English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Bu

Bu tradutor Francês

2,089,968 parallel translation
Davanın yargıcı demişti ki "Ne olursa olsun, zaman aşımı kanunu geçerli ve bu kadınlar çok geç geldi."
"Advienne que pourra, je maintiens la prescription. Ces femmes arrivent trop tard."
Bu zarar görmüş kadınların güvenilirliklerini yok etmeye çalıştılar.
Leur but était de faire passer ces femmes brisées pour des affabulatrices.
"Lanet ağzını hiç açmamalıydın, bu sırrı tutmalıydın, sessiz kalmalıydın."
que j'aurais dû garder le secret, que j'aurais dû me taire.
Artık bu olaya bir çocuk gözüyle bakmıyorlar.
Elles ne voient plus les choses avec des yeux d'enfants.
Bu olayı bilmeyen insanlar öğrenmek istedi.
Des personnes étrangères à l'affaire voulaient comprendre.
Bu sadece araştırmamızla ilgili değil.
Il n'y a pas que l'enquête.
Bence 60 yaşlarında birkaç emekli Keough mezunu kadının bir araya gelip bu cinayeti çözmeye çalışmaları çok etkileyici.
C'est très révélateur de voir des retraitées, des anciennes de Keough, s'unir pour tenter d'élucider ce meurtre.
Dört çocuk yetiştirip, yemek pişirip, akşamları onları yatağa yatırırken bu kadar zor dersler alması çok etkileyiciydi.
C'était impressionnant de la voir faire des études aussi difficiles tout en élevant quatre enfants, en leur faisant à manger, en les bordant le soir...
40'larınızın ortasında veya sonunda yapması kolay bir şey değildir bu.
Quand on a plus de 40 ans, ce n'est vraiment pas évident.
Bu polisin dün gece kullandığından çok daha agresif bir taktik.
C'est une méthode bien plus agressive que celle utilisée hier soir.
Bir kişiyi görebiliyorsunuz, o... Bu sivil direnişe dâhil olmuş çünkü...
Et nous avons ici une personne qui s'est engagée dans cette désobéissance civile, car...
Bu hiç de adil değil.
C'est très injuste.
Bu zulümden bıktık.
Marre des brutalités.
Bu aslında onun hikayesi.
Réellement, c'est son histoire.
Bu her ne kadar olumlu, dediklerimi doğrulayan bir grup olsa da bu konuşmalara dâhil olmak beni korkutuyor.
Cela a beau être une communauté positive et encourageante, j'ai très peur de rejoindre cette conversation.
Bu sadece bastırdığım bir anı olamaz.
J'ai tout refoulé.
Bence bu bilinçli yapılmış da olabilir.
Et je crois qu'on a fait ce qu'il fallait pour ça.
Bu bulmacanın çözümü şu soruda gizli olabilir :
La clé du mystère pourrait se trouver dans cette question :
Bunun hakkında konuşmaktan, bu deneyimi yaşamaktan çok korkuyordum. Bunun gerçekten olmuş olduğunu kabullenmekten.
J'avais une peur bleue d'en parler, de le revivre, et d'accepter le fait que ça se soit passé.
Olan şeyler hakkında bir sürü sorum var ve bu yüzden uzun bir süre hiçbir şey söylemedim.
Je me pose des tas de questions sur ce qui s'est passé. Ce qui explique pourquoi je n'ai rien dit pendant longtemps.
Ve bu, öğrenmek istediğim bir şey değildi.
En fait, je ne voulais pas le savoir.
Hayatı, 60'larının başında bitiyordu, ki bu çok erken ama hak ediyordu.
Sa vie finissait alors qu'il avait 60 ans, ce qui était prématuré et bien mérité.
Bu teori bana daha olası geliyor.
Ça m'a semblé être une hypothèse bien plus plausible.
Ve bence bir noktadan sonra yetişkinler de bu sırlara inanmaya başlar.
Et puis, au bout d'un moment, les adultes se prennent à croire à tous ces secrets.
Bir gece geç saatte oturuyorduk ve bayağı çok içmişti.
Une nuit, on a veillé très tard. Elle avait beaucoup bu.
Ertesi gün mutfakta tekrar bu konuyu açtım ve panikle bana bakıp "Ben öyle bir şey anlatmadım" dedi.
Le lendemain, dans la cuisine, je lui ai rappelé cette histoire. Elle m'a regardée, paniquée, et a dit : "Je n'ai jamais dit ça."
Ve yıllar boyu bu konu hakkında hiçbir şey duymadım.
Je n'en ai plus entendu parler pendant des années.
Bir daha asla bu adama yaklaşmayacağıma yemin ettim.
Je me suis jurée de ne jamais revoir cet homme.
Bu yüzden ayın yedisini aklımda tuttum, bebeğimizi alacağız diye çok heyecanlıydım.
On était donc le 7 et j'étais toute contente à l'idée d'aller chercher notre petite.
Bu, aklıma kazınmış bir an.
Et dans ma tête, il y a eu un arrêt sur l'image.
Onun bu tepkisini aklımdan çıkaramadım ve o geceyi hatırladığımda şunu düşünüyorum :
Je n'en revenais pas de cette réaction. Je repensais à ce soir-là : " Mon Dieu!
Bu ne demek?
Faut faire quoi?
Bu... Bu dokunmatik ekran mı?
C'est un écran tactile?
"Bu senin için" dedi.
Il m'a dit : "C'est pour toi."
Ama bu kolyede yeşil bir taş ve bir düğün çanı vardı.
Mais ce collier avait une pierre verte, ainsi qu'une cloche de mariage.
Debbie'nin yengesi bu kolyeyi bize verdi ve saklamamızı istedi.
La tante de Debbie nous a donné le collier. Elle nous a dit de le garder.
Gördüğünüz gibi rengi açık yeşil, yani bu, ağustos ayının taşı.
on peut voir que c'est un vert très clair, la pierre du mois d'août.
Sanırım ikimizin de istediği şey bu işin içindeki kişiler hâlâ hayattaysa adaletin yerini bulması.
Je crois qu'on a tous les deux pour objectif de... S'il y a des gens encore en vie qui sont impliqués dans cette affaire, nous voulons bien sûr que justice soit faite.
Bu, Schmidt ailesiydi.
C'était la famille Schmidt.
Edgar'ın ailesi, onun bu cinayete dâhil olduğunu düşünüyor.
Il y avait la famille d'Edgar qui croyait qu'il était impliqué dans le meurtre.
Sanırım bu akşam konuşacağımız şeyler beni endişelendirdi.
J'ai hâte d'entendre ce dont on va parler, ce soir.
Ama bu olay, farkında olmadığım bazı aile sırlarımızı ortaya çıkardı.
Mais cette histoire a fait surgir des secrets du placard familial dont je n'étais pas au courant.
Ve bir çocuk olarak bu durum beni korkutmuştu.
Et c'était... Enfant, cette situation m'a effrayée.
Anneme göre ailemin, amcamın bu işte bir parmağı vardı.
Selon moi, ma mère croit que ma famille et mon oncle y étaient mêlés.
Bu apartmanda yaşarken onun dairesi, amcamın dairesine on adım uzaklıktaydı.
C'est à dix pas de l'appartement de mon oncle, quand il habitait dans cet immeuble.
Bu haberi yayınlayan ilk gazete kupüründe, arabasının park edildiği yerin fotoğrafında, aynı gazete kupüründe, amcamın dairesi de görülebiliyor.
Dans le premier article qui parlait de l'affaire, il y avait une photo de sa voiture garée. Et on peut voir l'appartement de mon oncle, dans cet article.
SHARON'IN ANNESİ Şeyden bahsediyorduk... Hani bu olay aile içinde asla konuşmadığımız bir konu ya?
On parlait du fait que... ça a toujours été un sujet, dans notre famille, dont on ne parle pas.
Ben hep ailemizden bir iki kişinin bu olayda bir parmağı olduğunu düşündüm.
J'ai toujours pensé... qu'un ou deux membres de notre famille y avaient peut-être été mêlés.
Ve sanırım bu konuyu hiç konuşmadık çünkü bilmemek daha iyiydi.
Je crois qu'on n'en a jamais parlé parce qu'il valait mieux ne pas savoir.
Bu da oğlum Brian, 12, 13, 14 aylıkken.
Voilà mon fils Brian, quand il avait 12 à 14 mois.
O zamanlar, 1960'ların başında bu konu konuşulmazdı, gizli kalırdı.
À l'époque, au début des années 60, c'était tabou. Ça devait rester secret.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]