English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Basketbol

Basketbol tradutor Francês

2,193 parallel translation
Basketbol mu? Artık gereksiz.
Le basket?
Sen en son ne zaman basketbol oynamıştın, Mac?
Quand as-tu joué au basket pour la dernière fois, Mac?
Colin, daha önce hiç basketbol oynadın mı?
Tu as déjà joué au basket?
LeBron James'in, adı daha sonra verilecek olan Turaki Ulusal Basketbol takımındaki bir oyuncuyla takası.
L'acquisition par le Turaquistan de l'équipe national de Basket-ball de LeBron James dont la liste de nom viendra plus tard.
Bu çocuklar için seks ve biradan sonra basketbol takımları gelir.
À part le sexe et la bière, rien n'est plus important pour ces gosses que leur équipe de basket.
Bones, en iyi kolej basketbol takımlarından birinin yıldız oyun kurucusuna bakıyorsun.
Bones, vous regardez la star des défenseurs d'une des meilleures équipes de basket universitaire.
Basketbol şortunun içindeki sperm sıvısı ve salya kurban boşalmadan, ona oral seks yapıldığını gösteriyor.
Les traces de liquide pré-séminal et de salive dans le short de basket indiquent un rapport oral pendant lequel la victime n'a pas éjaculé.
Basketbol oyuncularıyla seks yapmak isteyen kızlar var.
Écoutez, y a des filles qui aiment se faire des joueurs de basket.
BASKETBOL EYALET ŞAMPİYONASI
CHAMPIONNAT D'ÉTAT DE BASKET
Başından sonuna kadar basketbol.
Le basket, à fond.
Albuquerque Üniversitesi, Basketbol Bursu!
Université d'Albuquerque. Bourse de basket.
Ama bu paralar şehirde merkezindeki basketbol ligleri için verildiler, öyle değil mi?
Mais les œuvres devaient servir les ligues de basketball des centres sportifs de la ville, non?
Evet ama bana basketbol topu ve hava pompası için 20 bin dolar veriyorsunuz ben de hangi konuda kimin ihtiyacı varsa yardımcı oluyorum.
Oui, mais donnez moi 20000 $ pour un ballon et une pompe, et je m'en servirai pour aider ceux qui en ont besoin.
Batı yakasından bir siyahi çocuk basketbol için çıldırıyor.
Un petit Noir de l'Ouest, fou du baseball?
Basketbol, evet.
Du basketball, oui.
Parayı bir basketbol programı veya günlük bakım merkezi için topladığını iddia ediyor.
Il prétend récolter des fonds pour un programme de basket-ball ou une garderie.
Üniversitede basketbol oynardım.
Je jouais quand j'étais à la fac.
Ben, Bayanlar Basketbol Ligi'nde hakem olmak istiyordum.
Moi, je voulais être arbitre dans la W.N.B.A.
Basketbol tarihinde ilk kez Büyük Britanya Birleşik Krallığı, Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı geliyor.
Fait inédit dans l'histoire du basket, le Royaume-Uni s'apprête à affronter les États-Unis!
Kadınlar arası basketbol maçı.
Du basket féminin.
Ben de O'nu bir basketbol maçına yolladığınıza inanmıyorum.
Je ne crois pas qu'il soit à un match de basket.
Zengin çocuklar kampı, basketbol kampı, büyü kampı...
Des camps pour les enfants de riches, des camps de basket-ball, des camps de magie.
- Basketbol mu oynuyordun? - Oyun kurucuydum.
Tu faisais du basket?
Büyük basketbol ligi, efendim.
Major League de Basket, monsieur.
Basketbol oynuyorum.
Je fais du basket.
Burası hep betondu, basketbol sahası gibi.
Avant, ce lieu n'était que du bitume, tout comme ce terrain de basket en bas.
Dışarısı basketbol oynamak için biraz soğuk değil mi?
Il fait un peu froid pour jouer au basket, non?
Basketbol maçına gittik ve sahaya yakın oturduk.
On est allés voir un match de basket et on était assis devant.
Babam öğrenci başkanıydı ve ben orta okuldayken basketbol koçuydu.
Mon père était le doyen et le coach de basket de mon collège.
Basketbol oyunlarının tekrar gösterimlerini izledik.
On a regardé le basket, une rediffusion.
Çekip gideceğini ve sonra basketbol ya da başka bir şeyin istatistiklerini tekrarlayacağından korkuyordum.
J'avais peur qu'il parte en récitant des statistiques de base-ball.
Basketbol maçı olabilir mesela ya da paella yiyebileceğiniz bir restorana gidebilirsiniz.
Peut-être, aller voir un match de basket, ou alors retourner au restaurant où vous avez mangé la paella.
Birçok şirket basketbol takımlarını sever.
Beaucoup d'entreprises ont des équipes de basket.
- Sadece şakalaşıyorduk, hepimiz bunun basketbol sakatlığı olduğunu biliyoruz.
On ne faisait que rigoler. On sait tous que c'est une blessure de basket.
Bu sabah şirketin spor salonunda basketbol oynamıştık. Birlikte çalıştığım adamlar insanlarla dalga geçerken çok acımasız olabiliyorlar.
J'étais à la salle de sport du cabinet ce matin, faire du basket, et les gars avec qui je bosse sont assez violents avec leurs vannes.
Aslında Marshall, Lily'nin anaokulu basketbol takımının koçu olmuştu.
En fait, Marshall était coach pour l'équipe de basket de la classe de Lily.
Marshall bu çocuklar anaokulunda, onlara böyle basketbol öğretilmez.
Marshall, ils sont à la maternelle. On enseigne pas le basket comme ça.
Sanırım hayatım boyunca böyle kötü bir basketbol maçına gitmedim.
Je n'ai jamais été à un match de basket pire que celui-là.
Akademi'nin takımı hakkında ilginç bir gerçek lisede basketbol oynamış oyunculardan çok liseden birincilikle mezun olmuş çocuklar var.
C'est sûr que dans cette équipe, il y a plus de cerveaux que de gars qui savent jouer au basket.
Dinleyin, Akademi'nin basketbol takımının ne kadar kötü olduğunu araştırdım.
Écoutez. Je me suis renseigné sur les scores des matchs de l'Institut des Sciences.
Spor salonundaki basketbol antremanına uğradım.
Je suis passé à l'entraînement de basket.
Bu Amerikan Basketbol Birliği'ne ait.
Celle-ci appartient à la ABA.
Amerikan Basketbol Birliği'ne ne oldu?
Qu'est devenue l'ABA?
Ulusal Basketbol Birliği yuttu onu. Oyuncuların maaşları, medyatik haklar falan onların kontrolüne geçti.
Elle a été engloutie dans la NBA, qui leur a donné le contrôle des salaires et des droits télévisuels.
Yani, Ulusal Basketbol Birliği, bütün pazarı ele geçirdi.
La NBA a pris le contrôle de tout le marché.
Basketbol nasıl gidiyor?
- Alors, le basket?
Daha önce üniversite basketbol takımına koçluk yaptığını söylememiştin.
Tu ne m'avais pas dit que tu avais été coach.
- Basketbol kıyaslaması.
- Analogie de basket.
Beni bir basketbol oyuncusu olarak düşün.
Imagine que je suis basketteur.
O halde, basketbol sahasında görüşürüz.
Allons sur le terrain.
- Hem de basketbol? - Evet, fizik baba.
De la physique, papa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]