English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Benzin

Benzin tradutor Francês

4,341 parallel translation
Kişisel ödemelerini dengelemek demek markete gitmek için benzin alabilmek demek, aya gitmek için değil!
Tenir ses comptes est à équilibrer le budget ce que conduire sa voiture est à se poser sur la Lune.
Benzin alırken birkaç çocuk geldi ve biri dedi ki :
J'étais à la station essence et un gars vient vers moi a pris une photo, et il était, comme,
Benzin parası alabilir miyim?
Je peux emprunter de l'argent pour l'essence?
Tamam, şey, biz buradayken, belki biraz benzin alabiliriz.
Bien, puisque nous sommes ici, nous devrions avoir besoin d'essence aussi.
Bu sadece bir rastlantı olamaz, sen ve ben aynı benzin istayonunda ha.
Ça, c'est une coïncidence, toi et moi dans la même station service.
Ben 11 yaşımdayken bir benzin istasyonunda öldürüldü.
Elle a été tuée dans une station service quand j'avais 11 ans.
Benzin geçmişte kaldı, John Ross.
Le pétrole c'est le passé, John Ross.
Benzin senin kanında var!
Le pétrole est dans ton sang!
Benim tahminim, beni tutuklamak için benzin istasyonlarımdan birinde ya da spor klüplerimde gözden kaçan ufak bir kusur arıyorlar.
Je suppose qu'ils cherchent une certaine petite surveillance dans une de mes stations-service ou aux clubs de santé pour m'arrêter.
Henderson çiftliğinin altında en az bir milyar varillik benzin var.
Au moins un milliard de barils sous le vieux ranch Henderson.
Benzin yok, patron!
Pas de fuel, patron!
İki varil benzin otuz kilo ağırlığında üç kasa yağ ve bir sürü de fan kayışı var.
On a deux tonneaux d'essence, 3 caisses pleine de 30 poids de pétrole, et un tas de courroies de ventilateur et d'autres du genre.
Sadece oraya varana kadar yetecek benzin ve malzeme alın.
Avons juste assez de gaz et de provisions pour aller là-bas.
16 Ocak tarihinde bir kütüphaneci olan Donna Burton Wausaukee İlçe Kütüphanesi'nden kaçırıldı. Çalıştığın benzin istasyonundan ufak bir araba yolculuğu kadar uzakta.
Le 16 janvier, Donna Burton, une bibliothécaire... a été enlevée de la bibliothèque du comté de Wasaugee... très près de la station-service où vous travailliez.
Benzin almaya çalışıyordum.
Je cherchais de l'essence.
Utah sınırındaki bir benzin istasyonunu soymuşlar.
Ils ont braqués une station service juste à la frontière de l'Utah
Buradan fazla uzakta olmayan bir benzin deposu var.
Il y a, euh... une péniche qui transporte du fioul pas très loin.
Max ile birlikte bir çeşit benzin istasyonu haydutuna otostop çektik... ve yanlışlıkla şehirler arasında kaçış aracı şoförlüğü yaptım... O yüzden bu gece para göndermelisin.
Max et moi on a en, quelque sorte, fait du stop avec un type d'une station essence et j'ai accidentellement conduit la voiture en dehors des limites de l'état donc tu dois envoyer de l'argent ce soir.
Bu gece benzin alman neden şart anlamadım.
Je ne comprends pas pourquoi tu dois aller chercher de l'essence ce soir.
Bu, benzin istasyonundaki ilk saldırganın boynundaki tasmanın diğer yarısı.
C'est l'autre moitier de ce que le premier sauvage portait à la station essence.
Dün gece, benzin istasyonunda iç çamaşırlarımla, uyandım.
La nuit dernière, je me suis réveillé à la station d'essence. En sous-vêtements.
New Jersey'de Benzin İçin Son Durak
DERNIÈRE STATION-SERVICE DU NEW JERSEY
Benzin vermeliyim.
Je suis juste pompiste.
İlki New Jersey, Tabor Heights'taki benzin istasyonu. Yakıt almak için. Sonraki ise Rothmere Depolama Şirketi.
D'abord à la station-service Standard Oil de Tabor Heights, puis à la Rothmere Storage Corporation, 62 Imlay Street à Brooklyn.
Benzin lazım değil mi?
T'as pas besoin d'essence?
Çok benzin yani.
Ça fait beaucoup d'essence.
Tek sorun var. Bizde benzin yok.
Le problème, c'est qu'on en a pas.
Bebeğini benzin deposuna atayım mı?
A cause de la couleur de ma peau?
- Nereden benzin alacağız?
- Et où fera-t-on le plein?
Benzin istasyonunda buluşuruz.
Rendez-vous à la station-service.
Tabor Heights'ta benzin alıyorsunuz.
Le plein à Tabor Heights.
Ama ben 40 yaşında, beyaz, üniversiteye gitmemiş ve tüm haberleri benzin istasyonlarından izleyen bir adamım.
Mais je suis un homme blanc de 40 ans qui n'a pas fait d'études et reçoit toutes ses informations des écrans dans les stations service.
Dün sabah bir benzin istasyonuna gittiniz mi?
Vous êtes allés à la station-service hier?
Bunun gerçekleşmesinin tek yolu, kızın bir benzin istasyonu soyması ve seni canlı kalkan olarak kullanması.
Le seul moyen que ça arrive, c'est qu'elle braque une station service et qu'elle t'utilise comme bouclier humain.
- Yetki sende değil. Tabor Heights'ta benzin alın ve başka hiçbir şey için durmayın.
Prends de l'essence à Tabor Heights et ne t'arrête pour personne.
Birkaç dolar benzin parası alabilir miyiz?
On pourrait vous emprunter quelques dollars pour faire le plein?
Bomba uzmanları bize, benzin deposunun patladığında otoparkın fırına döndüğünü söylediler.
Les techniciens de la bombe ont dit que lorsque le réservoir d'essence a explosé, elle a transformé l'étal dans un fourneau
Depoda kalan benzin miktarını da söylememi ister misin?
Tu veux aussi que je te dise combien de gazes?
Affedersin. - İstersen benzin parasını- -
Je peux te payer l'essence si tu veux.
Tek ihtiyacın benzin ve dürüm için biraz para.
Tout ce dont tu as besoin c'est d'argent pour l'essence et les burritos.
Neon helyum için benzin vermek bence epey adil bir takas.
Du gazole contre du néon, c'est une affaire.
Adamları benzin için gönderdim.
J'ai envoyé des hommes chercher du diesel.
Kimsenin benzin almaya gittiği falan yok, değil mi?
Personne n'est parti chercher de diesel, c'est ça?
Benzin geldiğinde alabilirsin.
Dès que le diesel sera là, vous pourrez les prendre.
Benzin geldi.
Le diesel est arrivé.
Benzin alalım.
Arrête-toi faire le plein.
Ne arabamda benzin var ne de meyve sebze.
Je n'ai pas d'économies. Je n'ai pas d'essence, de provisions.
Barry Deaver, evden çıkmış, benzin doldurmuş karate salonuna hiç gidememiş.
Barry Deaver... Maison, Station essence, ne s'est jamais rendu à son groupe de karaté.
Ve mesaj kutum 8 $'lık benzin hakkında şikayet eden delegelerle dolup taşıyor.
Mon répondeur est saturé de plaintes de députés sur l'essence trop chère.
Benzin bitti.
On viens de passer la station.
Madem yiyecekleri benzin, o zaman neden dişleri var?
Si l'essence est leur nourriture, alors pourquoi elles ont des dents? !

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]