Aura tradutor Francês
43,596 parallel translation
Böyle parça parça yap, sonra bir bakacaksın araba olmuş.
Morceau par morceau et bientôt, on aura une voiture.
Dünyayı mükemmelleştirdikten sonra, yıldızlara bakabiliriz.
Une fois que le visage de la Terre aura été perfectionné, nous pourrons regarder vers les étoiles.
Belkide hiçbir zaman yeni bir şey olmayacağı içindir.
Peut-être car il n'y aura plus rien de nouveau.
Çünkü öyle, ve halkımız için yararlı hale geldiğinde hak ettiği şeyleri alacaktır.
Elle l'est, et quand elle aura finie de nous être utile, elle aura ce qu'elle mérite.
Restorasyonlar, 2. Dünya Savaşı'ndan beri Kongre tarafından gizlenir. Kongre Üyesi olmadan ulaşamayız.
Les rénovations sont classifiées par le Congrès depuis la guerre, donc on aura du mal sans les véritables plans.
Şu sıralar hiçbir şey kolay değil.
Il n'y aura pas de jours faciles ici.
Hayır ama Beyaz Saray'a geldiğinizde desteğiniz büyük anlam taşıyacak.
Non, mais quand la chambre siègera, votre soutien aura du poids.
Görüntüleri Komuta Merkezi'nden takip edeceğiz.
On aura la vidéo depuis le centre de commandement.
Jeffrey'i bulduğumuzda ne olacak?
Qu'arrivera-t-il quand on aura trouvé Jeffrey?
Onu içeri atacağız.
On l'aura. Je te le promets.
Kayıtları almazsak donahue'nun adamları yok edecek ve hiçbir zaman cezasını çekmeyecek.
Si on n'a pas ces enregistrements, les gars de Donahue vont les détruire et on n'aura jamais de condamnation.
Ondan sonra ne hatırladığı farketmez.
Après ça, ce dont elle se souviendra n'aura plus d'importance.
Yalnız Kötü Kraliçeyi ele geçirdiğimizde nereye koyacağımızı halletmemiz gerek.
On doit savoir où l'on va mettre la Méchante Reine une fois qu'on l'aura.
Eğer yüzümü görürsen sen de hedef haline geleceksin.
Si tu vois mon visage, il y aura une cible sur ton dos.
Ben sadece, 80 yaşına geldiğinde, hala dili dışarda, tanımadığı insanlara, dilinizi bükebiliyor musunuz diye sormasını istemiyorum.
Je ne veux pas de lui tirant sa langue aux étrangers, tu sais, quand il aura 80 ans.
İçindeki bu boşluğun tüm hayatı boyunca dolmayacak olması, beni bitiriyor.
Ça me tue de savoir qu'il aura toujours ce vide, de ne pas connaître ses parents.
Bence bir evlilikte bir taraf sanata bagli kalmissa ve diger taraf kurumsal çalisma ortaminda saglam bir yer edinmisse cinsiyetleri ne olursa olsun bu dengesizlik çatismasi hep olur.
Dans un couple, si l'un est dans le milieu artistique et l'autre bien installé dans une vie de salarié, il y aura toujours un déséquilibre. Ce n'est pas une question de sexe.
Bu sinemaciyla bir soru cevap toplantisi da yapacagiz.
Il y aura des questions-réponses avec cette réalisatrice.
Salon kaç kisilik olacak?
Il y aura combien de places?
Yani eğer tren gelene kadar oyalanırsak hiçbir şey yapmamıza gerek kalmaz.
Si on fait la manche jusquâ € ™ à ce que le train arrive, on nâ € ™ aura rien à faire.
Ülke dışında gizli bir üsse götürüp gelişmiş sorgu teknikleri uygularsak daha çabuk konuşturabiliriz.
On aura des réponses plus vite si vous acceptez de le déplacer hors du pays pour un interrogatoire renforcé.
Halbeck'in soruları olacak.
Halbeck aura des questions.
Ama o andan itibaren itibarın yerle bir olacak.
Mais entre temps, votre réputation en aura pris un coup.
Sarımsaklı tavuk kokan ağzıyla onu öpmeyecek- -
Il n'aura pas envie de l'embrasser si elle a une haleine de poulet à l'ail.
Bu sefer acıma olmayacak.
Il n'y aura aucune pitié cette fois.
Bir zamanlayıcıya bağlayacağız... ve çalışmaya başladığında biz çoktan çıkmış olacağız.
On l'aura sur un minuteur, et on sera déjà parti quand il sonnera.
- Sly Happy veriyi düzenlediğinde hesaplamaları ikinci kez kontrol et.
Donc, Sly, quand Happy aura récupéré les données, vérifie les calculs.
Peki birimiz perdenin arkasından bakınca ne olacak?
Oui, mais qu'arrivera-t-il quand on aura vu les défauts de l'autre?
Bu kazanacağım anlamına gelmiyor ve dayanmamı sağlayan tek şey Henry'nin hala sana sahip olabileceğini bilmem.
Je ne suis pas sûre de gagner et je ne peux tenir que parce qu'Henry t'aura toujours.
İnanılmazdan fazlası, sihirli bir rakam çünkü kilogram başına 1 beygir anlamına geliyor.
Plus que renversant, c'est un tour de magie parce que ça veut dire qu'elle aura 1 cheval par kilo.
Elbette bolca ateş etme koşma ve parende atma olacak.
Bien sûr, il y aura beaucoup de tir, de coups et de sauts périlleux.
Bu aileyi yakından tanımak istemez misin? Hani sen her zaman dersin ya, kişisel hayatımızı ne kadar paylaşırsak, sahnedeki evliliğimiz o kadar gerçekçi olur, değil mi?
C'est toi qui as dit que plus on se fréquente, plus on aura l'air d'un couple marié.
- Pekala. Yarın öğlen al beni.
Il y aura de la circulation...
Neden, benden etkilenir diye mi?
Elle aura envie de moi?
Ve yakın bir zamanda, torunumun nefesi, ve oğlumun gülüşünün yerinde... hiç bir şey olmayacak.
Bientôt à la place du souffle de ma petite-fille et du rire de mon fils, il n'y aura... plus rien.
Ve yakalamaya çalışacağın hiç bir şeyin olmayacak.
Et il n'y aura plus rien à saisir.
Baharda bir resitalimiz olacak, umarım oraya gelip beni desteklersiniz.
Il y aura un récital au printemps, et j'espère que vous viendrez me soutenir.
Fark edilmen işten bile değil.
On aura du mal à ne pas être vus.
Uh, aslında, muhtemelen daha uzun bir konuşma olacak,
On aura une plus longue conversation,
- Emin ol yanında olacak.
Elle l'aura. Fais moi confiance.
Anneni bizden alan, seni benden alan bu adam torunumu da alamayacak.
C'est homme nous a pris ta mère, t'a emmené loin de moi, il n'aura pas ma petit-fille.
İşten çıkarmalar olacak.
Il y aura des licenciements.
Ameliyatı yaparsak tümörü çıkarıp hamileliği devam ettirirsek doğum vakti geldiğinde kanser altı ay boyunca büyümeye devam etmiş olacak.
Si on fait ça, Si on peut retirer la tumeur et garder votre grossesse intacte, jusqu'au moment de l'accouchement, le cancer aura continué à grandir de manière incontrôlée pendant 6 mois.
Fakat bu sefer koruması gereken bir de çocuğu olacak.
Mais cette fois, elle aura un enfant à protéger.
Ve yaptığın şeyden sonra kesinlikle senin içinde olmayacağın bir hayat.
Et après tout ce que tu as fait, ce n'est clairement pas près de toi qu'il l'aura.
Böbreği alırsak kan kaybı olmayacak zaten.
Il n'y aura pas de perte de sang si nous enlevons le rein.
Uygun bir karaciğerin geleceğini nereden biliyoruz?
Et comment sais-tu qu'il y aura un foie compatible?
Tamam. Vay be.
Jure-moi qu'on n'aura pas d'enfants.
Az önce sen tam olarak ne demek istedin... şey diyerek... "Söz ver kesinlikle çocuk yapmayacağız"?
Tu voulais dire quoi, tout à l'heure, quand tu as dit : "Jure-moi qu'on n'aura pas d'enfants"?
Kameralar kayıtta olmayacak.
Il n'y aura pas de vidéo.
Beni çok kötü arzulayacak.
Elle aura trop envie de moi.