Babysitting tradutor Francês
149 parallel translation
Nerede miydim, bebek bakıyordum.
Je faisais du babysitting.
Kellerlar için iki yıldır bebek bakıcılığı yapıyorum zaten.
Je fais du babysitting pour les Keller depuis deux ans.
Burada ne yapıyorsun? Johnson'ların çocuğuna bakıyor olman gerekirdi.
Oui, tu devrais être chez les Johnson à faire du babysitting!
Bu sadece çocuk bakıcılığı.
C'est juste du babysitting.
Çocuk bakıcıları bırakmazlar, bakarlar.
Vous êtes babysitter. Les babysitters ne partent pas. Elles font du babysitting.
Biraz dadılık yapmak seni hayatta Jenny'nin annesi yapmaz.
Tu peux faire autant de babysitting que tu veux, ça ne fera pas de toi la mère de Jenny.
Çocuk bakmanın en sevdiğim yanı bu.
C'est ce que je préfère dans le babysitting.
Bir yıldır bu cücenin bakıcılığını yapıyorum.
Je fais du babysitting avec ce putain de nain depuis 5 ans, maintenant.
Çocuklara bakacağım.
En plus, je fais du babysitting.
Hayır, profesyonel gazetecilikteki gibi bir çalışma arkadaşına. Devasal bir röportajın öncesinde çocuk... bakıcılığına hayır diyemeyen bir çalışma arkadaşına.
Non, plutôt pour aider une journaliste qui a accepté un babysitting, même la veille d'une interview majeure.
Biliyor musun? Eğer bebeğe bakmayacaksa kardeşinin burada yaşamasında ki amaç ne?
Pourquoi ta soeur est là si elle fait pas de babysitting?
Bu akşam benim de işim var ama ben bebeğe bakıyorum, değil mi?
Moi, j'ai du boulot, je fais pourtant du babysitting.
Pekala, eğer baktığın kendi çocuğunsa bu bebek bakıcılığı olmuyor, canımın içi.
C'est pas du babysitting quand c'est ton propre enfant, chéri.
Yani, bebek bakıcılığı mı? Ne?
Donc, faire du babysitting?
Bütün gün bebek bakıcılığı yapamayacaksınız,... bir şeylerin ters gittiğini hemen bilmeniz gerekir.
Si vous ne pouvez pas toujours faire du babysitting, il faut vous assurer de savoir dès que quelque chose ne va pas.
- Harika. Hem bebek bakıcılığı yapıp hem de kaçmaktan nefret ediyorum ama işe gitmeliyim.
Eh bien, Je déteste fuir pendant du babysitting mais je dois retourner au travail
Sen emziriyor musun?
Le babysitting me rend fou. Tu fais du babysitting maintenant?
Bilirsin Adventures in Babysitting'in yanı sıra Leaving Las Vegas'da oynamıştı.
Elle jouait dans "Leaving Las Vegas" et "Nuit de Folie".
Dorothy'i bakıcı olarak ilk defa kullandığımız geceydi.
C'était la première fois que Dorothy venait faire du babysitting.
Üstelik, bebek bakıcılığı sertifikam var.
D'un autre côté, j'ai de grandes connaissances en terme de babysitting.
... Adventures in Babysitting'de süper komiktin, Tom Cruise'la Cocktail'i unutmamak lazım.
... et tordante dans Adventures in Babysitting, sans oublier Cocktail avec Tom Cruise.
- Bu arada bakıcılığınızı yapacak birden fazla stajyer bulun.
- En attendant, vous pourriez envoyer plus qu'un interne pour faire votre babysitting.
İlginçmiş. Üzgünüm, Sam ama hayatta bulaşmam buna.
Je veux juste être pas près pour pouvoir t'amener de la soupe et faire du babysitting.
Kuzenimin baktığı çocuk bir psikopat.
Ma cousine fait du babysitting avec une psychopathe.
İlk bakıcılık deneyimim başarılı olmayacak gibi gözüküyor.
C'est la première fois que je fais du babysitting... On dirait que je ne suis pas doué.
Zaten çocuk bakacağım.
J'ai un babysitting.
- Benimle çocuk bakmak ister misin?
Tu veux faire un babysitting avec moi?
Bana bakıcılık yapıyordu.
Inspecteur Beckett, Rina. Elle faisait du babysitting pour moi.
Vons'ta ve bebek bakıcılığında part time çalışarak.
Travail à mi-temps au Von et du babysitting. - Et l'école?
Hayır, ben ameliyat sonrası tahlillerle uğraşıyorum.
Et elle fait du babysitting.
Pekala, Jacobsen'leri arayıp bakıcılık yapıp yapamayacaklarını soracağım.
Bien, je vais appeler les Jacobsens et verrais s'il peuvent faire du babysitting.
Kanka Susan Thompson bebek bakıcılığı yaptığı evde parti veriyormuş.
Susan Thompson fait un babysitting et elle a organisé une teuf.
- Siktir oradan Dan, beni avutuyorsun.
Allez vous faire foutre, Dan. Vous faites du babysitting.
Perşembe gecesi, Craig'lerin bebeğine bakıclık yapacağını sanıyordum.
Je pensais que tu faisais du babysitting jeudi soir. - Je vais annuler.
Demek istediğim bando şefliği seçmen ne olur belli değil ama bebek bakmaya gittiğinde hiç değilse 6 dolar kazanacaksın.
On sait pas ce que cette audition va donner. Mais si tu fais du babysitting, tu seras sûre d'avoir 6 $. Avec cette épidémie de grippe A, j'ai vraiment ma chance cette année.
- Bebek bakıcılığı yaparsam, yapabilir miyim?
Si je fais assez de babysitting, je pourrai?
Sue, gelecekte ki mankenliği için bebek bakıcığı yapıp, para biriktiriyordu.
Sue faisait du babysitting pour financer sa carrière de top-model.
Anne, bana bebek arabasını sürdüreceğini söylemiştin.
Tu devais me conduire au babysitting.
Ama sonra onun evine giderken bana bebek arabasını sürdürdü.
Mais il m'a déposée à mon babysitting sur son chemin.
Bebek bakıcılığı yapmanız gerektiğinden değil derslerine çalıştıklarından emin olmak için.
Pas besoin de babysitting, mais... - faut qu'ils se bougent.
Afedersin, tüm öğleden sonramı senin kızına bebek bakıcılığı yaparak geçirdim.
Excuse moi, j'ai passé mon après-midi entier a jouer au babysitting avec ton enfant.
- Karşılığında para versem?
Et si je vous donnais l'argent du babysitting?
Tam olarak kime bakıcılık yapıyorsun sen?
Jake! Tu fais ton babysitting ici?
Burada bebek bakıcılarının borusunun öteceğini sanmıyorum.
Tu n'as pas à faire ça. Je ne crois pas que j'ai besoin de ton babysitting ici.
- Bakıcılık bitti evlat.
Fini le babysitting, fiston.
Demek yarın bebek bakıcılığı görevimiz var.
On fait du babysitting, demain?
Sen ne güzel bir bebeciksin böyle.
Tu penses rencontrer quelqu'un en faisant du babysitting? Pas vraiment.
Doğum günüm için hâlâ kamp yapmaya gidiyoruz, değil mi?
- Du babysitting.
Alice'le içip güzelleşiyoruz.
Alice a commencé à faire du babysitting pour les Toohey en 2002.
Bakıcılık işlerinden nefret ediyorum.
- Je déteste faire du "babysitting".
Bebek bakıcısı gibi!
Du vrai babysitting!