Bureau tradutor Francês
41,703 parallel translation
Çocuğunuzu kaybettiyseniz, lütfen kayıp eşya bürosunu arayın..
Si votre enfant a disparu, appelez le bureau des objets trouvés.
- Postanede bir muhbiri mi var diyorsun?
Vous pensez qu'il a mis le Bureau de poste sur écoute? Je le sais.
- Ofisinde yaptığımız konuşma gibi.
Comme la conversation qu'on a eu dans ton bureau.
Aram, Postaneye git.
Aram, allez au Bureau de poste.
Olabilir ama Kirk'ün, peşinde olduğumuzu anlaması 2 dk sürer. Sonra ne onu ne Ardıç Kuşlarını ne de Postane'deki sızıntının ulusal güvenliği ne derece ifşa ettiğini tespit edemeyiz
Peut-être, mais cela prendra à Kirk seulement 2 minutes pour savoir qu'on est derrière lui et on le perdra lui et les Trushes et tout espoir de comprendre à quel point la brèche au Bureau de poste a endommagé la sécurité nationale.
- Ofisteki o kadın.
Non. Si, cette fille de ton bureau.
- Hank..... belinde ve omzunda stresten dolayı ağrı olduğunu fark ettim, bu yüzden sana bu özel ergonomik sandalyeyi satın aldım.
- Hank, j'ai noté que tu avais accumulé trop de stress aux reins et aux épaules, je t'ai donc acheté cette chaise de bureau ergonomique.
Şimdi bak, ofisimde bir koltuk var. Neden oraya uzanıp, uyumuyorsun?
Il y a un canapé dans mon bureau.
Ayaklar genelde ofis ortamında en çok ihmal edilen kısımdır.
Les pieds sont bien trop souvent ignorés dans un bureau.
Sürekli ofisimi sevip sevmediğimi ya da işte mutlu olup olmadğımı soruyor.
Elle me demande si j'aime mon bureau et si je suis heureux au travail.
Ve ona sürekli ofisini beğenip beğenmediğini ya da işte mutlu olup olmadığını soruyorum.
Et je demandais si il aimait le bureau et si il était heureux au travail.
Gerçekte demek istediğim şey şirket kurallarına aykırı.
Ce que je veux dire est contraire aux règles du bureau.
Deirdre, sandalye için minnettarım ve bardaklık ve vantilatör ve hava temizleyicisi ve bugünkü ayak dinlendirici ama ofisim biraz şey gibi olmaya başlıyor... Şehvetli, erotik bir sex draması olan 86 yılı filmi?
Deirdre, j'apprécie la chaise... et le porte-gobelet et le ventilateur et le purificateur d'air, et le repose-pieds en graphite, mais mon bureau commence à ressembler à un... torride, érotique porno de 1986?
Şirket kurallarımızdan dolayı kendimi ofis eşyalarıyla ifade etmek durumunda kaldım ama aslında yapmak istedigim şey... Sanskrit dilinde "üflemek"?
À cause de la politique du bureau, j'ai été forcée de m'exprimer à travers les meubles de bureau, mais ce que je veux vraiment, c'est Le mot Sanskrit pour "s'envoler"?
Ofisin dışında geçirilen onca saatten sonra o yemeğin rezil olabileceğini düşündüm ben de biraz Çin yemeğiyle yardım edeyim dedim, bilirsiniz ya.
J'ai pensé avec tout le temps passé hors du bureau, Que le dîner serait un fiasco, alors j'ai pensé que je pourrais aider avec de la cuisine chinoise, comme un... comme un merci.
Şimdi benim masamdan, kesintisiz bir görüşe sahibim ve bu biraz canımı sıkıyor.
Depuis mon bureau, j'aurais une vue dégagée et ça m'agace un peu.
Büro bölgeyi aramış, ama ortadan kaybolmuş.
Le Bureau a ratissé la zone, mais il avait disparu.
- Kirk postanede yere yığıldı.
Kirk s'est effondré dans le bureau de poste.
Ofiste ilaç bulundurmayız.
Nous ne gardons pas de drogue dans le bureau.
Ofisimde sarı yasal ped gördün mü?
As-tu vu un bloc-note jaune dans mon bureau?
- Akşam yemeğinden önce ofiste buluşuruz. - Tamam.
Je te rejoins au bureau avant le dîner.
Seninle ofisimde buluşacağım.
Je te rejoins dans mon bureau.
Tamam. Süper. Ofisinde biraz vakit geçireyim mi?
Super, je t'attends dans ton bureau, alors?
Tamam mı? Ofisim önceden benim cennetimdi.
Mon bureau était mon refuge.
Üçüncü dünya doktorunun ofisi için ama.
Pour le bureau d'un docteur.
Babam, o gece çalışan nöbetçi polisin ağzından bizzat duymuş bunları.
Je te ferai savoir que mon père tiens directement cette histoire du bureau du sergent qui travaillait ce soir-là.
Yani bana bir kere çıkma teklif etmişti, ama... genellikle bana masasından mesaj gönderirdi, iki adım ötemdeyken, benimle konuşmak yerine yani.
Il m'a invité à sortir une fois mais... la plupart du temps, il m'envoie des messages de son bureau à 1 mètre de moi, au lieu de me parler directement.
Tarih ve saati ofisinde tuttuğu kütüklerle birlikte yol gösterici.
La date et l'heure correspondent aux rendez-vous notés dans son bureau.
Patterson. Borden'ın ofisinde böcek buldum.
J'ai trouvé un micro dans le bureau de Borden.
Direkt senin ofisine sinyal gönderiyordu.
Et il transmettait directement dans ton bureau.
İlk bakacağı yer FBI nezareti olur.
Le bureau du FBI c'est le premier endroit où il va chercher, et je serai un homme mort.
Ofisimi güvenli hale getirmem lazım.
Je dois sécuriser mon bureau.
C1 yönetici ofisindeyim.
Aux agents du FBI protégeant Rich Dotcom, je suis au C1 dans le bureau de l'administrateur.
Borden'ın ofisine böcek koymak yanlış olabilir.
Peut-être que c'était mal de placer un mouchard dans le bureau de Borden.
Ofisimde eğleniyor musunuz?
Tu t'amuses dans mon bureau?
Merkez karakola git.
Au bureau du shérif.
- Oval Ofis'te bekliyor.
- Dans le Bureau ovale.
- MacLeish ofisime geliyor sonra oğlum kayboluyor.
- MacLeish vient dans mon bureau, puis mon fils disparaît.
Sekreteri kişisel işleri için çıktığını söyledi.
D'après sa secrétaire, il a quitté le bureau pour raison personnelle.
- Elemanları da onu arıyor.
- Le bureau le cherche.
Ofisten çıkma.
Restez au bureau.
- Tüm kurbanlar seçim çalışanı.
- Ils étaient tous au bureau de vote.
Başkanım, masadan uzaklaşın.
M. le Président, éloignez-vous du bureau.
Bir seçim merkezini zehirlemek için tek bir kişi yeterli.
Une seule personne peut empoisonner le bureau de vote.
Katılım oranını artırmak adına Başkan Kirkman, yarınki seçimlerde oyunu kullanacak.
Afin d'encourager les électeurs, le Président Kirkman ira au bureau de vote demain.
Bütün sabah Atwood'un odasını karıştırdılar.
Ils ont fouillé le bureau d'Atwood tout ce matin.
- Olabilir ama oradan aradılar.
- Mais son bureau a appelé.
13 yıl boyunca Profesyonel Sorumluluk Ofisi'nde çalıştım.
Depuis 13 ans, je travaille au bureau des responsabilités professionnelles.
Odamda benden fazla vakit geçiriyorsun.
Vous êtes plus souvent dans mon bureau que moi.
İşteyken bazen Zillow'da bir yerlere bakıyorum.
Super qualité de vie, bons restaus. Parfois, au bureau, je regarde les résidences sur le web.
Adı...
Demandons à son bureau.