Bakan tradutor Francês
7,433 parallel translation
- Sayın Bakan, nihayet tanıştık.
Mr. le Ministre. Je vous rencontre enfin.
- Bakan bey.
- Monsieur le Ministre.
Eğer uygun görürseniz Bakan bey... -... onu ortadan kaldırabiliriz.
Avec votre accord, nous pourrions l'éliminer.
Hemen bir karar verilmesi gerekiyor Bakan bey.
- Il faut vous vous décidiez maintenant, Monsieur le Ministre.
Devam edebilir miyiz, Bakan bey?
- Est-ce que j'ai le feu vert, Monsieur le Ministre?
Görev değişikliği olması, İngiliz vatandaşına füze saldırısı yapmamız daha doğrusu iki İngiliz ve bir ABD vatandaşına yapacak olmamız ve tüm bunların bir dost bölgesinde gerçekleşiyor olması gibi şartları göz önüne aldığım zaman en uygun adımın Dışişleri Bakanı'na danışmak olduğuna inanıyorum.
Devant cette situation, qui constitue... un changement de mission... et qui exige qu'un missile soit largué sur un Britannique, plutôt deux Britanniques, et un citoyen américain, et dans un pays allié... je crois qu'il serait plus approprié que je soumette ceci au ministre des Affaires étrangères.
Bakan bey, vaziyetten siz haberdarsınız fakat Dışişleri Bakanı değil.
- Monsieur le Ministre, vous avez entendu tous les arguments, pas lui.
- Bu nedenle Dışişleri Bakanı'nın görüşü talep edilmemeli- - Hayır.
- C'est pourquoi le ministre des Affaires étrangères n'a pas à se mêler de tout ça!
Ben daha önce böyle meseleleri Başbakan'la görüşmedim fakat Dışişleri Bakanının bu konuda şüphesiz ki tecrübesi var.
- Non, le fait est que je n'ai jamais pris part à une quelconque discussion avec le Premier ministre à propos d'une telle situation, tandis que le ministre des Affaires étrangères, lui, l'a fait!
Çok teşekkürler, sayın Dışişleri Bakanım.
- Merci, Monsieur le Ministre des Affaires étrangères.
Malezya Ticaret Bakanı ile olan görüşmeniz 4 buçukta.
- La rencontre avec le ministre du Commerce malaisien est à 16 h 30.
Bakan bey, yaşanacak en ufak gecikme sivillerin hayatını ciddi tehlikeye sokabilir.
- Monsieur le Ministre, les conséquences de ce délai peuvent coûter de nombreuses vies humaines.
Bir karara varmanız lazım Bakan bey.
- Il faut rendre une décision, Monsieur le Ministre.
Dışişleri Bakanı'na ulaştım.
On a le ministre en ligne.
Beyler, ABD Dışişleri Bakanı'nın onayı olmadan bir ABD vatandaşına yapılacak füze saldırısını onaylayamam.
- Il est impossible que j'autorise une frappe à l'endroit d'un citoyen américain sans avoir l'approbation du Secrétaire d'État américain.
Efendim, Dışişleri Bakanı Çin'de şu an.
- Monsieur, le Secrétaire d'État est en Chine.
Dışişleri Bakanım, General Benson konuşuyor.
- Monsieur le Ministre, ici le général Benson.
O halde bu 10 dakikayı iyi değerlendirip Dışişleri Bakanı'ndan onay alın.
- Alors, utilisez ces dix minutes, et trouvez le Secrétaire au plus vite.
- Bakan bey, Jordan Ricardo sizi arıyor.
Monsieur le Secrétaire, il y a Jordan Ricardo en ligne.
ABD Dışişleri Bakanı onay verdi.
- Le Secrétaire d'État a donné sa permission.
Teşekkür ederim Bakan bey.
- Merci, Monsieur le Ministre.
Dışişleri Bakanı onay verdi.
- Le Secrétaire a donné sa permission.
- Dışişleri Bakanı tarafından haberdar edilmiş.
- Elle a été informée par le Secrétaire d'État.
Kusura bakmayın, Dışişleri Bakanı bağlanmak istiyor.
- Excusez-moi. Le ministre des Affaires étrangères veut dire un mot.
Dışişleri Bakanım, şu an harekete geçmemiz askeri açıdan elzem.
- Monsieur le Ministre, il est absolument nécessaire d'agir immédiatement.
Yanlış anlamayın Dışişleri Bakanım ama içlerinde masum çocukların da olduğu 80 insanın hayatı gerçekten propaganda savaşını kazanmaya değer mi?
Sauf votre respect, Monsieur le Ministre des Affaires étrangères, est-ce que les vies de 80 personnes innocentes valent de remporter la guerre de propagande?
Dışişleri Bakanım, görevimiz doğru askeri kararları vermek.
- Monsieur le Ministre, notre rôle est de faire un choix militaire éclairé.
- Bakan bey, askeri kararları hükümet komisyonlarının vermesine izin veremeyiz.
- Monsieur le Ministre, les décisions militaires ne reviennent pas à des comités gouvernementaux.
Bakan bey. Hedefi ortadan kaldırmamız için onay veriyor musunuz?
Monsieur le Ministre... est-ce que nous avons l'autorisation de mettre le plan en action?
Bana bakan şu gözlere de bak.
Regarde-toi avec tes petits yeux qui me regardent.
Birden oldu, elime bakan 5 tane insan vardı ben de ne iş olursa yapıyordum.
Tout est arrivé en même temps, j'avais cinq bouches à nourrir, donc j'acceptais n'importe quel boulot.
- Yatağa bakan sağda! Tanrım!
- En regardant le lit.
- İçişleri Bakanıyla aynı okula gitmiş.
Il était dans la promo du Ministre de l'Intérieur.
İçişleri Bakanıyla görüştüğümü söylemem gerek sana. Ona verdiğim yeni bilgilerin ışığında 00 programının derhal sonlandırılmasına karar verdi.
J'ai discuté avec le Ministre de l'Intérieur, et à la lumière des dernières informations que je lui ai données, il a décidé de fermer le programme double-0 avec effet immédiat.
IMF'e hoş geldiniz Sayın Bakan.
Bienvenue à Mission Impossible. Monsieur le Ministre.
Evet Sayın Bakan, nerede kalmıştık?
Monsieur le ministre, où en étions-nous?
Kapıdan gelen kadın, Kültür Bakanı Elizabeth Gehrer.
La femme qui arrive à la porte... Elizabeth Gehrer, ministre de la Culture.
Bakan Gezza Mott'la yeni protokol ve görevleri gözden geçirmek için başkente çağrılıyorum.
La Capitale m'ordonne de rencontrer le Ministre Gezza Mott pour passer en revue de nouveaux protocoles et devoirs.
Bakanın nüfuzu son ifadenizden sonra oldukça arttı.
L'influence de ce Ministre s'est accrue considérablement depuis son dernier mandat.
- Yeni bakanımızın isteği. - Amaç ne?
- C'est une requête de notre nouveau Ministre.
Bakan Gezza Mott için hediyemiz hazır mı?
Avons-nous le cadeau pour le Ministre Gezza Mott?
Benim huzurumda Bakan'ın isteğine gerçekte olduğu gibi rüşvet olarak bakacaksın.
- Tu ne le feras pas. Et en ma présence, tu feras référence à la demande du Ministre pour ce qu'elle est réellement : un pot-de-vin.
İmparator'un bakanına kılıç mı çekiyorsun?
Vous tirez votre lame sur un Ministre de l'Empereur?
Bakanım, kayınpederiniz geliyor.
Monseigneur, votre beau-père approche.
İmparator'un sadık bakanına saldırma suçu işledi.
Il a commis le crime d'attaquer un loyal Ministre de l'Empereur.
- Bakan!
- Ministre!
Teşekkür ederim Bakanım.
Merci, Monseigneur.
Bakanın mülküne girmeye izin vermezler ki.
Il n'aurait jamais été autorisé dans les murs du Ministre.
Bartok'un adamlarından birinin buyruğunda çalışmak için sahte bir kimlik yarattığını duysa Bakanın yüklü bir miktar ödeyeceğine eminim.
Je suis sûr que le Ministre paierait grâcement pour savoir que l'un des hommes de Bartok s'est créée une fausse identité pour travailler sous son nez.
- Evet, pek sonra? Avusturya Kültür Bakanı her davayı inceleyecek bir komite oluşturdu.
- Le ministère de la Culture autrichien va mettre en place un comité chargé d'examiner individuellement chaque cas,
Hayır Bakanım.
Non, Monseigneur.