Asın tradutor Francês
292,061 parallel translation
İnternet faturasını yatırdın mı?
Tu as payé le haut débit?
Kötü bir durumdasın.
T'as pas la forme.
Benimle konuşmadan Horoz'a kulübede oturmasını söylemen büyük cüret.
Tu as du culot de dire à Rooster de vivre dans le chalet sans m'en parler.
Richard anlaşmayı kabul edecekti, ama sen elimizden aldın.
Richard allait signer le deal et tu nous as plantés.
Keenan Feldspar'ın teklifini istiyormuş gibi davrandın.
Et toi? T'as prétendu vouloir signer avec Feldspar.
Tabii yaparsın abi, "Şifremi Unuttum" a tıklaman yeterli.
T'as qu'à cliquer sur "Mot de passe oublié".
- Gilfoyle, yine routerı mı yaktın?
Gilfoyle, t'as encore cramé le routeur?
Adamım, hiç bütün veriyi aktarmış mıydınız?
Salut. Finalement, t'as pu transférer tes données?
Pastaların tadına bakıyorduk, sen aradığında da, - söyleyiverdim bir anda.
On goûtait des gâteaux, tu as appelé...
Bütün gece telefonunla uğraşıyordun.
Tu n'as pas lâché ton portable une seconde.
Haklısın, haklısın.
Tu as raison.
Sen, bize kazık attın!
Ramone! Dis donc, tu nous as plumés!
Kellerman, o uyuşturucuları bize vermişti ve sen çantayı alarak bizi orada bıraktın!
Tu nous as laissés payer les cachetons.
Ama gerçekten senin için başka türlü bir amacın olduğunu hissediyorsan bu hisse güvenmelisin.
Mais si tu as l'impression que tu es promise à une autre vie, tu devrais suivre ton instinct.
Bugün Rachel ile ne yaptığınızı konuşmak ister misin?
Tu veux me raconter ce que tu as fait avec Rachel?
Başardın, tatlım.
Tu as réussi, ma chérie.
Doğrudan Rachel Duncan'ın yanına gittin ve Helena'nın saklandığı yeri söylemedin.
Tu as affronté Rachel Duncan et tu n'as pas balancé Helena.
Ve sen de bana inandın.
Et tu m'as cru.
Neden bana o şeyleri anlattın?
Pourquoi tu m'as dit tout ça?
Pekala, bize bugün için ne getirdin ve ne anlatacaksın Emme?
Alors, qu'as-tu à nous montrer aujourd'hui, Emme?
Hafta sonu ne yaptın?
T'as passé un bon week-end?
Dur, dev bir lolipop yalayan yaşlı, Uzak Doğulu iş adamını gördün mü?
Attends. T'as vu l'homme d'affaires asiatique qui léchait une sucette géante?
Araba çarpar da ölürüm diye korkmuyor musun?
Tu n'as pas peur de te faire renverser?
- Rod'la nasıl tanıştın?
- Comment l'as-tu rencontré?
Bunu etraflıca düşünmemişsin.
Tu n'y as pas réfléchi.
Onunla olmak istemiyor musun?
Tu n'as pas envie d'être avec elle?
Asıl normal olanlardan korkacaksın!
Il faut se méfier des familles normales!
Yok, haklısın.
Non, t'as raison.
Pikabıma bir şey mi yaptın?
T'as touché à mon pick-up? Quoi?
Vitaminlerini aldın mı? "
Tu as pris tes vitamines? "
Sarhoş olup pikabına kurşun yağdırmışsın.
T'étais bourré, t'as tiré sur ton pick-up.
Barı olan bir kadına göre ahlaki sınırların bir tuhaf anne.
Tu as des codes moraux bizarres pour une femme qui tient un bar, maman.
Evcil hayvanın var.
T'as un animal de compagnie.
- Ortası soslu mu aldın?
- T'as demandé le cœur au chocolat?
"Seni seviyorum." dediğimi duymadın mı?
Tu m'as pas entendu dire que je t'aimais?
Bir ihtiyacın olursa buradayım.
N'hésite pas si tu as besoin de moi.
Var ya, haklısın.
Tu sais quoi? Tu as raison.
Bıraktığın donmuş biftekleri almaya geldiysen ve iki tane eksikse Drake yemiştir.
Si t'es venue récupérer les steaks que tu as laissés et que tu remarques qu'il en manque, c'est Drake.
Bak, karmaşık bir durum yarattın.
C'est toi qui as créé cette situation compliquée.
Virgülü bile doğru yere koymuşsun.
Tu n'as même pas fait de fautes.
Hey, üstüme sıçan fırlattın lan!
Hé, tu m'as balancé un rat dessus!
Adımın altına "bok gibisin" mi yazdın?
Tu as gravé "pue" sous mon prénom?
N'aber oğlum? Liseden sonra ne oldu?
Qu'est-ce que t'as fait après le lycée?
Benim görevim, ihtiyaçlarını sağlamak.
Je suis là pour m'assurer que tu as ce qu'il te faut.
Lisede Tracy Jenkins'e çakmış mıydın?
T'as baisé Tracy Jenkins au lycée?
Yaktığın o bifteği istiyorum.
Je veux le steak que tu as brûlé.
Bunu kadın çalışmaları dersinde mi öğrendin?
Tu as appris ça au cours sur l'étude de la femme?
Boruyu da pikabın freni gibi mi onardın?
Tu as réparé le tuyau comme les freins sur le pick-up?
Bunca şeyden sonra bir de bizim saçmalıklarımızı çekmek zorunda değilsin.
Tu n'as pas à nous supporter en plus de tout le reste.
Seattle'da oynamadın ki.
T'as jamais joué pour Seattle.
- Hayır demedin.
- Quoi? Tu n'as pas nié.