun.
Vous étiez sur la ligne de touche, pour un grand match.
Ancak antrenör siyah oyun kurucu istemiyordu. Galiba bizim beynimizin onun şeyi kadar olduğunu düşünüyordu...
Le coach voulait pas trop d'un QB noir avec un cerveau pas plus gros que le bout de sa...
Sonra San Diego'ya gittim. Antrenör beni bek oynattı. Ayaklarım hızlı olduğu için.
A San Diego, un coach génial me met en arrière défensif, pour ma rapidité.
Antrenör senin hakkında her şeyi biliyor.
L'entraineur a entendu parler de toi.
Yüzyüzeydik, antrenör ile hakem gibi.
On aurait dit un coach et un arbitre.