English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ A ] / Atıyor

Atıyor tradutor Francês

5,620 parallel translation
Onun durumunu göz önüne alındığında, zatenoran atıyor.
Étant donné son cas, elle a déjà battu les pronostics.
Tam olarak nasıl olduğunu bilmiyoruz fakat bazı hastalarda krizleri durdurmak için elektrokonvülsif kullanmak kriz nöbetini durdurabiliyor. Fiil olarak beyne reset atıyor. Fakat sadece aşırı olağanüstü durumlarda bunu kullanıyoruz.
Nous ne comprenons pas encore, mais, oui, chez certains patients, utiliser un courant électrique pour provoquer des crises pouvant renverser un épisode psychotique, redémarrer le cerveau, mais seulement dans les cas extrêmes, on ne considère même...
Felâket sonrası başa geçmek için bir adım atıyor.
Il entreprend une démarche pour le pouvoir, à la suite d'une tragédie.
Karım bana haksız yere iftira atıyor.
Ma femme a décidé de me traîner dans la boue, faussement.
Heck şutunu atıyor - Bu da ne?
Il va le chercher et... euh... qu'est-ce que c'est?
Zengin bakışı atıyor birde.
Donne-moi le regard du mec riche?
Suç atıyor.
Dit le criminel condamné.
İkimizin annesi de bebeğin altını değiştirmek için can atıyor.
Nous avons tous deux des mères qui n'attendent que de changer des couches.
Aslında ikinci çocuğu isteyen kadınlar bunun için can atıyor.
Les femmes qui essaient d'avoir leur deuxième apprécient ces sessions.
İlk defa düzgün bir kız bana mesaj atıyor.
C'est la première fois qu'une fille décente m'envoie un texto.
Ulusal Güvenlik terör alarmı vermeye can atıyor.
La sécurité du territoire veut juste transformer tout ça en attaque terroriste.
Atıyor olabilirim ama eminim kaçırılmayla ilgisi yoktur.
- Je prends peut-être un risque, mais je parierai qu'elle n'a rien à voir avec le kidnapping.
Atıyor musun onu?
Tu jettes ça?
- Tüm suçu kurda atıyor.
Il met toute la faute sur le loup.
Kalbi atıyor mu?
Est-ce qu'il y a un battement?
Evet, atıyor.
Oui...
Hatta oldukça güçlü atıyor.
Un très fort.
- Kalbin çok hızlı atıyor.
Le coeur bat fort.
Yanlış bir kapıdan girersen uzaya adımını atıyor olabilirsin.
Tu franchis la mauvaise porte ‎, tu pourrais te retrouver dans l'espace ‎.
Ve yan binadaki Çin restoranı çöplerini benim çöplüğüme atıyor.
Et le resto chinois à côté jette toujours leurs restes sur mon toit.
İnsanlar sana e-posta falan mı atıyor?
Les gens t'envoient des emails? Non.
Rath olayımı sikip atıyor.
Rath est en train de me les briser.
Rath, olayımı sikip atıyor.
Rath est en train de tout ruiner.
Nabzı atıyor.
Le pouls est fort.
Baş ağrım atıyor.
J'ai une violente migraine.
Çünkü banka artık işe el atıyor ve Mollys'in vergi değerinin % 10'uyla gelmemize ihtiyaçları var.
Parce que la banque intervient et il faut qu'on trouve 10 % de la valeur foncière du Molly's.
Bebekler yüzünden fazladan kilo almasaydı bugün parende atıyor olurdu.
Elle fera des pieds et des mains pour s'en sortir si elle, tu sais, ne peut pas se reposer sur une aide extérieure.
Bilmediğimi sanıyorlar ama Gina oradan naklen tweet atıyor.
Ils pensent que je ne sais pas, mais Gina livetweete tout depuis le début.
O her şeyi naklen tweet atıyor.
Elle livetweete tout.
Kendi düş kırıklığını benim üzerime atıyor. Çünkü o yapmak istediği şeyler için müsait değil ve ben onları yapmak için müsaitim.
Il passe ses nerfs sur moi parce qu'il n'est pas libre de faire les choses qu'il veut faire.
- Çığlık atıyor muydu?
- Elle criait?
Emrinde 250 oyuncak asker var ve hepsi de öldürmeye can atıyor.
Elle a 250 apprentis soldats impatients de tuer.
Adam hem tehlikeli, hem de dengesiz üstüne bir de sizi ve ailenizi tehlikeye atıyor.
Il est dangereux, imprévisible, et met votre famille en danger.
Bay Belson seninle görüşmeye can atıyor.
M. Belson est excité à l'idée de te rencontrer.
Çatallar, obje saati 23.35'e geri getirdiğinde, yani gece yarısında baloncuğu patlatıp bizi dışarı atıyor.
Ils nous expulsent aussi de la bulle à minuit une fois que l'artefact redémarre à 23h35.
Nabzı biraz yavaş atıyor.
Le pouls est un peu lent.
Tup bir asker, her gün hayatını riske atıyor, onun sorununa tedavi bulacaksa şimdi de hayatını riske atacağını biliyorum.
Tup est un soldat, il risque sa vie tous les jours. Et je sais qu'il serait prêt à courir le risque s'il y a une chance de le guérir.
Öfkesini içine atıyor ama ya patlarsa?
Une fois que Sa Majesté aura usé de toute sa patience, il explosera de rage.
Yüksek olasılıkla emniyeti 28 günlük bir soruşturmaya sokmaya can atıyor.
Il y a des chances qu'il demande un audit de 28 jours
En hızlı programcıya sürücüleri ve aptallara da derleyicileri atıyor.
- C'est inefficace. - Il est sous pression.
- Bu küçük kız burada taklalar atıyor.
À part les saltos arrière de la petite.
- Fakat her kimse, Ekipten değil ve operasyonu tehlikeye atıyor.
- Mais qui que ce soit, ce n'est pas l'un des nôtres et il fout en l'air notre opération.
- Fetal kalp atışı yavaşlıyor.
- Baisse du rythme foetal.
Hemen geliyor. Kız kardeşi içki problemi yüzünden kaygılanıyor. Ben de erkenden geliyorum ve suya çay poşeti atıp rengi içki gibi kahverengi oluncaya kadar bekliyorum.
Sa soeur se soucie de ce qu'il boit, alors je plonge un sachet de thé dans de l'eau, et je lui dis que c'est de l'alcool.
Atlanto-oksipital çıkığı nedeniyle hareketli bir araçtan atılıyor için.
Section de l'articulation de la nuque dûe au fait d'avoir été jetée de la voiture en marche.
Charles, at ile aynı madalyayı alıyor.
Charles a la même médaille qu'un cheval.
Kamyonların yarısı atıl durumda, yarısı hala çalışıyor.
La moitié des camions est inoccupée, et les autres sont permanents.
Bizi harbiden atıyor musun?
Vous êtes sérieux là? Vous nous mettez vraiment à la porte?
Nokta atışı yaparak çalışıyor.
C'est précis à 100 %.
Kalp atışı hızlanıyor.
Elle convulse.
Atış yapıyor olsaydım harika olurdu.
Ce qui aurait été génial si j'avais lancé.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]