Blaır tradutor Francês
43 parallel translation
Ama "Blaır Cadısı" ışığında..... ne düşünüyordun bilmiyorum.
Elle monte la tente. - Et toi?
Son beş yıldır tek yaptığın konuşmak.
C'est tout ce que j'ai eu ces cinq dernières années, du bla-bla.
Yağır, bilirsiniz işte, popo.
Jactait... Les bla-bla qui couraient.
İda, dırdırı keser misin?
Arrête ce bla-bla.
Vır-vır-vır.
Et bla-bla-bla...
Vıdı-vıdı-vıdı, vergiden muaf yatırımlar.
Bla-bla-bla, les crédits d'investissement.
Onu son gördüğümde, dırdır ediyordu.
La dernière fois, c'était bla bla bla.
Bana dırdır konuşmaya başladı... Ben de... Elimdeki boku tombul suratına fırlattım.
II fait "bla, bla, bla" et j'envoie... la crotte dans sa gueule ouverte.
- İvır zıvır işte.
- Du bla-bla.
Herhangi bir mani ve istisna olmaksızın, dilediğince hareket edebilesin vesaire, vesaire... ... ıvır zıvır işte...
Puisses-tu avoir tout le loisir de te déplacer à ton gré, sans exception ni retenue y caetera, caetera... bla, bla, bla...
Orada çalışırım. - Ya ya ya...
Que c'est là que je travaille -.. bla bla bla.
onları şu zımbırtılarınla kandırabilirsin... ama ben Neeyala'nın gemisinin yok edilmesinin verdiği hayal kırıklığını biliyorum.
Tu arrives peut-être à les berner avec ton bla bla, mais moi je sais que tu seras déçu si le vaisseau de Neeyala est détruit.
Vince uçaktayken müzik dinlemek istiyor... senin dırdırını değil.
Vince veut écouter des chansons pendant le vol, pas ton bla-bla.
Yıldırım çarpması, Rusya, herhangi bir konuşma kaydı hiç bir şey kalmasın.
Ni foudre, ni Russie, ni bla-bla existentiel.
Vır vır vır vır vır.
Bla bla bla!
Hayır, o... terapiye gitti falan filan.
Ça n'a pas... Elle s'est lancée dans une thérapie et bla bla bla. Longue histoire.
Vır vır vır.
- bla, bla, bla, bla.
Bir ilişki için hazır olduğun hakkındaki büyük konuşmaların falan. Derinde bir yerde, bekârsın.
Tu vois, malgré tout tes bla-bla sur le fait d'être prêt pour une relation, au fond, t'es un célibataire.
- Hayır yani benim yaşıma geldiğinde hala zihninde bununla ilgili görüntüler dolaşıyor olabilir.
Le travail de deuil, les différents étapes, bla, bla, bla. - Bla, bla, bla. - Je tiens ça de toi.
Scoletti'nin avukatları anlatır aptal.
Dis-leur. Laisse les avocats de Scoletti se charger du bla-bla, andouille.
Şunu dinlesenize, dırdır-dırdır-dırdır.
Ecoutez là : "bla, bla, bla".
Zenci dediğin lanet olası tarzını dünyaya yansıtır, bebeğim.
Un Ke-bla qui fait son truc, bébé.
Ama çoğunlukla bladır ve blayı beklersin.
Et on attend le bla.
Ciddi değilmişim, zaten iki yıldır kısmen... Bla bla bla.
Que ça fait déjà deux ans, avec des séparations, bla bla bla.
Arka sıradakiler vırvır konuşup duruyorlar.
Juste du bla bla de bassecour.
Dır, dır, dır.
Bla, bla, bla.
Bla, bla, bla, bla. Tıbbi ıvır zıvırlar kimin umurunda?
Au diable le jargon médical.
Dır... dır... dır... dır.
bla, bla, bla.
Tanrım, dırdır, dırdır, dırdır.
Bla, bla, bla!
Gereksiz dırdır yok, Liz.
Pas de bla-bla, Liz.
"başım çok ağrıyor," "yoruldum" "uyanın çocuklar!" vır vır vır... böyle bir eş ile nasıl yaşanabilir yaa..
- "J'ai mal à la tête.", "Je suis fatiguée." "Les enfants dorment pas encore!" Bla, bla, bla, bla... Cette nana aura ma peau.
Hayır. Falan filan yok.
Pas "bla, bla, bla".
Psikolojide mastır ve doktora Hofstra Üniversitesi, vesaire vesaire.
Master et doctorat en psychologie, Université d'Hofstra, bla bla bla.
Dedin ki, bir şeyler bir şeyler, sağır kulaklar bir şeyler, bir şeyler.
Tu as dit : "Bla bla bla, oreille d'un sourd, bla bla bla."
"Bu şartlar altında, Shannon Evi için her zamankinin yarısı kadar mali destek alsan bile büyük başarıdır."
Bla, bla, bla, bla, bla. "Dans ces circonstances, vous devriez considérer qu'obtenir la moitié du financement habituel pour la maison Shannon comme une grande victoire."
Şu anda onların soyundan gelme sadece kuşlar vardır falanda filan.
Leurs derniers descendants vivants sont les oiseaux, - et bla-bla-bla... - Non, mais tu plaisantes?
Zırva, zırva, zır.
Bla-bla-bla.
-... dır dır, dır dır.
- Bla bla bla.
Pekala. "Paul yalvarır." Falan filan.
Okay. " Paul supplie. Bla, bla, bla.
Geceyarısı, rıhtımda. Polisi işin içine katma.
Minuit sur les quais, n'appelez pas la police, bla bla bla.
Bundan sonrası falandır filandır ve son.
Bla, bla, bla, FIN.
Her zaman "Tarafsız okuyucu edebiyata en büyük armağandır" ve "Okumak en kutsal meslektir" falan derdi.
Elle disait toujours, tu sais : "Un lecteur impartial est le plus grand cadeau pour la littérature", et : "Lire est la plus divine profession" et bla bla bla.
Muhtemelen aptal kutusuna çıkıp herkese bangır bangır yayın yapardın. Radyoyu da atlamamak lazım.
Tu trompetterais tout à la face du monde, probablement à la télé-boîte-à-bla-bla et aux radio-cafteurs.