Aşkımız tradutor Francês
1,688 parallel translation
"Eğer iki aşkımız bir olursa... " ya da senin ve benim sevgim birbirine benzerse... hiçbir şey yavaşlamaz, hiçbir şey ölemez. "
Si nos deux amours ne sont qu'un toi et moi aimons de façon semblable que ni l'un ni l'autre ne peuvent diminuer ou mourir.
" Eğer iki aşkımız bir olursa...
Si nos deux amours ne font qu'un...
ya da aşkımız
Chère madame, je ne cultiverai jamais plus de jardin.
Aşkımız onun sayesinde ayakta kalır.
L'amour survit grâce à cela.
BU ilişkilerimizi ayakta tutar, dolayısıyla biz de ona önem vermeliyiz. Aşkımız onun sayesinde ayakta kalır.
"Avec quelle matière le Créateur a fait le coeur?"
Bunlar aşkımızın son birkaç nefesiydi.
"C'� tait le dernier souffle de notre histoire d'amour."
Bizim aşkımız eski tipti.
On vivait une histoire d'amour traditionnelle.
Benim sevgili Sasha'm, Aşkımız nereye gitti?
Hé, mon Saša! Que devient notre amour?
Aşkımızın hayali kanatları, gökyüzüne ulaşmamızı sağladı.'
Dieu c'est beau. Nous étions profondément amoureux.
'Aşkımız o kadar derindi ki, birbirimizi bile göremedik.'
Et l'amour était si profond, que nous ne pouvions voir au-delà de l'un et de l'autre.
Aşkımızın ne kadar temiz olduğunu Allah bilir.
Seul Dieu sait combien notre amour est important et pur.
Peki şimdi sana soruyorum, o verilen sözlere ne oldu? O verdiğin sözler elle tutulmaz ama, peki ya o yüzük, aşkımızın sembolüydü?
Je vous le demande que faites-vous de cette promesse, vivre et mourir ensemble.
Ben giderken bunları düşün. Aşkımızı, hüznümüzü, akıttığın gözyaşlarını hatırla.
N'oubliez jamais la façon dont vous m'avez abandonné ainsi que notre amour, et vous-même pleurerez aussi.
Ancak aşkımızı gizli olarak yaşamak zorundaydık çünkü genç bir barones ile evliydi.
Mais notre amour devait rester secret, car il était marié à une jeune baronne.
İki insana aşkımızı esas alan perspektiflerimiz.
Points de vue basés sur notre amour pour deux êtres humains.
Büyük aşkımız demişken, balayımızda beni aldattın.
D'accord. En ce qui est du grand amour, tu m'as trompée pendant la lune de miel.
önceleri bunun sadece tatminsizlik olduğunu düşünmüştüm. zamanla solup, geçip gidecekti. ve aşkımız derinleşerek büyüyecekti.
At first I thought it was just restlessness that would fade as time went by and our love grew deep
aşkımız gençken ve bizler cesurken geçen gece bu mektupları okuduğunu söyledi.
When our love was young and we were bold She said last night she read those letters
Çünkü aşkımız çok güçlü.
Parce que notre amour était trop intense.
Ama asıl haber, Mia'yı bu gece Bel Air Oteli'ne götürüyorum. Orada birbirimize aşkımızı ifade edeceğiz. Hem de başından beri yapmamız gerektiği şekliyle.
Mais j'emmène Mia à l'Hôtel Bel Air ce soir où nous exprimerons notre amour comme nous le devons.
Bunları aşkımız için yapıyoruz.
Ce que l'on fait par amour.
Aşkımız çok güçlü, onu hiç bir şey yok edemez. Bu bile.
Notre amour est si fort que rien ne pourrait le détruire, pas même ça.
O Internet sayfası aşkımızın bir kutlamasıydı.
Ce site web... célébrait notre amour.
Çünkü, aşk vasıtasıyla, her şeyle ve herkesle olan bağlarımızın çok güçlü olduğunu hissederiz ve özünde, hepimiz aynıyızdır.
Parce que, lorsque nous aimons, nous sentons l'intensité de notre connexion à chaque chose et chaque être, et au coeur de nous mêmes, nous sommes identiques.
Tanrı aşkına. Violet, ben silahsızım.
Bon sang Violet, je suis sans défense.
Git ve biraz ellerini aşındır, Tanrı aşkına. Bizim yaptığımız gibi.
Faut que t'ailles au charbon, bon sang, comme nous autres.
Bacakları titremeli, aşkınızın ateşi de hep yanmalı, değil mi, Bay Goldbluth?
Vous savez y faire, hein, M. Goldbluth?
O, bizim aramıyda olan sevgidolu askımızın tanığı olacak.
- Qui?
Sanırım bu okulda aşkın vasiyeti böyle ki... bugün sizlerden önce burada durup.... okul tarihinin ilk vasat öğrencisi olarak.... veda konuşması için oylarınızı bekliyorum.
Le fait que je sois la première élève très moyenne de l'école à être nommée major de promotion, est une preuve de l'amour qu'on trouve dans cette institution.
Aşkım ol. " " Onlar rüyalarımızı süslüyorlar. " " Seni alıp götürüyorlar. "
'Ils nous font r � ver, perdre nos moyens et � parpillent nos esprits
Çocuklarımız küçükler liginde birlikte oynuyor, Tanrı aşkına Bill!
Nos gosses jouent au Baseball ensemble nom de Dieu, Bill.
Tanrı aşkına, biraz daha olumlu olamaz mısınız?
Nom de Dieu, essayez de positiver un peu!
İngiltere kraliçesine, aşk mektubu yazdınız mı?
Avez-vous proposé à la reine d'Angleterre d'être son amant?
Tanrı aşkına Teddy. Oradakiler hala bizim çocuklarımız.
Mais enfin, c'est nos compatriotes.
lrkımızın mirasına saygılıyım ama aşkın gözü kördür.
Je respecte nos racines, mais l'amour est aveugle.
yalnız kaldığımda, konuşmalarımızı hatırlıyorum, ve dün biri sana olan aşkımı duyunca afalladı. "
Durant mes rares moments de solitude, je me plais à imaginer nos conversations. Hier, j'ai même affolé un canard en lui déclarant mon amour pour vous.
Tanrı aşkına, nerede bu kumanda? Şimdi Seçim Merkezi'nde bekleyen arkadaşımız Chris Matthews'a bağlanacağız.
Il est temps de retrouver Chris Matthews au Central.
"Üzgünüm, aşkım! Fakat ; artık ayrılmalıyız"
" Navré, mon amour, mais il faut nous séparer pour de bon.
Başka yerlerden gelen rahatsız edici taleplere rağmen benimle aşk yaptın.
Tu m'as fait l'amour, malgré toutes ces sollicitations.
Sarayda hırsız var, aşkımı çaldı.
Il y a une voleuse dans le palais, elle a volé tout mon amour
Sarayda hırsız var, aşkımı...
Il y a une voleuse dans le palais et elle a...
Eğer 15 yılı aşkın ilişkilerimizi ve aile arkadaşlarımızı düşünürsen.
- Ben si tu considères que?
Aşkı hiç tatmadınız mı?
Vous avez connu l'amour?
Pek tabii, fiziksel aşkı tatmışsınızdır, Bay Haeckel. Tatmadınız mı yoksa, Bay Haeckel?
Vous avez connu l'amour physique, n'est-ce pas M.Haeckel?
Bir sonraki bildiriye kadar bütün geçit hareketini askıya aldığımızı bildirin.
Dites leur que toutes les activités de la porte sont suspendues jusqu'à nouvel ordre.
Salıverilmem için şart olarak Bölüm Başkanı Devlin, Langley'in bulgularımızı incelemesine kadar Kahin Beş soruşturmamızı askıya almakta ısrar ediyor.
Devlin m'a libéré sous réserve qu'on suspende notre enquête sur Prophète 5 jusqu'à ce que Langley puisse examiner nos dossiers.
- Hayır, ben ciddiyim anne. İkimiz de bütün hayatımızı askıya aldık. Peki neden?
On a mis notre vie entre parenthèses et pourtant, en un an, y a eu aucune amélioration.
Siz lise aşkı mısınız? Durmadan eğlenip, bir içeceğe iki kamış mı koyardınız?
Alors vous étiez deux amoureux au lycée 24H / 24, deux pailles dans un milk-shake?
Burada olmamızın mahzuru yok ya aşkım.
D'accord pour qu'on soit là, amour? Bien sûr que c'est okay.
Bir parça aşk hayatımız bile var.
Nous avons même eu un peu de vie amoureuse.
Tanrı aşkına, morfini arttıramaz mısınız?
Vous pouvez pas augmenter sa morphine?